Milletin evinde iftar
Geçtiğimiz Salı günü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın davetlisi olarak çeşitli sivil toplum kuruluşları ile birlikte Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde iftarda idim. Güzel bir ortamda, nezih bir atmosferde gerçekleşen iftar yemeğinde hem bir çok dostu görmek, muhabbet etmek fırsatı buldum hem de Sayın Cumhurbaşkanımızla ayak üstü de olsa kısa sohbet imkanı oldu.
Daha önce yazmıştım, külliye gerçekten bir sanat şaheseri. Bir yandan Selçuklu mimarisinden diğer yanda Osmanlı mimarisinden ilham alınmış, ancak Cumhuriyet devrimizden de esintiler taşıyan çağdaş bir yapı. Baktığınız zaman gözü dolduruyor ve iftihar ediyorsunuz.
Cumhurbaşkanımızın yaptığı konuşmaya göre burası gerçekten bir külliye. Şahane camisi var en başta. Dışının da içinin de işçiliği harika bir tarzda ilmik ilmik işlenmiş. En küçük ayrıntıya özen gösterilmiş.
Külliye dedik, Cumhurbaşkanımızın ifadesine göre; Türkiye'nin en büyük kütüphanesi de bu müştemilat içerinde yer alacakmış. Tabi araştırmacıların hizmetine sunularak.
İftardan önce güzel sesli bir hafız tarafından Kur'an-ı Kerim okundu. İftar vakti gelince ezan sesi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yankılandı. İftar sırasında ise usta bir sanatçı, güne özel seçme ilahiler okudu.
Derken Cumhurbaşkanımız özlü ve veciz bir konuşma yaptı.
Akşam namazı için mescit genişti, sıkışıklık olmadı. Çıkışta hatıra bir tükenmez kalem diş kirası olarak hediye edildi.
Kısacası her şey güzeldi.
Daveti için Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz.
Bir gün sonra da mensubu olduğum Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mezuniyet Töreni'nde tekrar Cumhurbaşkanımızı dinleme fırsatım oldu. Hitabetine, yorulmak bilmeyen enerjisine, canlılığına, aktifliğine, her daim güler yüzlü oluşuna bir kere daha hayran oldum.
Maşallah sağlığı yerindeydi. Rabbim başımızdan eksik etmesin duasıyla bu en üst devlet mekanından ayrıldık.
IRAK'TAN BİR MİSAFİR
Yine geçen hafta Diyanet Televizyonu'nun bir iftar programına katıldım ve ölümün psikolojik yönünü konuştum. Aynı programda Kerkük bölgesinden gelen bir genç hoca efendi ve yerel kıyafetleriyle ilahi grubu vardı. İlahi ekibi Türkçe ilahiler söylediler, zevkle dinledik.
Kerküklü soydaş hocamızın kıyafeti; sarığıyla, cübbesiyle estetikti ve bir o kadar da İslami idi.
Kendisine Bağdat'a adı Ömer olanların sokulmadığı, işkence ve eziyete maruz kaldıkları şeklinde iddiaların doğru olup olmadığını sordum.
Bırakın sokulmadığını, öldürmeye varan faciaların yaşandığını anlattı. Bu yüzden binlerce Ömer'in adlarını değiştirdiğini ifade etti.
Hazreti Ömer'e düşmanlık etmek ne garip ne acınası durumdur.
Yine misafirimiz DAİŞ'İn çıkış sebebinin bu ehli sünnete yapılan zulüm olduğunu söyledi. Zulüm ve eziyet, hayat hakkı tanımama maalesef gençleri bu tür kanlı terör örgütlerine katılmaya itiyormuş.