Milli Kültür ve Maarif Millet Mektebi
Geleceği inşa edecek olan çocuklar ve gençliğin eğitimi, son üç yüzyıldır konuştuğumuz ve tartıştığımız meselelerin başında gelmektedir. Milleti oluşturan iki önemli unsur, gelenekle oluşan miras (medeniyet) ve eğitimdir. Filozof Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası isimli eserinde, bu iki değerli alan üzerinden yola çıkarak bir kurtuluş programı ve projesi ortaya koymaya çalışır.
İslam dünyası on altıncı yüzyıldan itibaren ‘içtihat kapısının kapandığı’ sözleriyle bir uyu(kla)ma dönemine girmiştir. Bunun sonucunda eğitim, adalet, iktisat ve din alanında sorunlar çıkmıştır. Ancak sözü edilen sahaların başında eğitim gelmektedir. Böylece kurtuluş yolunu arayanların sığınağı, Batı kültür ve ‘maarif’ sistemi olmuştur. Üç yüzyıldır, Topçu’nun ifadesiyle Fransız, Alman ve İngiliz eğitim sistemleri bir çare olarak görülmüştür.
Nurettin Topçu, modern zamanlarda Amerikan eğitim sistemini model alan birtakım münevverlerin varlığına dikkat çekmektedir. Amerikan maarif sisteminin tercih edilmesi sonucunda Türkiye’deki ruhçu anlayışlar, maddeci anlayışlara doğru bir sürece evrildi. Topçu’ya göre ruhun boğulmasıyla birlikte milletin ruhunun hayat damarları tıkanarak, nefessiz kaldı. Ahlâk ve kültür gerileyerek pozitivist ve materyalist eğitim sistemi, fen ve teknik merkezli olarak kaldı. Dolayısıyla çocuk ve gençlerin, harf devriminin etkisiyle birlikte millî kültürle olan bağları koptu. Kültür ve dilin yitirilmesi, felsefî düşünceyi sönük hale dönüştürdü. Zira felsefenin ve hikmetin ana kaynağı din ve kültür iken, onların kaybolmasıyla özgür ve özgün düşünce alanında istenilen gelişmeler kaydedilemedi.
Aklî düşünce ve hikmet aşkının ölümü, insanlarımızı makinanın kölesi olmaya itti. Nurettin Topçu, bugünün insanını güzel tasvir etmektedir: ‘Bugün en küçüğü en büyük yere ulaştıran bir demokrasi içinde halk eğitimi, kalp terbiyesine yönelecek yerde radyoculuk ve otomobil kullanma heveslilerini besleyerek insanı makine denen zehirli aletin esaretine sokmaktadır.’ (TMD, 29-31)
Millet ruhunun koruyucusu olması gereken üniversite, Topçu’nun gözünde, kendisinden istenen ve beklenen yüksek ideale sahip değildir. İdealsiz ve ilimsiz ihtiras sahiplerinin mekanına dönüşen üniversite, millet ruhunun kaynaklarından beslenmedi. Bunun sonucunda milletin gençliğinin kalbine girerek onun aklını, zihnini ve vicdanını terbiye edemedi.
Yüksek ruhlu bir milletin bünyesi, düşürümüzün ifadesiyle, geçmişindeki devlet yapısının özelliklerini taşımalıdır ki, karakterini muhafaza etsin. Topçu’ya göre ‘devlet idealimizi Amerika’dan değil, Alparslan’ın, Fatih’in ve Yavuz’un devlet anlayışından almalıyız.’ Millî bir devlet idealini gerçekleştiren kendi ruh ve zihniyetini inşa eder. Böylece büyük devlet kurulur. Bunun aksi istikametinde hareket eder ve Batı’yı taklit edersek, bataklığa sürüklenip küçülen bir yapı haline dönüşmekle karşı karşıya kalırız.
Büyük devlet olmak, din, dil ve sanatta varlığını hatırlayan ve varoluşunu gerçekleştiren devlet demektir. Bu ideali gerçekleştirmenin yolu, yepyeni bir maarif sistemini yapılandırmaktan geçer. Onun için Nurettin Topçu, ‘millet mektebi’ni kurmayı ve ‘millet maarifi’ni yaşatmayı önermektedir. Batı’nın zehirli akımlarının sarmaladığı gençlerimize kendilerine ait bir irade ruhu vermemiz gerekmektedir. Okuyan nesil, Topçu’ya göre, her zehirli vasıtayı okula sokmuştur. Böylece millet mektebi çökmüş yıkılmış, adeta bir diploma dağıtma merkezi haline gelmiştir.
Nurettin Topçu, millet ruhunun kurtulmasının peşindedir. Onun için yeniden tarih sahnesine çıkmak, yüksek gelirli gelecek yerine zehirlerden kurtulmamız gerekmektedir. (TMD, 32-35)
Hasılı millet mektebi, ancak millî kültür ve millî maarifle gerçekleştirilebilecek yüce bir ideal olarak varlığını korumaktadır. Bu ideal, bir varoluş meselesidir. Geleceğin öncülerini yetiştirme meselesidir.