Minareyi kim kesti?
Hacı Veyis Hoca Efendi, CHP diktatoryası döneminde Konya'da yaşamış, kendisi ve ailesi CHP'ye eğilmemiş saygın ilim adamıdır. Hatırası Konya’da canlı tutulur, tesiri halen canlıdır.
Hacı Veyis Hoca Efendi, bir sabah namazı sonrası görevli olduğu camiden çıktığında, mahallenin kadınlarının pencerelere, çatılara çıktıklarını feryad-figan içinde olduklarını görür. Kadınlar:
— Yetiş hocam!
— Yetiş hocam! diye bağırmaktadırlar.
Feryadın nedeni, şimdi Mevlana Kültür Merkezinin yerindeki Aslanlı Kışla’da bulunan caminin ahşap minaresinin ortadan büyük bir testere ile kesilmekte oluşudur.
CHP karanlığının, CHP cahiliyyesinin en koyu yıllarıdır.
Hoca Efendi’nin elinden bir şey gelmez, üzgün, çaresiz ve bitab vaziyette evine geldiğinde:
“Bıçkının sesini işittikçe, Hazreti Zekeriya kesiliyor sandım, bana çok dokundu” der..
Bilindiği gibi, Yahudiler, kendilerinden kaçıp bir ağacın kovuğuna saklanan Zekeriya Peygamber’i o minare gibi kesmişlerdi.
Peki...
Sizce, o minareyi kim kestiriyordu?
Tabii ki Suriyelileri öldürdüğü için Esed’e derin hayranlık duyan, Suriye mazlumlarına her fırsatta kin kusanlar!
Suriye’nin sahibi Esed mi?
Suriye halkının %85'i Esed'e karşı.
Yüzde 85’i ülkeyi terk ederek Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak’a sığındılar.
4 milyon Suriyeli de İdlip'e sıkıştırılmış vaziyette.
Suriye'de sadece %15 kaldı.
Yüzde 85 Suriye'nin sahibi değil, ama %15 Suriye'nin sahibi, bu nasıl oluyor?
Kemal Bey böyle diyor!
Tabii bu, CHP'nin politikalarıyla, zihniyetiyle ile pek örtüşüyor.
Türkiye halkının da, her zaman, %75-85’i CHP’ye karşı olmuştur.
İslam coğrafyasındaki Kemalist iktidarların yerel unsurlarca desteklenme oranları da hep %15 civarında olmuştur. Kemalist iktidarlar oligarklarca desteklenir.
BAAS'la CHP kaderdaş ve kardeş partilerdir.
CHP ve BAAS’ın tüzükleri bile birbirinin nerdeyse kopyasıdır.
Bizdeki bir kısım zavallılar, “Suriye güllük gülistanlıktı, durduk yerde sevgili Esad'ımıza bu yobazlar isyan ettiler” diye düşünüyorlar.
Suriye'de kanlı diktatörlük 1948'den beri hüküm sürmektedir.
Daha 1982’de baba Esed, Hama şehrini uçaklar ve topçu birlikleri ile bombardıman ederek bir gecede 25 bin Suriyeliyi öldürdü.
Bizim laikçi kesim, Paris paparazzilerini izlemekten başlarını alamadıklarından, Hama'dan falan hiç haberleri olmaz.
Hama’da öldürülenler gariban Müslümanlar olunca, zamanın yegane sesi laikçi TRT tek kelime bu katliamdan bahsetmedi. Bu nedenle şimdi bizim halk "Bu Suriyelilere ne oluyor da ülkelerinden kaçıyorlar?” diye şaşkınlık içindeler.
Türk Laikçi/Kemalistleriyle Esed, Suriyelilerden aynı nedenlerle nefret ederler.
Suriyeliler herhalde Türkiye'yi pek merak ettiklerinden geliyorlar. 90 senedir gelmeyen/gelemeyen insanlar akın akın neden geliyorlar?
Suriyeliler Yunan hududunda, gecenin eksi 5 ayazında, üzerlerinde incecik sera naylonuyla, mehtaba dalmak için(!) mi bekliyorlar ey CHP?
CHP'nin eski Genel Sekreteri Ercan Karakaş'la eşi Müjde Ar'ın Yunan aşkından Rodos'a yerleştikleri gibi, Suriyeliler de Yunan sevdasına tutuldukları için kendilerini Meriç'in buzlu sularına bırakıyorlar(!).
“Biz Suriye sınırımızı kapatalım, Esed gebertsin bunları, dünyadan biraz pislik azalmış olur” der gibi Kemal Bey...
Kemal Bey, standart ve prototip bir CHP’li...
Tam da kendilerine başkan olacak adamı bulmuşlar.
SİHA’lar...
Bahar Kalkanı’nda SİHA’larımız, dünya gündemine oturdular, Türkiye'ye yüz akı oldular.
SİHA’ları, ağızlarını her açtıklarında “Akıl ve Bilim” güzellemesi yapan, her yerlerinden “akıl ve bilim” damlayan(!) Laikçi/Kemalist/Solcu kesimler değil, “Dindar” kesimler başardılar.
Demek ki neymiş:
“Akıl ve bilim” nakaratı başka, akıllı olmak başkaymış.
O kesimler, küçük dünyalarında İslam’a dudak büker, debelenirlerken, İslam, bütün ihtişamıyla, emin adımlarla, onlara başını bile çevirmeden, evrensel yolculuğunun sonsuzluğuna, vakurane, yol alıyor.
O kesimler, İslam’ın uzun tarih serüveninde, İslam’ın ayağına takılan, küçük taşlar olarak anılacaklardır.
Belki hiç de anılmayacaklarıdır.