MİKROPLAR: SADECE ZARAR MI VERİRLER?
Nedense mikrop veya mikroorganizma deyince aklımıza hep çiçek, kolera, veba veya AIDS, domuz gribi, Zika gibi salgın hastalıklar gelir, bu yüzden mikropları hastalıkların sebebi sayar ve ürkeriz.
Halbuki insanlarda ve doğal dünyanın her yerinde sayısız çoklukta küçük ve çıplak gözle görülmeyen mikroplar vardır. Sanıldığının aksine mikropların çoğu zararsız olup aksine birçok faydaları da bulunur. Yoğurt, çeşitli peynirler ve benzeri yiyecekler mikropların dönüştürmesiyle sağlanır. Üstelik insan ve hayvanların yiyeceklerin tümünde mikropların etkisi mevcuttur.
Mikroplar derken; bakteriler, virüsler, mantarlar ve protozoonlar anlaşılır.
Balina 100.000.000 gram iken küçük bir bakteri 0.0000000000001 gram kadardır. Yine de bir bakteri dev bir balinayı öldürebilir.
Mikroplar lahana yapraklarını çürütebilir, sütü ekşitebilir ve peynirde delikler açabilirler. Kaya gibi sert bir maddeye bile saldırarak aşındırabilirler.
Günümüzde biyologlar mikropları, yararlı veya zararlı olsun, temelde ilkel yaratıklar olarak tanımlamak eğilimindedirler. Gerçekten de mikroplar, birçok organ ve dokuları farklılaşmış çok hücreli hayvanların ve hatta yaprak ve çiçekleri ve bazen de devasa yapıları olan bitkilerin tersine, temelde basit organizmalar gibi görünmektedirler. Ancak mikroplar sanıldığı gibi ilkel değildirler.
Hayvan ve bitkilerin bazı fonksiyonları içlerinde taşıdıkları mikroplar tarafından yürütülür veya bu mikroplarla ilgilidir. Bu duruma bir örnek, inek ve diğer geviş getirenlerin bağırsaklarındaki selülozu sindiren ve böylelikle bu hayvanların otla beslenmesini sağlayan mikroplardır.
Kainatta hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır ve bildiğimiz veya bilemediğimiz hikmetleri vardır.
(Kaynak: Görünmez Güçler. Bernard Dixon. Kırmızı Kedi Yayınları, 2015)
DİNDAR FEMİNİST KADINLAR
Genç kız yeni evlenmişti. Kocası ailesinin sorumluluğunu yerine getiriyor, bir işte düzenli çalışarak, zorlukla da olsa, geçimlerini sağlıyordu. Ancak çalışmayan ve ev hanımı olan kızımız, "İslam'da kadınların çalışması uygun değil. Ayrıca ev işlerini yapmak zorunda da değiller" diyerek ayet ve hadislerle iddiasını destekliyordu.
Ona göre kocası daha çok çalışıp, daha çok para kazanmak ve kendisine yardımcı bir hizmetçi kadın tutmak zorundaydı. Ev işi kendinin görevi değildi.
Böylelikle geç saate kadar oturuyor, öğle saatlerinde kalkıyor, televizyondaki bazı dizi ve programları kaçırmıyordu. Tabi bilgisayar elinden düşmüyordu.
Kocası şaşırıp kalmıştı. Ne umutlarla evlenmişti halbuki. Ne yapacağını bilmiyordu.
Ne yapsa dersiniz?