Millet millet olalı böyle azar işitmedi!
Mevzuu, 48 saatlik sürede sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi. Baştan söyleyeyim doğru bir karar.
Zamanlaması konusunda devletin bizden daha derin bilgilere sahip olduğu da aşikâr.
Kaldı ki farklı ülkelerde 2-3 gün önce alınan kararlara rağmen büyük izdihamların yaşandığı da ortada.
Bu çerçevede Bakan Süleyman Soylu’nun erken saatlerde aldığı karar daha az risk taşıması bakımından anlaşılır bir sebep. Peki, bu eleştirilemez mi? Elbette eleştirilir.
Ancak yazının konusu bu değil.
***
Meselemiz; yasak kararının açıklanmasından hemen sonra insanların (bakın insan diyorum) sokağa çıkmasına gösterilen aşırı tepki, aşağılayıcı üslup ve üstenci dil. Böyle yazınca aklınıza hemen CHP
geliyor değil mi?
Şimdi ben yazayım farkı siz görün.
Vaktinde alışverişini yapmış, stoklamış, evinde oturan akıllı, bilgili, zengin, beyazlaşmış, aydın mı aydın çağdaş mı çağdaş muhafazakârlarımız bir anda dışarı fırlayan alt sınıf mahallenin çocukları hakkında bakın neler dediler.
“Cahil, kaba, geri zekalı, serseri, ahmaklar, açlar, açgözlüler, salak, aptal, hayvan, b.k yiyesiceler, stokçu, makarnacı, gebersinler, bunlar yarasa da yer, bu milletten adam olmaz…” şeklinde aklınıza gelebilecek hemen her türlü hakaret edildi.
Gazoz ve kola görüntülerinden yola çıkarak insanları “bağımlı” ilan edenlerden tutun gece yarısı istasyonda benzin alanlara varana kadar bir dizi aşağılayıcı ifadeler sarf edildi.
Kimse de belki evinde ihtiyar hasta annesi vardır, 48 saatlik bu sürede hastaneye götürme durumu olabilir ihtimalini dikkate almadı.
Almadı çünkü kendilerini kaybetmişçesine alt sınıf mahallelerde yaşanan izdihama üstenci bir dille hakaret etmeyi tercih ettiler.
Söyleyin, siz hangi ara bu kadar kibirli bu kadar elit oldunuz?
***
Hele bir markette elinde iki kolasıyla fotoğrafı paylaşılan amcayı MOSSAD ajanı ilan edecekler diye ödüm koptu. Ancak daha vahimi oldu. Gece boyunca amcanın yemediği hakaret kalmadı.
Luppo esprilerine değinmiyorum bile. Oysa bu iki insanı bulun, kesinlikle 15 Temmuz gecesi sokakta vatan müdafaası yaptığını göreceksiniz.
Demek istediğim bu dil bize ait bir dil değil. Biz insanlara nezaketle, usturuplu bir şekilde sorumluluklarını hatırlatmakla mükellefiz.
Bakınız CHP, Anadolu insanına yıllardır “öküz” dedi. Yetmedi, cahil, kendini makarnaya satan, bidon kafalı, göbeğini kaşıyan, ahmak vs gibi aşağılayıcı bir dil kullandı.
Kimileri çıktı “Ne yani benim oyum ile çobanın oyu bir mi?” dedi. Hepsine itiraz ettik. Çünkü aşağılanan bizler, aşağılayan ise kibirli kendini sınıf olarak bizden üstün gören elit bir tayfa idi.
Bizim bu ülkede yürüttüğümüz mücadele biraz da halkı hakir gören bu tayfaya karşı değil miydi?
Peki o halde onlardan daha beter bir dil kullanarak bir gece vakti dışarı hücum eden insanlara neden bu denli hakaret ettik?
Gece boyunca İbn-i Haldun’un “İnsanı açlık öldürmez, alışmış olduğu tokluk öldürür” sözünü paylaşanlar, Aliya İzzetbegoviç’in “Savaş, ölünce değil düşmana benzeyince kaybedilir" sözünü hiç akıllarına getirdiler mi acaba?
Bu dil ve üslupla kime benzediğinizin farkında mısınız?
Muhafazakâr arkadaşlarımız, CHP’nin yıllardır diline pelesenk ettiği hakaret cümlelerini tekrarlayarak ne yapmaya çalıştılar?
İnsanların duyarsızlığını, iki günlük yasak için sokaklara dökülerek kamu sağlığını tehlikeye sokmalarını elbette eleştirmeli, uyarmalı ancak böyle maksadını aşan bir dil ile değil.
Ne yani işimize geldiğinde imparatorluk bakiyesi asil millet olacak ancak yeri geldiğinde yerden yere vuracağız. Böyle bir anlayış yok. Yani bizde yok. Olmamalı.
Parazit filminde aynı sınıfa mensup iki ailenin birbirlerine karşı olan kaba tavırlarını hatırladınız mı?
Hiç merak etmeyiniz daha evvel stok yapmış ve evde oturuyor olmanız sizin sınıf atladığınız anlamına gelmiyor.
Sergilediğiniz şey duyarlılık da değil. Kabalık. Platform filminde de üst sınıfa ait olanlara ses edemeyenler alt sınıftakilerin canına okuyordu. CHP’yi onaylayacak ve haklı çıkartacak söylemlerden kaçınmak zorundayız.
İki dakikanızı ayırın ve ne yaptığınızı sorgulayın.