Millet nöbette
25 yıl önce…
9 Şubat 1998…
FETÖ- Papa
buluşması…
6-9 Şubat 2008
başörtüsünün serbestliğini düzenleyen anayasa değişikliğinin 411 oyla kabul
edilmesi…
7 Şubat 2012 MİT
Başkanı’nı ( o günlerde müsteşarlıktı) rehin alma girişimi…
Yaklaşık bir buçuk yıl önce;
16 Ekim 2021…
Bürokratlar tehdit edildi.
2 gün sonra…
19 Ekim 2021…
10 büyükelçi Türkiye Cumhuriyetine adeta muhtıra verdi…
Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını
istemişlerdi. Türkiye Cumhuriyeti de bu büyükelçileri “istenmeyen adamlar” ilan
edince bu zevat, çark etmek mecburiyetinde kalmıştı.
Şimdi de
konsolosluklarını kapatarak Türkiye’de can güvenliğinin olmadığı algısı
peşindeler.
Alarm durumu...
Terör
saldırılarını devletin üzerine atmaya çalışan malum güruh işaret bekliyor.
Henri Barkeyler
hareketlendiler…
9 Şubat 1998…
16 Ocak1998’de…
Refah Partisinin
kapatılmasından 23 gün sonra…
Türkiye üzerinde
operasyon yapıldığı günler…
Ertuğrul
Özkök, 7 Şubat 1998 tarihli “Fethullah Gülen- Papa buluşması” başlıklı yazısında FETÖ- Papa buluşmasını şöyle anlatıyor:
…Gülen'in, Devlet Başkanı sıfatı taşıyan Papa ile görüşmesi
herhalde ilginç geçecek.
…Bu
görüşme, Fethullah Gülen'in uluslararası planda bir isim olmaya
başladığını gösteriyor.
TÜSİAD'ın yayınladığı Görüş Dergisi'nin
son sayısında, ‘‘İslam, Demokrasi ve Türkiye’’ başlıklı
çok ilginç bir makale var. Makalede Fethullah Gülen'le
ilgili şöyle bir tahlil yapılıyor:
‘‘Fethullah Hoca olayı, devletin resmi modernleştirme programı ile
toplumun geleneksel değerlerini yeniden canlandırma işlevi görmüştür. Veya
yaşama ihtiyacı veya arzusu arasında sıkışmış gibi görünen belli bir halk
kitlesi için en barışçı ve uzlaştırıcı bir uyum ve entegrasyon projesi olarak
görünmektedir. Bir yandan modernliğin getirdiği değerleri yok saymak istemeyen,
ancak öbür yandan binlerce yıllık bir gelenek ve duyarlığın ürünlerine sırt
çevirmek istemeyen bu kitle için Fethullah Hoca'nın temsil ettiği tez veya daha
doğrusu sentez, en işe yarar proje
olarak görünmektedir.’’
…Fethullah Gülen olayının
önümüzdeki dönem daha yaygın biçimde tartışılacağını gösteriyor.”
15 Temmuz
gecesinde bu mel’un yapı, milleti kurşunladı, bombaladı.
Dönemin,
Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar, o geceyi anlatıyor:
“Odamda çalışmakta
iken zorla alıkonuldum. İçeriye girenlerden birisi ayağa kalktığım esnada beni
iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o
sırada arkadan bir başkası elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak nefes
almamı engelledi. Bu esnada kolunu boğazıma doladı ve sıktı, muhtemelen
boğazımdaki yara bu esnada oluştu. Ellerimle burnumu açmaya çalışırken bir
başkası ise plastik kelepçeyi
bileklerime taktı.”
“Genç Osman’ı
lif lif yolan o güruh”un artıkları bu alçaklığa “tiyatro” diyor.
Menderes ve
arkadaşlarını asanlar. darbeyi, cinayeti “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” ilan
ettiler.
Öyle bir özgürlük ki ağlamak yasak…
5 Mart 1962'de kabul edilen 38
Sayılı Kanun:
“27 Mayıs 1960 devrimini
zedeleyebilecek şekilde: Bu devrimin neticesi olarak Yüksek
Adalet Divanınca veya sair kaza mercilerince verilmiş ve kesinleşmiş olan
karar ve hükümleri, söz yazı, haber, havadis, resim, karikatür veya sair vasıta
ve suretlerle kötüleyenler veya üstü kapalı da olsa matufiyeti belli
olacak şekilde kötülemeye çalışanlar veya mahkûm edilenlerin
mahkûmiyetlerine esas teşkil eden fiillerini yahut şahıslarını
övenler veya neticelenmiş hazırlık, ilk, son tahkikat veya infaz
safhalarıyla ilgili resim, hatırat, röportaj yapanlar veya beyanat verenler
hakkında bu kanunda belirtilen 5 madde gereğince Anayasa Mahkemesi'nde dava
açılır.”
Söz kimin?..
Adalet nerde?
7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarını
rehin almak isteyenler, şimdi de görevden almak istiyorlar.
Başörtüsüne özgürlük için anayasa
teklifi Meclis gündeminde.
Yasakçılar kaçak…