Milletvekili milletin mi vekili?
Bunu millete sormak lâzım, yani vatandaşa…
“Milletvekillerinin
sizi temsil ettiğine inanıyor musunuz?”
Daha da mânâlı bir soru:
“Milletvekillerini
sizin seçtiğinize inanıyor musunuz?”
Kahir ekseriyetinizin bu sorulara hangi karşılıkları
verdiğinizi çok iyi biliyorum.
Siz ne diyorsanız,
ben de onu diyorum.
*
Demokrasi “yaman”
bir oyun.
Sizi kimlerin temsil edeceğini “özgürce” seçtiğinizi zannediyorsunuz…
Seçme ve seçilme
hakkınız var.
Özgür bireylersiniz…
Hâkimiyet, kayıtsız şartsız sizde.
Köylü de milletin efendisi, “netekim”!
CHP-TAKİYYE!..
Bunun böyle olmadığını hemen herkes biliyor ama, bu oyunu
sürdürmekten, inanıyormuş gibi görünmekten başka da çare yok.
CHP’nin malûm özelliklerini çok iyi bildiğiniz İstanbul İl
Başkanı, internetteki arama
motorlarından birine “Canan Kaftancıoğlu’ndan takiyye itirafı” yazmak suretiyle kolayla ulaşabileceğiniz
konuşmasında “ne”den dert yanıyor?
“Muhafazakâr
takımından oy alabilmek için onlar gibi görünmeye çalışmaktan, takiyye
yapmaktan!”
Takiyye malûm, gerçek inancını gizleyip farklı kılıflara
girmek.
Mesela…
Hayatınızda namazın, seccadenin yeri yok ama, “oy” için namaz kılıyorsunuz ya da “oy”
için “saygınız varmış gibi”
görünüyorsunuz…
Böyle bir durum.
*
Aslına bakarsınız, toplumun kahir ekseriyeti “takiyye”
yapıyor, hepimizde var biraz bu…
Hiç de saygı duymadığı milletvekilinin karşısında “el bağlayan”, “Sayın Vekilim” derken göz süzen, gerdan kıvıran vatandaşın yaptığı
ne?
Sorsanız, onun da “haklı”
olduğu taraflar var.
Bir işi düştüğünde “vekilin
kapısına” gidecek…
İşini oradan çözecek…
Belki de çözemeyecek ama bir umut işte.
Birçok misal vardır,
birini vereyim.
Bir seçim mitingini takip ediyordum.
Baktım, kayda değer
bir numara yok, orada bir gece kalmaktansa eve dönmeyi düşündüm.
Tam da “Nasıl dönsem?”
hesabını yapıyordum ki, otel lobisindeki
vatandaşlardan biri yanıma geldi.
Tanıştık.
Meğer bizim orada oturuyormuş ve biraz sonra arabasıyla
dönüş yolculuğuna çıkacakmış.
“Ben de gelebilir
miyim?” dedim.
Birlikte döndük.
Yolda, “bu kadar zahmeti
sırf oranın bir numaralı vekil adayı ile tokalaşmak, göz teması sağlamak için çektiğini”
söyledi arkadaş olanca samimiyetiyle.
Ve şu soruya cevap vermemi istedi:
“Şimdi ben buraya
kadar geldim…
Tokalaştım, hatta
sarılıp öptüm…
Otelde de birkaç kere
karşılaştık, selam verdim, gülümsedi.
Seçimden sonra bir
işimiz düşerse, yapar değil mi?”
Nasıl cevap verirsin böyle bir soruya:
“Fazla ümitlenme!”
desen olmayacak…
Arkadaşımız bizi arabasına almış, onca yolu birlikte
gideceğiz.
Bir de aksi cevap verip yolun kalanında “hayal kırıklığına uğramış” ruh haline katlanmak var…
“Biraz” takiyye
yaptık:
“Öyle ümit ederim ki,
sizi unutmaz ve talebiniz makul bir talep olursa yerine getirir. Bu günlerde yanında
olanla olmayan bir olmaz umarım …”
Bu cevap yol arkadaşımızın hoşuna gitti.
Hatta...
O kadar ki…
“Sana da işimiz düşer
ve elinden gelen bir şey olursa desteğini esirgemezsin artık!” bile dedi.
*
Geçenlerde çok kıymet verdiğim bir “Âlim Zat” ile
dertleştik.
Kendilerine…
“Bu Ankara’nın
halleri beni tüketiyor, kalbime zarar veriyor. Nereye baksam riya, nereye
baksam menfaat ilişkileri!” dedim.
Allah razı olsun, “Niyetin
sağlam tut, bol bol dua et!” dedi.
“Dua Mü’minin silâhı.”
Hadis-i Şerif.
*
Önümüzdeki Meclis Tablosu’na hakkındaki duamız nasıl olmalı?
Onu bilemiyorum.
Zira…
Listelerde yer alacakların, hatta kimin hangi sırada yer
alacağının çok büyük ölçüde belli olduğunu biliyorum.
Aday adaylarını çoğu “Özgeçmişimde
bu da bulunsun, bakarsın seçim sonrasında işime yarar!” hesabıyla başvurdu
her zaman olduğu gibi…
"Dayıları,
paraları" olmadığı ya da kırk kapıyı
çalacak karakterde olmadıkları için aday adayı olmayanlar var.
Çabalarının, masraflarının boşa gideceğini düşündükleri için
geride duranlar var.
*
E, tabii…
Belli aileler, her dönem Meclis’te temsil ediliyor.
Belli iş grupları
da öyle.
Farklı “sivil toplum
örgütleri”nin de, bulundukları yerleri “atlama
taşı” olarak görenlerin faydalanacakları “vekil kontenjanları” var.
Temayül, mülâkat filan büyük ölçüde “hikâye.”
“Güç odakları” var.
Vakt-i zamanında ellerini ceplerine atanlar var…
Şunlar var, bunlar var…
*
E, aradan sıyrılanlar olur mu?
Elbette olur, yüzde 5’lik bir kontenjan da onlara diyelim!
*
Sonuçta “LiderVekilleri”
gelecek Meclis’e…
Liderlerin elleri de rahat değil elbet, demokrasi oyununda
onların da alanları çok dar.
*
Biz buralardan “Ey
Sayın Liderler, listenizde kimlerin yer alacağı ve kimlerin hangi listelerde
yer alacağı çok çok önemli… Listenizin kalitesi, seçim neticelerini doğrudan
etkiyecektir!” diyoruz ya ara sıra…
Bizimki de “takiyye”
mi oluyor ne?
Olmayacağını bile bile çağrıda bulunmak yani!
*
Neyse..
Biz çok kıymet verdiğimiz “Âlim Zat”ın tavsiyesine uyarak niyetimizi sağlam tutalım…
Listelerden çok, “Yaşantımızın
İslâm’a ne kadar uygun olduğuna,
ibadetlerimizin ne kadarını yerine getirebildiğimize” odaklanalım.
“Nasılsak öyle
yönetiliriz!” malûm…