Milli gücümüzü koruyalım
Milli güç: Bir milletin milli hedeflerine ulaşma yolunda milli menfaatlerini sağlamak maksadıyla sahip olduğu ve kullanacağı iktisadi, siyasi, askeri, coğrafi, nüfus kapasitelerinin bir araya gelmesiyle hâsıl olan toplam yetenektir.
Milli
gücü
sadece askeri güç ile ilişkilendiren yaklaşımları eksik bulduğumu
belirtmeliyim. Elbette savaş, devletlerarası alanda gücün en yüksek düzeyde
kullanılma hâlidir. Ancak gücün bir unsuru tek başına milli gücün oluşmasına
yetmeyeceğini düşünüyorum.
Bu konuyu örneklerle biraz somutlaştıralım. Mesela, Nijerya
büyük bir nüfusa, Belçika ileri seviyede bir sanayie, Pakistan güçlü bir orduya
sahiptir. Ancak buna rağmen bu ülkelerin hiçbiri çevrelerindeki ülkelerden
bazıları karşısında milli güçleri
yüksek değildir.
Çünkü milli güç,
bir ülkenin sahip olduğu bütün unsurların karşılıklı etkileşimi ile ortaya
çıkan bir sonuçtur. Zira her bir unsur diğerlerinin oluşumunu, değerini ve
mahiyetini etkiler.
Örneğin, ekonomisi zayıf bir ülkenin güçlü bir ordusu
olabilir mi? Güçlü ekonomi olmadan teknolojik üstünlük sağlanabilir mi? Nüfusu
çok ama eğitim seviyesi düşük bir ülkenin teknolojik, ekonomik, askeri ve
siyasi güçlerinin düzeyinin yüksek olması beklenebilir mi?
Görüldüğü gibi milli gücün motoru ekonomidir. Ancak
direksiyonu da siyasettir. Çünkü siyaset, güven ortamını sağlar, aldığı kararlar
ile ekonomiye yön verir. O hâlde önce ‘’siyasi
güç’’ kavramını kısaca hatırlatmakta fayda vardır.
Siyasi
güç: Bir devletin yönetilme kapasitesidir. Bu çerçevede ülkenin
iç politik yapısı, diplomatik alanda etkinliği, hukuk kurallarına uygun
davranışı, siyasetçilerin liderlik özelliği, gibi devlet yönetiminde kullanılan
yönetsel unsurların niteliğinin toplamı siyasi
gücün konusudur. Ancak siyasi gücü oluşturan sosyal güç olduğunu unutmamak
gerekir.
Sosyal
güç:
Bir milleti oluşturan fertlerin aralarındaki dayanışmanın, toplumsal
bütünleşmenin ve bir ülke halkına ait olma duygusunun ve benzeri hususların bir
araya gelmesiyle oluşan manevi nitelikte bir milli güç unsurudur. Örneğin bir dış tehdit karşısında kalması
durumunda bu tehdidin nasıl oluştuğunu hiç sorgulamadan birçok fedakârlığa
katlanabilir. Kısaca bunun iki önemli nedeni vardır. Bunlardan ilki, üzerinde
yaşanılan toprağa olan bağlılıktır. Bu bağlılık insanın bekâ içgüdüsü ile
hayatını sürdüğü, köklerinin salındığı toprak arasındaki ilişkinin sonucudur. İkinci
neden ise, insanlarda var olan bir ülkeye, bir millete, bir tarihe, bir değerler manzumesine ait olma duygusudur.
Ancak sosyal gücü,
meydana getiren milli birliktir. Milli
birlik: Bir ülke halkını oluşturan insanların aralarındaki farklı etnik,
mezhep ve siyasi tercihe sahip olmalarına rağmen, barış içinde yaşayabilmektir.
Türkiye, 14 Mayıs Pazar günü her türlü kışkırtma ve bazı müptezellerin alçakça yalan
iddialara rağmen, vakarla sandık başına giderek milli birliğinin çok güzel örneğini tüm dünyaya göstermiştir.
Ancak Doğu Akdeniz’de sömürgecilerin çabaları,
Ermenistan’ın kışkırtılması, emperyalistlerin maşası PKK terör örgütünün hâlâ
varlığı, milli birliğimiz için
tehdittir. Bu şartlar altında varsa kırgınlıklarımızı ve farklılıklarımızı bir
kenara bırakalım. Milli gücümüze güç
katmak için 21 yıl boyunca her alanda fedakârca çalışan bir lidere sahip
çıkalım. Unutmayalım ki milli güce
sahip olmak kadar onu korumakta bir o kadar mühimdir.