Milat'ta geçen bir yılın muhasebesi
Her ne kadar kaynaklarda 1831 yılında yayınlanan Takvim-i Vakayi ilk gazete olarak kabul edilse de Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın çabalarıyla 1828 yılında o zamanlar bir Osmanlı toprağı olan Mısır’da, Türkçe-Arapça çıkarılan Vakayii Mısriyye gazetesi bizde yayınlanan ilk gazetedir. Gazeteler o tarihten bu güne kadar adeta kültürel hayatımızın vaz geçilemez bir parçası oldu. Siyasi tarih yazımında gazeteler neredeyse belge hüviyeti kazanmış durumda. Hele o eski gazeteler hem haberleriyle hem köşe yazılarıyla tam bir arşiv hazinesi…
Gazetemiz Milat da 20 Ekim 2011 tarihinden bu yana 11 yılı geçkin bir
süredir basın hayatımızda yer almakta. Bendeniz de Milat kervanına 2022 Ocak
ayında katıldım. İlkyazımız 21 Ocak 2022 tarihinde yayınlandı. Milat’ta yazmaya
başladığımız o tarihten bu güne neredeyse bir yıl geçmiş. O tarihten bu güne
kadar kırk beş yazı kaleme almışız. Bu yazımızda kendimizce geçen yılın bir
muhasebesini yapmak istedik.
Yazdığımız 45 yazının dördü, hür tefekkürün kaleleri olan edebiyat dergilerinin
tanıtımına dair olmuş. Köşemize Şehir Defteri, Ay Vakti (Sezai Karakoç özel
sayısı ve 200. Sayısı ayrı ayrı) ve Bir Nokta Dergilerini konuk etmişiz.
Kitap tanıtımları da bir hayli yekûn tutan yazılarımızdan. Bu güne kadar
on kitap tanıtımı yapmışız köşemizde. Bu yazılarımızda; D. Mehmet Doğan’ın “Neden
Klasiklerimiz Yok” ve “İki yol Açıcı” eserlerini, Rasim Özdenören’in “Gül
Yetiştiren Adamı”nı, Nuray Alper’in “Derya ve Meczub”unu, Mustafa Özçelik’in “Anadolu
Irmağı”nı, Behçet Gülenay’ın “Elma Isırığı”nı, Ethem Erkoç’un “Ömrümün 60 Yılı”nı,
Muhammed Işık’ın “Bozuk Satıh”ını, Ahmet Öztek’in “Oba”sını ve Vildan Coşkun’un
“Bir Yüzü Esmer”ini tanıtmaya çalışmışız.
Köşemizde iki adet portre yazmışız. Bunlardan birisi Anayasa Mahkemesi
üyeliğine seçilen hukukçu şair yazar Kenan Yaşar’a, diğeri de çocuk
edebiyatında önemli eserlere sahip olan Ecir Demirkıran’a ait.
Gündeme dair konulara pek girmesek de üç yazımızda 28 Şubat’ın
edebiyatımıza yansımalarını, Samsun’da yaşanan bir provokasyonu ve şehit lider Muhsin
Yazıcıoğlu suikastına dair görüşlerimizi yazmışız.
Altı yazımızda ise katıldığımız etkinliklere dair izlenimlerimizi
köşemize taşımışız. Erzurum ve Çorum kitap fuarları, TYB Ankara Kitap ve Kültür
Günleri, TYB Ankara Şubesinin düzenlediği Şiir Meclisi programı, Çorum
Belediyesi’nin düzenlediği Elvançelebi Şiir Akşamları programı, Bestekâr Ali
Dursun Yağlı Hoca’nın Bahar Konseri bu yazılarımızın ilham kaynağı olmuş.
Edebiyat, kültür ve eğitim hayatımıza etki etmiş, iz bırakmış vefat eden
kıymetli şair, yazar ve eğitimci hocalarımıza da yedi yazımızla köşemizde yâd etmişiz.
Ömer Okçu (Hekimoğlu İsmail), Prof. Dr. Ali Kurt, Bülent Parlak, Hayreddin
Orhanoğlu, Mevalana İdris, Rasim Özdenören, Abdulkadir Ozulu, Nurettin Doğmuş ve
Ömer Tuğrul İnançer hocalarımız yâd ettiğimiz bu kıymetlilerimizden. Hepsine bu
vesile ile bir daha rahmet diliyorum.
Üç yazımızda da edebi konuları tartışmışız. “Sanat ve sanatçı derken”,
“Elonya’ya nasıl gidilir?” ve “Söylenmemiş sözlerin müebbet mahkûmluğu” isimli
yazarlarımız da bu minvalde yazılmış yazılarımızdan.
Berat gecesi, su-i zann, Ramazan ayı, kurban ibadeti, çocuklarımıza dair
sorumluluklarımız, marifet kavramı, insan, ayna ve muhabbet ve aşk konularında
kaleme aldığımız dokuz yazımızda da dini ve tasavvufi meselelere dairdi.
Milli ve manevi değerlerimiz çerçevesinde, kimseye sataşmadan, söz hakkı
doğurmadan, milli birlik ve beraberliğimize halel getirmeden, bildiklerimizi,
düşündüklerimizim, okuduklarımızı, gördüklerimizi ve hissettiklerimizi yazmaya
çalıştık. Şimdiye kadar da yazdıklarımız bu yazılar hakkında olumsuz bir
eleştiri de almadık.
Unutmadan Milat ailesine katılmamıza vesile olan kıymetli dostum şair
yazar Eyyü Azlal ve Cahit Hınıslıoğlu hocalarıma, bizi aralarına kabul eden
gazete yönetimine de teşekkürü bir borç bilirim.
Ömrümüz ve sağlığımız el verdiği sürece bu çizgide yazmaya devam etmeyi
düşünüyoruz. Yine dost kalemlerin hayat verdiği kitap ve dergilerin ağırlıkta
olduğu, kültür ve medeniyetimize dair meselelerde dilimizin döndüğünce kıymetli
okurlarımızla hasbihal edeceğiz inşallah.
Amacımız kavli meşhurda olduğu gibi bizi saran şu kubbede baki kalacak
bir hoş seda bırakabilmektir.