Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirebilir mi?
AK Parti’nin
kuruluşundan beri yapılan seçimlerin sonuçlarına, AK Parti ve CHP mukayesesiyle
bir göz atalım:
2002 Genel Seçim
AK PARTİ: 34.28
CHP: 19.39
2004 Yerel Seçim:
AK PARTİ: 41.67
CHP: 18.23
2007 Genel Seçim:
AK PARTİ: 46.58
CHP: 20.87
2009 Yerel Seçim:
AK PARTİ: 38.39
CHP: 23.08
2011 Genel Seçim:
AK PARTİ: 49.83
CHP: 25.98
2014 Yerel Seçim:
AK PARTİ: 42.87
CHP: 26.34
2015 Genel Seçim (7 Haziran):
AK PARTİ: 40.87
CHP: 24.95
2015 Genel Seçim (1 Kasım):
AK PARTİ: 49.50
CHP: 25.32
2018 Genel Seçim:
AK PARTİ: 42.56
CHP: 22.65
2019 Yerel Seçim:
AK PARTİ: 44.33
CHP: 30.12
***
Evet, AK
Parti ve CHP’nin 2002’den bu yana elde ettikleri oy oranlarını verdik.
Bir de
referandum ve cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları var.
Onlara da
bir bakalım:
2007 Referandum:
Evet: 68.95
Hayır: 31.05
2010 Referandum:
Evet: 57.88
Hayır: 42.11
2014: Cumhurbaşkanlığı Seçimi:
Recep Tayyip Erdoğan: 51.79
Ekmeleddin İhsanoğlu: 38.44
2017 Referandum:
Evet: 51.41
Hayır: 48.59
2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi:
Recep Tayyip Erdoğan: 52.59
Muharrem İnce: 30.64
***
Vay beee…
19 senede 15
seçime girmişiz!..
Neredeyse
sene başına bir seçim düşüyor.
Bazı
yerlerde “tekrar seçim” de oldu malûm.
En
istikrarlı yıllarda bile sandıktan sandığa koşuyoruz, demokrasinin nimetleri!..
**************
AK PARTİ HER SEÇİMDE İKİYE KATLAMIŞ!
Tabloya
şöyle bir bakarsanız, Ak Parti’nin CHP’yi her seçimde aşağı yukarı ikiye
katladığını görürsünüz.
CHP, bunca
seçimdir Ana Muhalefet pozisyonunu hiç kaybetmedi.
İstikrarlı
bir şekilde yoluna devam etti.
Deniz
Baykal, yüzde 23’e çıkmış.
Kemal
Kılıçdaroğlu da, yüzde 26’yı görmüş.
Ortalama,
yüzde 25 diyelim!..
Her dört
vatandaştan birinin oyu.
Her dört seçmenden
üçü CHP’ye karşı.
Bu durum bir
seçimde olsa fazla anlam ifade etmez.
Bütün
seçimlerde olunca, CHP için tam bir “hezimette istikrar” tablosu!
Bir seçim
sonrasında, “Niçin hep yeniliyorsunuz,
Erdoğan’ı şöyle tek başına sandıkta yenmenin sevincini yaşamak istemez
miydiniz?” yollu bir soru yöneltilince, şöyle karşılık vermişti Deniz
Baykal:
“Türkiye’nin sosyolojik gerçekleri
var, bunları göz ardı edemeyiz!”
Bu ne
demektir?
Şu demektir:
“Bu milletin sosyolojik zemini, bizim
zihniyetimizden haz edecek durumda değil!”
CHP’nin
elitist, jakoben/muhafazakâr zihniyet dünyasından bakacak olursak:
“Bu millet sağlıklı kararlar
verebilmesini sağlayacak bilgi ve beceriye sahip değil!”
*
Bu kapıya
çıkan sözleri zaman zaman Kemal Kılıçdaroğlu’ndan da işittik.
Sonuçlarını
beğenmediği seçimlerin ardından, vatandaşı, seçmeni suçlayıcı cümleler.
*******************
YA BUNDAN SONRASI?
Yukarıda
verdiğimiz seçim sonuçlarının, bugünlerde yaşadıklarımızın ve yarın muhtemelen
yaşayacaklarımız ışığında, 2022’ye ya da 2023’e bakalım mı?
CHP’nin
önderlik ettiği blok, Ak Parti’yi mağlubiyete uğratabilir mi?
Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ı alaşağı edebilir mi?
***
Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkını yemek olmaz.
Gezi
Olayları’nda sahnelenen “tiyatro”yu,
oldukça “verimli” bir şekilde
bugünlere taşımayı başardı.
Gezi Sahnesi’ni hatırlayın:
Kızıl’ından Yeşil’ine ve dahi “LGBT’nin
gökkuşağı”na kadar hemen her renk vardı orada.
Fanatik
taraftar grupları da vardı…
Mustafa
Atatürk ile Abdullah Öcalan’ın portlerini yan yana getirecek kadar ileriye
giden, gerçek Atatürkçüleri çatlatan birileri de.
Bir projenin
hazırlık sahnesiydi orası.
Proje olgunlaştırıldı,
olgunlaştırıldı ve iki sembol şehrin,
İstanbul ile
Ankara’nın AK Parti’den alınması gibi iki büyük “başarı”yla ilk sonuçlarını aldı.
Şimdiki
soru:
Gezi İttifakı, yerel seçimde elde ettiği
“başarı”yı Cumhurbaşkanlığı seçimine ve Genel Seçime taşıyabilecek mi?
Şartlar,
Sayın Erdoğan ve AK Parti açısından çok da parlak değil.
Duruma
buralardan baktığınızda, gördüğünüz tablo belli.
Lâkin tek
açıdan bakmak çoğu vakit yanıltıcı olur.
Ben, hem AK
Parti çevrelerinden hem de CHP çevrelerinden bakıyorum manzaraya.
Hem yurt
içinden, hem de yurt dışından.
CHP’lilerin “ÖzCHP’li” diyebileceğimiz kesiminden
tanıdıklarımla, hem de “teşkilâtta görev
yapan”, “CHP’li belediyelerde etkin
olarak faaliyet gösteren” tanıdıklarımla konuştuğumda oradaki sıkıntıların
da çok büyük olduğunu görüyorum.
“Sayın Erdoğan’ı sandıkta yenmek istiyoruz
ama içeride hakimiyet kurma yolunda ilerleyen HDP ve diğer marjinal, şiddet
yanlısı gruplardan da kurtulmak istiyoruz!” yollu şikâyetler çokça ulaşıyor bana.
Kötü para
iyi parayı kovarmış.
CHP’nin “ulusalcıları”, kendilerini “Gerçek Atatürkçü” olarak nitelendiren
bireyleri, gidişattan fena halde şikâyetçi.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ı yok etmek isterken, partilerinde kendilerinin yok olmasından endişe
ediyorlar.
“Haddine mi düşmüş, arkasını örgüte
dayadığını ilân etmiş bir HDP’liye dokunmak!..” bile diyorlar!
*
CHP’lilerin
önemli bir bölümü ve dahası Millet İttifakı’na “kızgınlıktan” dolayı destek
verenlerin bir bölümü, kendileri için en iyisinin AK Parti olduğunu da biliyor
aslında.
Ne olacak,
AK Parti iktidarda da olsa, her işlerini görebiliyorlar.
AK Parti,
kendisinden olmayanları dışlamıyor ki, destek veriyor tersine.
Bunu
CHP’lilerin önemli bir bölümü de biliyor.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, bir seçimde yüzde 68.95’e ulaşmış. (2007 Referandum.)
Yaklaşık
yüzde 70.
Bunun ne
kadarı gitmiştir, ne kadarı kalmıştır?
Vatandaş,
kızar, köpürür…
Sandık önüne
geldiğinde de, ekseriyetle “işine
gelene” oy verir.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın alaşağı edilmesinin kendisine yarayacağını düşünenlerin oranı nedir?
Tam da sözün
burasında “Nefretin gözü kördür, hırs da baldan
tatlıdır!” diyenler olacaktır ama…
Milletimizin
ekseriyetinin gözü kör edecek kadar nefrete, bal belleyecek kadar da hırsa kapıldığını
söylemek de haksızlık olmaz mı?
***
Sonuç olarak
efendim…
Hele şu 10
Büyükelçi ve Tezkere konusundaki “CHP
tavrı”nı gördükten sonra da şuna iyice inandım ki…
Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a sözde destek verenler (İstanbul seçimi öncesinde olduğu gibi) büyük
gayret sarf etmezlerse, Millet İttifakı çok zor kazanır!..
Son olarak
dışarıdan bakış..
Üzerinde
düşünmeye değer sorular:
Biden ve
diğerlerinin Millet İttifakı’na çalıştığı doğru da, bu yapı dışarıda ne kadar
ciddiye alınabilir?
iktidara
gelse bile sürdürülemeyecek bir yapıyı kim ne kadar ciddiye alır?
Göreceğiz
yaşarsak.