Millete karşı 'operasyon' olmaz!
Yerel seçimlere üç, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine altı ay kaldı. İçişleri Bakanı, Ekonomi Bakanı ve Çevre Bakanı'nın çocukları "yolsuzluk" ve "rüşvet"ten göz altına alındı.
Üç ayrı soruşturma için aynı gün aynı dakika operasyon başlatılıyor.
Seçimler öncesi AK Parti iktidarı hakkında oluşturulmak istenen algıya bakın.
İçinde belediyeciliğin, Halkbank dolayısıyla enerji politikalarının ve TOKİ dolayısıyla inşaat sektörünün yer aldığı "Üçlü" bir kuşatma operasyonu!
Millet nezdindeki algısı ise şu: "Seçilmiş iradeye saldırı operasyonu!"
***
Öyle bir operasyon ki, hiçbir Hükümet mensubunun haberi yok.
Mesela Muammer Güler, kaymakamlık, vali yardımcılığı, İstanbul gibi bir metropolün valiliği, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı yapmış ve en son ülke güvenliğinin en tepesindeki isim yani İçişleri Bakanı. Ve oğlunun da göz altına alındığı operasyondan haberi yok!
***
Polisin, adli kolluk kuvveti olarak savcıların emrinde olduğunu söylüyor birileri. Dolayısıyla savcılık tarafından bilmedikleri isimlerin adresine yönlendirilince bunu üstlerine bildirmek zorunluluğu yokmuş.
Peki İçişleri Bakanı'nın, valinin, emniyet müdürünün bile haberinin olmadığı böylesi büyük "siyasi bir operasyonu", eski polis akademisi öğretim üyeleri nasıl biliyor?
Adli kolluk kuvveti olarak savcıların emrini kendi üstlerinden dahi saklayanlar, bu mahrem bilgileri sosyal medyada fitne üreten isimlere niçin veriyor?
Bakan dahi kendi oğlunun 'alınacağını' bilmezken tam dört ay önce bunu yazan isimler bu bilgilere ulaşmak için hangi "statülerinden" faydalanmış acaba?
***
Hükümet akıllıca bir taktikle üçe ayırarak olaya yaklaştı. Başbakan Yardımcısı Arınç, önce olayın hukuki boyutunu ayrı tuttu. Sonuna kadar yargının arkasında duracaklarını, varsa yolsuzluk bunun kökü kazınana kadar üstüne gidileceğini, mücadele edileceğini açıkladı. Bu olayın birinci kısmı.
Olayın ikinci boyutu ise bunun kamuoyunun da inandığı gibi bir "siyasi operasyon" olduğu konusu. AK Parti'yi 'yolsuzluk' parantezine koyarak seçim öncesi sıkıştırmak isteyenlerin, bu hükümeti yıpratma operasyonunu millet de Hükümet de gördü. Hem Başbakan Erdoğan hem de Arınç'ın vurguladığı gibi olayın bu "küresel ve psikolojik operasyon" boyutuyla ilgili gerekenler yapılacak.
Üçüncü boyut ise Hizmet hareketini ve başındaki Fethullah Gülen Hocaefendi'yi bu kirli operasyona bulaştırmak isteyenlere inat, Hükümet'in onları bu işin dışında tuttuğunu açıklamasıydı.
Arınç basın toplantısında bu konuyla ilgili soruya şöyle cevap verdi: "Biz fitnenin söndürülmesi noktasındayız. Cemaatin temiz olduğunu Türkiye'ye hizmetler yaptığını, eğer başındaki insan söz konusuysa ona olan sevgimizin ne kadar büyük olduğunu her yerde söyledik. Alçaklığı onlara hamletmek bence çok büyük bir yanılgı olur."
***
Bugün TV'de önceki akşam gazetelerin Ankara temsilcileri, operasyonun "operasyon" boyutunu konuşuyordu. Bir gazete temsilcisi ısrarla "Konuyu başka yere çekmeyelim, yolsuzluk ve rüşveti konuşalım" diye çırpındıkça meslektaşları, konunun kirli kısmını, devlet içindeki çete kısmını konuşmayı sürdürdü. Çünkü millet işin 'operasyon' kısmından ziyade 'siyasi saldırı' kısmını önemsiyordu. Tıpkı Başbakan Erdoğan gibi.
Milletle Erdoğan'ın sürekli aynı anlam dünyasında buluştuğu gerçeğini görmemekte ısrar edenler, istedikleri kadar Gezi'nseler, istedikleri kadar 'karalama kampanyası' yürütseler de başarıya ulaşamaz. Milli iradeyi karşı 'operasyon' olmaz!