Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Mart 2016

MİLLİ TEVEKKÜL

Ankara vuruluyor ki, hani beynimizden vurulmuşa dönelim. Hani iyiden iyiye korkalım. Panik olalım. Gündelik hayatımızı, sorumluluklarımızı terk edip ihmal edelim. Korkuyla oradan oraya koşalım. Bencilce "Şimdi biz ne olacağız? Ya bizim hayatımız? Çocuklarımız? Can güvenliğimiz? Hatta candan önce canın yongasının güvenliği ne olacak?" gibi sorularla milli irademizi, milli idareye yansıtalım istiyorlar. Bilmedikleri bir şey var. Tevekkül...

Tevekkül çok sıcak bir soğukkanlılıktır. Bir olay olur. Olay seni yerinden, yurdundan, daha evvel yapman gereken şeyden, düşüncenden, zihniyetinden, imanından, tavrından etmez. Edemez. Olayların o kadar büyük gücü yoktur. Bilinçlisindir. Ne yapman gerektiğini olaydan önce biliyorsundur. Olayın taze, günlük, pop etkisini yapman gerekenlere yansıtmadan, sakinlik içinde yaparsın işini gücünü. Fakat yeni bir tedbir alman gerekiyorsa eklersin. Bir dahaki gelmesinde şu an eksiğin neyse onu giderirsin. İbreti okursun.

Acı bir olay yaşadığında, o acıyı sana yaşatanları sadece lanetlemek en alt tepkidir. Lanetlemenin yanı sıra onların yaptıklarını yapamayacak konuma getirmek için, kendi gücünün sınırlarında yapılması gereken barış çabalarına her anlamda duyarlı ve katkıcı olursun. En başında kendi kişisel görüşlerinde barışa karşı düşünceler ve üsluplar varsa onlardan arınırsın. Yakın veya uzak çevrene bu anlamda gücün yettiğince dokunmaya çaba harcarsın. Barış ve hem ülke hem dünya güvenliği için dosdoğru çaba harcadığına inandığın kişileri, kurumları, devletini desteklersin. Gerektiğinde onları samimiyetle sorgular, sesini güzelce, insanca duyurursun. İnsan beynine karşı iyi davranmalı öyle ya. Bütün gücüyle onu dik ve ayakta tutmak için varını yoğunu, desteğini esirgememeli. Bütün bir vücuduz biz. Yüzyıllardır ayrımız gayrımız olmayan bir milletiz. Bizi bize yabancılaştıran bir asır dayatılmışsa bile milli hafızamız çakılmış bizim etimize, nakşedilmiş. Tam da kıyıldığımız yerden dirilmek huyumuz olmuş bizim. Öyle...

Şimdi yine canımıza kıyıldı. Masumiyetimizin kanı akıtıldı. Beynimizden vurulmuşuz yine.

Akbaba medyası kin ve kan kokusuna üşüşmüş halde her zamanki gibi. Büyük kuklacının, sirkinin sahibi olduğunu sanan kuklacının istihbaratına kıyasla kendi milli idaresinin, bağımsızlığının etini didikliyor. Olsun bakalım... Herkes kendine yakışanı yapmakta hür bu ülkede. Hem de ne hür...

Biz de kendimize yakışanı yapacağız. Çok şükür ki daha düne kadar kendimize yakışanı yapamayacak kadar baskı altındaydık. Şimdi biz de hürüz. O halde durmamalı. Olaylar bizim eşkıyamız olamaz. Bizi, ölümüne koyulduğumuz yoldan edemez. Tevekkül diyorum; çok sıcak bir soğukkanlılıktır. Kanımız sıcak akarken dahi yürüyebiliriz. Biz... Milli bir tevekkül için yine bir adım atabiliriz. Belki yeni adımlar...

Tevekkül bir insanın sonuna kadar, sınırlı olarak kendisine, sonsuza dek de, sınırsızca Rabbine güvenmesidir.

Milli bir tevekkül; millet olarak yapabileceklerimizin, üstümüze düşenlerin hepsini yapıp, küresel güçler ötesi O güce güven duymayı, O'nun hikmetli idaresini beklemeyi bilmek olur.

Beklemek bizde çabalamak şeklinde cereyan eder. Kendi yapabileceklerimizi yapmadan Allah'a ısmarlamayız. Tevekkülü sorumluluklarımızı Allah'a "yıkmak" ve tembellik olarak hiç anlamayız.

Bu anlamda h/er kişinin "Ben ülkem için ne yapabilirim?" sorusunun karşılığı milli tevekkülümüzün ilk yarısıdır. Sonsuz yarısı da bu "oyun ve oyalanma" değil, "entrika ve savaşlar yurdu"'na çevrilen dünyanın ve bilinmeyen nice alemlerin Rabbi olan Allah'a güvenmek. Hakiki hükümranlığın sana, bizzat sana yüklediği işi gücü, vazifeyi yap ve kaderin o durmayan ırmağına, tarihin köklerden kaynayan o zaman ırmağına bırak... Tevekkülün sandığı o vakit usluca gelmesi gereken kıyıya yanaşacaktır. İnan.

Ten çabada, alın terde, el işte güçte, gönül acısa da sakin, sevgide, barışta, illa barışta ve duada... Nereye güveneceğini çok iyi biliyor... Gönül.

"Güvenenler O'na güvensin!"