Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3016.49
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Temmuz 2018

Milli Eğitim, masa, tuzluk!

Kısa bir süre evvel resmen Başkanlık Sistemi'ne geçen ülkemizin (bizce) Başkan'dan sonraki en önemli mevkiine getirilen Ziya Selçuk Hoca'mızdan o kadar çok şey bekliyoruz kiu2026

Koskoca bir boşluğu dolduracaku2026

Dileriz.

Sayın Bakan'ın meslektaşlarımızla buluşmasında kullandığı "Tuzluğu değil, masanın tümünü değiştireceğiz!" cümlesi derin manalar içeriyor.

"Tuzluk" demişkenu2026

Eğitim'deki "tuzluklar"dan bıktığımızı ifade edeyim hemen. Sayın Bakan, kimi "tuzlukların" nasıl himaye edildiklerine ve hangi mühim mevkilerin bunlara teslim edildiğine bakacaklardır mutlaka!..

"Masanın tümünü değiştirmek" çok güzel ve çok iddialı bir hedef.

O masanın binlerce yıllık tarihi var, o masada nice yaşanmışlıklar var, o masanın temsil ettiği "muhteşem kültür hazinesi" varu2026

"Sofra adabı" var, "sofra duası" var, "helal rızık hassasiyeti" var.

"Nihale"lere kadar her bir detayın gözden geçirilmesi, sofranın bereketini arttırır.

Bunlar ihmal edilirse, o sofraya, "sipariş pizza"lar geliru2026

Kalbe zarar verir bu tür yiyecekler, sistemi ve ürünlerini obez yapar!..

Sayın Bakan'ın basın mensuplarıyla buluşmasında verdiği "adalet" mesajı son derece yerindedir.

"Adalet"in en güzel misalleri de, malu00fbm, kadim medeniyetimizdedir.

Eğitim'imizin bir türlü yerli yerine oturtulamayan "Milli"lik vurgusu, bunları temsil etmektedir.

"Milli Eğitim"den neyi anlamalıyız, "Yerli ve Milli Eğitim Modeli"ni nasıl oluşturabiliriz?..

Bu alandaki birikimlerimiz nelerdir?

Selçuklu ve Osmanlı'nın eğitim miraslarından ne ölçüde istifade edebiliyoruz?..

O kadar ihmal edilmiş bir alan ki buu2026

Görebildiğim kadarıyla, bugüne kadar "Eğitim Tarihi" alanında, ne bir sempozyum, ne bir kongre, ne de benzeri bir kapsamlı etkinlik gerçekleştirilmişu2026

"Eğitim Tarihimiz"in günümüzde istifade edilebilecek zenginliklerini ortaya koyan çalışmalar son derece sınırlıu2026

Bu alandaki başucu eser, Rahmetli Osman Nuri Ergin'in -neredeyse- bir asır evvel kaleme aldığı Türk Maarif Tarihi adlı beş ciltlik zengin çalışma.

Merhum Ergin'in yanı sıra, "Eğitim Tarihimiz"i ortaya çıkartamaya çalışan ve kayda değer eserler üreten bir avuç ilim adamı görüyoruz; Faik Reşit Unat, Hasan Ali Koçer, Yahya Akyüz, Necdet Sakaoğlu, Cavid Binbaşıoğlu gibi birkaç isimu2026

"Eğitim Tarihimiz"in üzerinde en az çalışma yapılan alanlardan biri olması, "yerli ve milli" kaynaklarımıza karşı derin ilgi eksikliğimizi de ortaya koyuyor.

Bir de bildik "saplantı"laru2026

"Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş" dönemindeki "ideolojik" bakış açısından kaynaklanan bir "boşluk" ve bu boşluğun sebep olduğu "ilim eksikliği" de sıkıntı meydana getiriyor.

"Eğitim Tarihimiz" üzerine kayda değer eserler üretmek isteyen bir araştırmacının Osmanlıca, Arapça, Farsça'ya hakim olmasıu2026

Bunların yanı sıra, batı dillerinden bir veya bir kaçını çok iyi bilmesi gerekiyor.

Araştırmacının, Eğitim Bilimi'yle birlikte, Din, Tarih, Coğrafya, Sosyoloji, vs. alanlarda da geniş bilgi sahibi olması iktiza eder.

Dünü ve bugünü, dünün ve bugünün şartlarını kavrayabilecek, kıyaslayabilecek çaptau2026

Analitik kabiliyete sahip, çok sabırlı ilim adamları lazım.

Üniversitelerimizde, hatta sivil toplum örgütlerimizde, bunları bir arada barındıran ilim adamlarımız mutlaka vardır.

Bunları biliyor muyuz, kimlerdir, nerelerdedirler, kıymetleri bilinmekte midir yoksa "basiti dayatan" popüler kültür, bunları bir yerlere mi itmiştir?..

"Günlük Politika"nın tozu, dumanı arasında "görünmez" mi olmuşlardır?..

"Bürokratik Oligarşi"nin çarkları, ezmiş midir nicelerini?..

Bu kadar münbit bir medeniyet havzasından çok az "bilimsel üretim" çıkmasını tabii bir durum olarak görecek değiliz elbetu2026

Vardır mutlaka, "alimi" bunaltan durumlar!..

"Cahiller arasında ilim öğrenen kişi, ölüler arasındaki diri gibidir!" buyuruyor Resulullah (S.A.V).

Ne zordur böyle, "ölüler" içinde yaşamak.

BİZE YENİ, YERLİ VE MİLLİ BİR EĞİTİM MODELİ Lu00c2ZIM!

Bugünu2026

Üniversitelerdeki "ilim adamlarımızın" iştiraki ile çok kapsamlı ve verimli bir "Eğitim Tarihi Sempozyumu" gerçekleştirebilir miyiz?..

Geç kalınmış bir alan, yapılsa ne iyi olacak.

Sıkıntı çok;

Sadece bizim değil, modellerinden istifade edebileceğimiz diğer ülkelerin eğitim tarihlerine, geçmişten bugüne tatbik ettikleri eğitim sistemlerine dair kapsamlı araştırmalarımızın olmaması da büyük eksiklik.

Bizi bilmiyoruz ki başkalarını öğrenelim.

Farabi, İbn-i Sina, Biruni gibi öncü alim ve kaşiflerimiz neredeyse hiç tanınmıyordu şu son yıllar kadar.

Düşünün ki;

Farabi ve İbn-i Sina'dan çok sonra gelen Ünlü Rousseau, bu iki büyük alimimizin çocuk eğitimi, öğretme ve öğrenme tekniklerine dair söylediklerini tekrarla yetinmekten öteye gidememiş...

O kadar büyük değerlerimiz var ama bunlara değer vermiyoruz, bunlar aklımıza bile gelmiyor.

Kaşgarlı Mahmud'un, Divan-u Lügati't Türk adlı eserinden "sınavlarda soru olarak sıkça karşımıza çıkarıldığı" için ismen haberdarız ama onun eğitim metodları ortaya koyan bir eser olduğunu bilenlerimiz çok az.

İslam Dünyası ve Osmanlı'nın eğitim kurumlarını, hala "seküler paradigma" üzerinden kavramaya çalışıyoruz.

Şu "FETÖ belası"ndan dolayı bizler bile, tarihimizin "kadim" eğitim kurumlarını "toptan reddetme " yoluna girdik.

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Hoca, birer ilim ve irfan yuvası olan "TEKKE"lerin yeniden açılmasını canlı yayında teklif ettiğinde öyle tepkiler geldi ki, "Geçmişimizdeki zenginlikleri aşağılamak, muhafazakarlara da yayılır bir hal almış!" dedik.

Şimdilerde, "medrese" dendiğinde de, "muhafazakar" kaşlar bile şüphe ifadesiyle kalkıyor.

Son vakitlerde gündeme yerleşen "kötü misaller", maalesef "emsal" oluyor ve toptan karalamalar dikkat çekiyor.

Medrese eğitiminin zenginliklerinden günümüze aktarılabilecek olanları keşfedebilmek için, İslam dünyasındaki medreseler üzerine, "ideolojik bakış açılarından uzak" çalışmalar yapılsa, bugüne hiç mi faydası olmaz?

Tıp tarihimizden bugüne ne şifalar var da, eğitim tarihimizden hiç mi yok?..

İslam Dünyası'nın eğitim müesseselerine dair en kapsamlı araştırmaları, Lübnan Asıllı Amerikalı Şarkiyatçı George Makdisi'den tercümelerde buluyoruz.

Bizden çalışmalar çok az, yok gibi.

Bunlar, önemsiz meselelermiş gibi gelebilir.

"Ya kardeşim, sen bize işe yarar işler söyle, KPSS'den bahset, YDS'den bahset, altından, dolardan bahset!" diyenler olabilir.

"Alt yapısında eğitim ve kültür olmayan hamleler, çocukların deniz kıyısında yaptıkları kumdan kalelere benzer. Bir dalga gelir ve yıkılır kumdan kaleler!" dediğime bakılmasa da olur.

"Sosyal dokusu batınınkinden farklı bir ülkenin ayrı bir sosyal bilimler politikası yoksa, evrensel yönü ağır basan tıp ve mühendislik alanlarında ne kadar ileri gidilirse gidilsin, özgün bir medeniyet inşa edilemez, fikri bir bağımsızlık elde edilemez. Toplumsal barış ve huzur sağlanamaz" dediğimize de bakılmaz.

"Boş iş bunlar, boş!" bakışlarıyla küçümsenmeye de razı olmuş hallerdeyiz.

Bu devirde parayla pulla uğraşmayanı "adam" yerine koymuyorlar, ne yaparsın.

Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk, bu yazdıklarımızın ne kadar büyük, ne kadar önemli, hatta "hayatu00ee" meseleler olduğunu en iyi bilenlerden neyse kiu2026

Bunca bakan geldi geçti, bunca bakana yalvardık adetau2026

Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet'in eğitim alanındaki tecrübelerinden istifadeyle, temeli "Yerli ve Milli" olan bir model oluşturmaku2026

Eğitimde başarıyı "tabletlerde", "kablosuz internetlerde" değil de, medeniyetimizin köklerinde aramaku2026

Teknolojiden istifade etmek ama mahku00fbm da olmamaku2026

"En büyük hedefim kamuya yerleşmek ve yerleştirmektir!" çerçevesinin çok ötesine geçereku2026

Evlatlarımıza, "gönül", "dil" ve "hedef" zenginliği kazandıran bir eğitim modeline ulaşmaku2026

Bunları ve çok daha fazlasını bekliyoruz Sayın Bakan'dan.

Sayın Ziya Selçuk, başarılı olursa yaşadık!..