Dolar (USD)
35.32
Euro (EUR)
36.47
Gram Altın
3032.65
BIST 100
10000.72
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Haziran 2016

Milli Kültür Vakfı ve Rahmi Bey

Tıp öğrencisi olduğum yıllarda Milli Kültür Vakfı'na burs için müracaatta bulunmuştum.

Zannedersem 1977 yılı idi. O yıllar öğrenci olaylarının, terörün yine zirve yaptığı yıllardı. Günde 10-15 öğrenci öldürülüyordu. Sağ-sol gerilimi had safhada idi.

Ülke iki kampa ayrılmıştı. Biri, diğerine ölümüne düşmandı. Sağ ve solun kendi içinde de sayısız fraksiyonları vardı. Bunlar da kendi aralarında vuruşturuluyordu.

Kimse diğerine kulak vermiyor, diğeri hakkında peşin hükümlerle, ön yargılarla hareket ediyordu.

Böyle bir ortamda Milli Kültür Vakfı, burs vereceği öğrencileri belirlemek için yaptığı sınavda, Kemal Tahir, Mehmet Akif, Orhan Kemal'den birini anlatan bir makale yazılmasını istemişti. Sınavda tek soru buydu.

Tıp Fakültesinin son yıllarına yaklaşmıştım. Liseden mezun olalı epey zaman olmuştu. "Kemal" li yazarlar benim için sevimsizdiler. Çünkü karşı kamptandılar. Kemal Tahir'i hiç okumamış, Yaşar ve Orhan Kemal'leri biraz kurcalamıştım.

Sınavdan birkaç gün önce "Safahat" ı tevafuken biraz karıştırmıştım. Sınavda bu taze bilgilerle Mehmet Akif'i anlattım.

Mülakata çağrıldım.

Mülakatta, Tıp Fakültesinden hocamız Süleyman Yalçın, İktisat hocası Sabahattin Zaim ve bir de şimdi ismini hatırlayamadığım ilahiyat hocası vardı.

Bana "Sol görüşlü insanların bu ülke için ne düşündüklerini nasıl takip ediyorsun?" dediler.

Bu soru bende şok etkisi yaptı.

Soru, çok önemliydi ve Türkiye' deki bu gün de sürüp giden tehlikeli gerilimi sonlandıracak hayati bir soruydu.

Türk toplumu çok az okuyor. Yekdiğerini anlamadan habire saydırıyor ve saldırıyor.

Gazete okumak bir nebze "okumak" sayılırsa da maksadı karşılamıyor. Üstelik rahmetli Özal'ın "amigo" lar dediği köşe yazarları bilgilendirmekten ziyade kışkırtıcı yazılarıyla gerilimi körüklüyorlar.

Birbirimizi anlarsak gerilim çok düşecek, bundan eminim. Anlamanın yolu da "Farklı görüşteki insanların bu ülke için ne düşündüklerini" okumaktan geçiyor.

Özellikle Kemalist ve sol düşünceli insanlarımızın kendileri gibi düşünmeyenleri okumaları, anlamaya çalışmaları ülkedeki gerilimi düşürmek için çok zaruri.

Milli Kültür Vakfı aracılığıyla o sıralarda Sabancı Holding' te yönetici olan Özal'ı, eski Meclis Başkanlarımızdan Ferruh Bozbeyli' yi tanıdım.

O günlerde Türkiye müthiş bir karaborsa ve yokluk anaforundan geçmekte idi. Ekmek, petrol, ampul, çay, yağ her şeyin kıtlığı çekiliyordu. Başbakan Ecevit'ti. Özal öğrencilere verdiği konferansta birkaç cümle Ecevt'in yanlışlarını ve bu yokluğun nasıl sonlandırılacağını izah edivermişti. Çözümüne hayran kalmıştım. Gerçekten birkaç yıl sonra 24 Ocak karaları ile dediğini yaptı.

"Birinci Cemre" ile aşina olduğum Bozbeyli' nin bir dergideki mülakatında bahsettiği arkadaşı "Rahmi Bey" var.

"Rahmi Bey" i herkesin tanımasını isterim, aklımda kaldığı kadarıyla aktaracağım.

Rahmi Bey, tedavisi o zamanlar çok müşkül olan kronik bir kan hastasıdır, henüz tıp okumaktadır veya yeni doktordur. Çok zor koşullarda hayatını sürdürmektedir.

Rahmi Bey birkaç arkadaşı ile evde bulunmaktayken sokaktan gazocağı tamircisi geçer. Rahmi Bey tamirciyi eve davet eder. Gazocağının şurası bozuk kaça tamir edersin, der. Tamirci fiyatı söyleyince o parayı tamirciye vermeye kalkar. Adam almak istemez ama, Rahmi Bey, zorla verir. Yanındakilere:

-"Sabah kendimi tutamadım, gazocağını kendim tamir ettim, tamirci sokaktan geçerken düşündüm ki bu adam çocuklarına rızık götürecekti, ben engel oldum, mahcup oldum, vicdanım razı olmadı" der.

Rahmi Bey belediye otobüsüne valizle binince birkaç bilet fazla alır.

Acaba hiç "Rahmi Bey" kaldı mı?

Yeni "Rahmi Bey" leri nasıl yetiştireceğiz?