Millet kesesinden yılbaşı jesti
SABRİ GÜLTEKİN
Hediyeleşmek sünnettir;
fakat el kesesinden değil, kendi cebinden olursa. Bununla ilgili tam da “diriliş ruhu”na yakışır, ders
niteliğinde bir anıyı hatırlatmakta fayda var.
*
Diyanet İşleri eski Başkanı
Prof. Dr. Mehmet Görmez, başkan yardımcısıyken medeniyet çınarımız, mütefekkir,
siyasetçi, şair Sezai Karakoç’u ziyarete gider.
Bu ziyaret esnasında,
“Üstadım, Diyanet olarak sizi Hacca davet ediyoruz” der. Karakoç, “Bana Hac henüz farz olmadı. Farz olduğu
zaman giderim inşâllah” cevabını verir. Bunun üzerine Görmez tekraren,
“Efendim, Diyanet olarak sizi biz Hacca götürmek istiyoruz” deyince, “Ben milletin parası ile Hacca gitmem”
cevabını alır.
Bu cevap üzerine Görmez,
“Üstadım!.. Bu ümmeti bir Arafat manifestosundan niçin mahrum ediyorsunuz”
serzenişinde bulunur. Bu sözler üzerine Karakoç, “Hoca!.. Arafat’a manifesto yazılmaya gidilmez, Vakfe’ye durmaya gidilir”
cevabıyla kutlu davete icabetin şartını ve rüknunu sarih bir şekilde tarif
eder.
*
Böyle bir teklife kaçımız “hayır” diyebilir?.. Hüsnüzânnımca bir
elin parmaklarını geçmez!..
Hassasiyete bakar mısınız; “Ben milletin parası ile Hacca gitmem”.
Adaletin çivisinin çıktığı,
hassasiyetlerin târumâr edildiği bir dünyada öyle durduk yere Sezai Karakoç
olunmuyor!.. (Mekânı Cennet, makâmı âlî olsun.)
* * *
Bu örneği neden verdik?..
İmtihanda olduğumuz şu hayatta; adaletin dünyanın direği olduğunu; zorluğun
kolaylıkta, gecenin gündüzde hakkı bulunduğunu hatırlatmak için verdik.
İnsanoğlu gün gelir bolluk,
gün gelir yokluk çeker. Bolluk içinde yaşarken şükürsüzlük ihtirasına
kapılırsa, gaflete düşer. Açlığı, yokluğu, sefaleti unutur; gönül gözünü kör
eder. “Hiç akletmez misiniz?..”
sorusunu tefekkür edenler ise, her tokluğun bir açlığı olduğunu idrak edip zor
günlere hazırlanır.
Bol günler de Allah’ın, zor
günlerde... “Şüphesiz zorlukla beraber
bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” Bu
Allah’ın vaadi ve Allah vaadinden asla dönmez. Ya bu zorluktan sonra kolaylığını
halk edecek, ya da yaşadığımız bu küçük kıyametten sora büyüğü kopacak. Söz iman edene, etmeyene ne dense boş!..
* * *
İnsanlık, 31 Aralık 2020’den
beri dünyayı esir alarak canına kasteden Yeni Tip Koronavirüs (Kovid-19)
pandemisinin ekonomik faturasını ödüyor. Hem dünya, hem de Türkiye hayatta ve
ayakta kalmaya dair en zor zamanlardan geçiyor. Tam bir “kaos fırtınası”na tutulmuş haldeyiz.
Her şeye, bütün sıkıntılara
rağmen “zamanın ruhu”nu okumamakta
direnen bir kesim “Yiyiniz, içiniz fakat
israf etmeyiniz. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez” uyarısına rağmen
israfta yarışırken; bir diğer kesim evine ekmek götürmekte, çocuğuna süt
almakta zorlanıyor. Her şey ateş pahası; sudan ekmeğe, iğneden ipliğe her şey
sadece el değil, can yakıyor!..
Tablo net bir şekilde bundan
ibaretken, bütün güzellikler sıkıntıya evrilirken; özellikle de devlet
erkânının, bürokratlarının, kurum yöneticilerinin, belediyelerin kendilerine
sözde değil, özde çeki düzen vermesi elzemdir.
Tevil edilemeyecek kadar net;
israf sebep, yoksulluk sonuçtur.
Madem israfla yoksulluk
arasında bu kadar keskin bir bağ var; o zaman tüketmeyi değil, üretmeyi
öncelemeliyiz. Bunlar da yetmez, “tasarruf
tedbirleri”ni hayata geçirmeliyiz.
* * *
Miladi 2021’in son günlerine
yaklaşıyoruz. Kumarcılar, şöhretliler, şehvetliler iştahı kabarmış yılbaşını
bekliyor. Öyle bir rezalet, öyle bir curcuna ki;
“Ey Âlem-i İslâm’ın baş tacı,
büyük Türkiye!..
Mukaddesatı unuttun, Avrupa
diye diye!..
...
Yurdumu işgal eylemiş, şu
garbın safsatası,
Kiminin maymunu var, kiminin
“Noel babası!”
...
Anladım, zaman geçmekte bugün
dünden de beter.
Kim bilir? Yarın ne hâle
düşecek bu şaşkın beşer...”
dizeleriyle sürüklendiğimiz
felaketin resmini çiziyor şair Ömer Berber.
İşte böyle çivisi çıkmış bir
dünyada, kapitalist sistemin soytarısı ilan edilen “Noel Baba” yine ortalığı kasıp kavuracak. Politikacılar,
bürokratlar, bakanlıklar, belediyeler vs. “yeni
yıl coşkusu” ile birbiriyle yarışarak bazı çok önemli kurum ve şahsiyetlere
jest yapacak. Zarfı mazrufundan pahalı
hediye sepeti kargolarını birbirleriyle yarıştıracak.
*
Lütfen insanların iş
bulmakta, yuva kurmakta, evine ekmek götürmekte, bebesine süt almakta
zorlandığı bir dönemde “devlet kasası”ndan,
yani diğer ifadeyle “milleti kesesi”nden
yılbaşı hediyesi ve kutlamaları müsrifliğine son veriniz!..
Lütfen insanı, zamanı, imkânı
israf etmeyiniz!..
Lütfen tüyü bitmedik yetimin
hakkına el uzatmayınız!..
Lütfen adalete zulmetmeyiniz!..
Unutmayalım ki, “Zalim, üzerine düşeni yerine getirmeyendir”.