Miraç Kandili sönmesin (2)
Bilindiği üzere muayyen geceleri “kandil gecesi”
denmesinin sebebi, elektriğin olmadığı dönemlerde cadde-sokakların ve camilerin
diğer gecelerden farklı bir şekilde yoğun bir şekilde kandillerle aydınlatılmasıdır.
İşte önümüzde bir miraç kandili var ve miracın ilk durağı olan Kudüs, Gazze ve
topyekûn Filistin direniş tarihinin bir kırılma noktasında. Gelin bu yıl Miraç
kandilini camilerden meydanlara taşıyalım. Bu cefakâr ve yiğit mazlumların sesi
olalım. Tüm meydanları tekbir, tesbih, ve tevhid sesleriyle dolduralım.
Çünkü bu büyük mucize “Aksa Tufanı” sonrası şimdi
daha da manidar oldu. O halde ümmet olarak bu yıl üç aylar ve Miraç mucizesini
farklı bir şekilde değerlendirmemiz gerekir. O gece tüm şehirlerimizin
meydanlarını dolduracak programlara şimdiden hazırlık yapmalıyız. Bunun için
tüm belediyeleri, STK’ları harekete geçirmeliyiz. Tüm dünyaya Gazze ve Filistin’deki
yiğitlerin ve mazlumların yalnız olmadığını haykırmalıyız.
Miraç vd. kandilleri kandil yapan, verdikleri ruh ve
şuurdur. Dolayısıyla kandilleri, sadece biraz dua, zikir, salavat ve mevlitle
geçirmek yetmez. Her kandilin bize vermesi gereken nice dersler ve ibretler
vardır. Bu dersleri iyi okumalıyız ki, kandiller bizim için; kullukta huşu,
hayatta huzur, mücadelede enerji ve heyecan, mahşerde delil ve saadet vesilesi
olsun. İşte o dertlerden bazıları daha…
- Mescidi Aksa’nın teşrifi ve bu gün ki mahzuniyeti.
(genel olarak mescitlerin önemi)
- Resûlullah (sav) bütün peygamberlerin de efendisidir.
- Mescidi Aksa sadece Filistinlilerin değil, tüm
ümmetindir.
Allah,
(cc) Resulünü direk Mekke’den göğe yükseltebilirdi. Ama önce, Cibril’i emin
refakatinde Burak’la mescidi Haram’dan Mescidi Aksaya götürüldü… Resulullah
(sav) burada 124000 peygambere imam olup iki rekât namaz kıldırdı, daha sonra
Refref’le göğe çıkarıldı.
Ayrıca
malumdur ki Mescidi Aksa Mümin’lerine ilk kıblesidir… Ayrıca Allah (cc)
yukardaki ayette Mescidi Aksa’nın çevresini mübarek kıldığını vurgulamaktadır…
Tüm bunlar Mescidi Aksa’yı sıradan bir mekân veya yapı olmanın ötesine
taşımaktadır.
Mescidi Aksa’nın Henüz Ömer (ra)
döneminde fethedilmesi, kısa bir dönem haçlıların eline düştükten sonra
Nureddin Zengi ve Selahaddin’i Eyyubi’nin adeta yemeden içmeden kesilmeleri ve
yıllarca hazırlık yapıp yeniden Mescidi Aksa’yı haçlıların kirli ellerinden
kurtarıp yeniden fethetmeleri… Daha sonraki nice el değişmeler, Mescidi
Aksa’nın büyüklüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor. Peki, şu anda Mescidi Aksa
ne durumdadır. Miraç kandili bu konuda neler anlatıyor ve biz bu dersleri doğru
okuyor muyuz? Mescidi Aksa’nın ahu
eninlerini duyuyor ve anlıyor muyuz? Bir asırdır bu mübarek diyarlar için
kanını sebil eden, fedayı can eyleyen yiğit Filistinli kardeşlerimizi
hatırlıyor muyuz?
Filistinli
yiğitlerin Mescidi Aksa uğrunda canlarını ve mallarını sebil etmeleri bize
yeterince ders vermiyor mu? Hâlbuki Mescidi Aksa’nın korunup gözetilmesinden
sadece Filistinli Mü'minler sorumlu değildir. Tüm ümmet gücü oranında
sorumludur. Ama heyhaaat… Orada o fedakâr kardeşlerimize dört aydır ölüm
yağarken bir meydanlara çıkıp onların sesi olmayı bile gereği gibi yapamıyoruz.
Miraç
geceleri bize bu ruh ve şuuru kazandırmalı ve ümmetin tüm mukaddes değerleri
gibi, Mescidi Aksa vs. mescitlere sahip çıkma şuur, basiret ve gayretini bize
kazandırmalı ki; Miraçlar mi’raç olsun. Aksi halde Mescidi Aksa’nın mahşer günü
iki eli yakamızda olur.
Kaldı
ki İsra olayı, sadece mescidi aksanın değil, tüm mescitlerin değerini anlatması
var. Resulullah(sav) Peygamberlere imam olup hep beraber cemaatle namaz
kılmalarının verdiği dersler var. Camilere adeta küskün duran, camilerin yapı,
nakış ve süslerinde kusur bırakmayan, ama camileri ibadet vs işlevleriyle
ilgili öksüz bırakanlar; Mescidi Aksa’ya sahip çıkmanın hakkını veremezler. Bu
iş sloganlarla olmaz… Bulundukları köy, mahalle veya şehrin camisinin hakkını
vermeyenler, Mescidi Aksa’nın hakkını nasıl verecekler.
Ali
(ra) der ki: “bir zaman gelecek insanlar
camileri maddeten yapacak, manen yıkacaklar.” Acaba o zaman bu zaman mı?
Diye sormadan edemiyoruz. Sayı olarak az ama nakış, çini, süs ve şatafatı
haddinden ziyade olan, içerisinde kulluğun hakkı verilmeyerek manen adeta yıkık
dökük mescitler… Yani mahzun olan sadece mescidi Aksa değil, hangi mescit
mahzun değil ki bu gün. Peki, bunları kim ihya edecek? Kim Mescidi Aksa vs.
mescitlerin cemaat ve kulluk hasretini giderecek. Öyle bir nesil yetişti ki,
Hristiyanlar gibi haftada bir camiye gitmeyi tam bir Müslümanlık olarak
görüyor. Hain Fetöcüler tarafından, yıllarca insanımıza yutturulmaya çalışılan;
“dinler arsı diyalog ve ılımlı İslam’ın meyveleri işte bu vb. içi boşaltılmış,
kışa çevrilmiş din anlayışıdır. Hayır, bu din benim dinim değil.
“Allah’ın
mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan,
zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte
onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” (Tevbe 9/18)
“Allah’ın
mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için
çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka
korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir
azap vardır.” (Bakara 2/114)
- İnsan için yükselinebilecek en yüce mertebe kulluktur.
Ayette
Allah (cc) Resulullah (sav) tan resul, nebi değil de “kulunu” ifadesiyle
zikretmektedir ki; bu da kulluğun ne büyük bir mertebe olduğunu ifade
etmektedir. Evet, en büyük rütbe kulluktur. Kulluk rütbesine eremeyenlerin
omuzlarında ki yıldızları ve yaldızlarının bir değeri yoktur…
- Miraç mucizesi haktır ve hem ruhen hem de fiziken
gerçekleşmiştir.
Bu
konudaki nakli delillere sayfamız dar gelir. Ancak şunu iyi biliyoruz ki mi’raç,
sadece ruhla yapılan bir yolculuk olsaydı, sıradan bir rüya olup Mekke
müşriklerinin o denli vaveyla koparmalarını gerektirmezdi. Öyle ki; yaptıkları
güçlü propagandayla birkaç zayıf sahabenin dinden dönmelerine dahi sebep
olmuşlardı. Kendilerince çok önemli bir koz! yakalamışlardı.
- Müşrikler İslam’ın güçlenmesine katkı sağlayacak
gelişmeleri örtbas etmek ve engellemek için ellerinden geleni yaparlar.
Mekke
müşrikleri miraç mucizesini, Resûlullah (sav) ve davasını karalamaya vesile
kılmaya çalıştıkları gibi, asırlarca aynı girişimler devam etmiştir. İslam
diyarını iki asırdır işgal ve talan etmekte ve sonra da dönüp gericilikle yaftalamaktadırlar.
Kendi içimizden deaş vb. örgütler üreterek, hem ümmeti bir birine kırdırmakta,
hem de kendi içlerinde İslam’a fobya’ya kan pompalamaktadırlar. Hülasa küfür
cephesinde değişen bir şey yok… “at
çamuru tutmazsa izi kalır” İslam’ın ve Müslümanların karalanmasına
yarayacak her işi köpürterek gündemde tutulmaya çalışıyorlar ve
çalışacaklardır. Ama tabi it ürür, kervan yürür. Allah (cc) nurunu
tamamlayacaktır, kâfirler istemese de… Yine bitiremedik. Devam edelim inşallah.