Milli Görüş Belediyeciliği
Bilir misiniz bilmem;
“27 Mart Yerel Yönetimler Bayramı” diye bir bayramımız vardır.
Daha sonra iktidara gelecek ve
iktidardayken kapatılacak olan Refah Partisi, 27 Mart 1994 Seçimi’nde, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri
ile birçok il- ilçe belediyesini kazanmıştı o tarihte.
Sayın Erdoğan’ı İstanbul’a
Belediye Başkanı yapan seçim.
Bu seçimden önce, bir büyük ara
yerel seçim zaferi var Refah Partisi’nin.
Rahmetli Necmettin Erbakan’ın
liderliğindeki Milli Görüş, 1 Kasım 1992 tarihinde yapılan ara yerel seçimlerde
birinciliği elde etmiş…
İstanbul’daki Bağcılar, Bahçelievler, Güngören, Tuzla belediyeleri
Milli Görüş Belediyeciliği ile tanışmıştı.
Buralardaki başarılı yönetimler 27
Mart 1994’te yerel seçimler zaferini, bu
seçimlerde elde edilen belediyelerdeki başarılı yönetimler ise 24 Aralık 1995
tarihindeki genel seçim zaferini getirmişti.
Ak Parti’nin çeyrek asra yaklaşan
iktidarının zemininde de bu zaferler vardır.
Milli Görüş Belediyeciliği’ni genç
genç bir gazeteci olarak çok yakından takip etme imkânım olmuştu.
Çok farklı bir ruh, çok farklı bir
heyecan vardı o dönemlerde.
Belediyelerde “ibadet” aşkıyla
çalışılıyordu adeta.
Aslında o belediye, bu belediye de
yoktu.
Refah Partisi’nin bütün belediye
başkanları birbirleriyle iletişim, koordinasyon halindeydi.
Bir belediye sıkıntıya düştüğünde,
imkânı olan bir başka Refah Partili belediye anında yardıma koşardı.
Projelerini, birbirleriyle
paylaşırdı belediyeler, aralarında “sen-ben
çekişmesi” yoktu.
Bir belediye başkanı, daha sonra
Refah Partisi iktidarını yıkacak olan “28
Şubat Zihniyeti”nin saldırısına uğradığında, diğer belediye başkanları hep
birlikte savunurlardı.
O dönemlerin belediye başkanları,
ülkenin iktidarına giden yolun belediyelerden geçtiğini, bütün Refah Partili belediyelerin başarılı
olması gerektiğini çok iyi bilirlerdi.
Bunun için de hep birlikte hareket
ederlerdi.
Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz
için ruhu vardı, o günlerde.
x
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
yükselişinin en önemli dönüm noktası, elbette İstanbul Belediye Başkanlığı’ydı.
CHP zihniyetinin batırdığı
İstanbul’u düze çıkartmak, Milli Görüş’e kalmıştı o günlerde.
Yolsuzluklar bir yandan,
susuzluklar, çöp dağları diğer yandan…
İstanbul tam mânâsıyla perişan haldeyken,
yerel seçim zaferi geldi.
Sayın Erdoğan Başkan oldu.
Çöp dağları kısa sürede eridi.
Belediyeye daha evvel 3 bine
patlayan harcama kalemleri, 30’a mâl edilmeye başlandı.
Kara delikler tıkandı, susuzluk
derdi bitti, İstanbul kısa sürede ayağa kalktı.
Sayın Erdoğan, daha sonra çoğu
bakanlık koltuklarına oturacak olan ekip
arkadaşlarıyla birlikte gecesini gündüzüne katıyordu.
Başarıyı getiren en önemli unsur
ise, Milli Görüş Camiası’nın verdiği topyekûn destekti.
Teşkilâttaki en fakir
insandan, o vakitlerin Milli Görüş
Medyası’ndaki habere belediye otobüsleriyle giden gariban muhabirine kadar,
herkes canını dişine takmış gayret gösteriyordu.
Zor günlerdi, çok zor…
Zamanın apoletlileri, medyadaki
apoletsiz medya patronları, patronlar
kulübü patronları, fondaş örgütler, politize olmuş yargı organları, dış güçler,
iç güçler topyekûn saldırıyor…
Akıl almaz iftiralarla yıpratmaya
çalışıyorlardı.
O kadar ki, Refah Partili
belediyelerin, belediye otobüslerindeki “mini
eteklilerin bacaklarına jilet attırdıkları” iftirası bile yayılıyordu,
zamanın yarı çıplak gazeteleri üzerinden!..
Çok zor günlerin Sultanbeyli
Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak yaşadıklarını
çok güzel anlatır, konuşmalarına rahatlıkla ulaşabilirsiniz
sosyal medyadan.
Engeller mi, olacak elbette.
Birileri ne yaparlarsa yapsın,
azimle, aşkla çalışırsanız başarıya Allah’ın izniyle ulaşırsınız.
O kadar ki, Konya Belediye Başkanı Halil Ürün’ün, büyük bir “borç
bulamama krizi”ne giren zamanın koalisyonuna “Bizim belediyenin bütçesi fazla veriyor, size kredi açabilirim”
dediğini hatırlarım!..
Bugün biraz nostalji yaptık değil
mi?
Eskiye özlem…
Ankara’da yaşıyoruz, Mansur
Yavaş’ın CHP belediyeciliği…
Malûm, sessiz, sakin, düşük
yoğunluklu…
Belediye başkanı var ile yok
arasında bir yerlerde.
İstanbul ise büsbütün dertli;
orada 4.5 yıldır fiili olarak yok belediye başkanı.
Eli işte, gözü oynaşta olsa razı
İstanbullu…
Eli de gözü de, Ankara’da, bir
büyük hayalin peşinde koşarken…
Bunu yaparken bile, kendisine çok
yakıştığına inandığı tatillerinden dakika sektirmezken…
Koca İstanbul, dertleriyle
başbaşa.
Ve…
Biz bugün…
Muhalefetin perişan haline, bu
paramparça olmuşluğuna, belediye yönetimlerin üstlendikleri görevleri yüzlerine
gözlerine bulaştırmalarına rağmen “CHP yine kazanabilir mi?” sorusunu
aklımızın bir kenarında tutmaktan alamıyoruz kendimizi…
Geçen yerel seçimde, İstanbul ve
Ankara, çeyrek asır sonra nasıl oldu CHP’lilerin yönetimine girdi?
Seçim nasıl oldu da kaybedildi?
Özellikle İstanbul seçimi nasıl
oldu da kaybedildi.
Bunların muhasebesi sağlıklı bir
şekilde yapıldı mı?
Malûm;
Hiçbir seçim çantada keklik
değildir.
Hele belediye seçimleri hiç
değildir!..
Vatandaş, “Bu seçim genel seçim değil. Ülkeyi değil, belediyeyi kimin
yöneteceğine karar vereceğim nasılsa. Dur, iktidara bir sarı kart göstereyim!”
diyebiliyor zaman zaman.
İktidar partileri tarihine
baktığımızda, bol bol yerel seçim mağlubiyeti görmemizin önde gelen
sebeplerinden biri de “Merkezi İdare”ye “ihtarda
bulunma” arzusudur!
Bu yerel seçimlerde, CHP’nin elindeki
yerlerin geri alınabilmesi, Sayın Erdoğan’a İstanbul’da destan yazdıran Milli
Görüş Ruhu’nun alanda olmasına bağlı.
“Batmış, bitmiş bu muhalefet. Güle oynaya alırız hepsini!” diyen var
mı, bilemiyorum da…
Bazı belediyelerin, bu tasarruf
çağında çılgın konserler düzenlemeleri…
Burundan kıl aldırmaz
hallerini devam ettirmeleri, bazı
gerçeklerin farkında olunmadığını düşündürüyor.
Büyükşehirlerin sosyolojisi hızla
değişiyor ve yeni yeni, lüks lüks binaların kondurulduğu yerlerde, muhalefet
ağırlığı gittikçe artıyor…
Propaganda faaliyetleri de
gittikçe zorlaşıyor!..
Bu zorluklar ancak “Milli Görüş Ruhu” ile aşılabilir. Kolay
mı, kin ve nefret duygularının gözlerini kararttığı insanların arasına girip,
seçim çalışması yapmak!