Mezuniyete mi liyakate mi bakalım?
Önce oyunculuk yapan daha sonra ise yönetmenliği ile birçok film çeken ve çektiği filimler ile piyasada kendini ispatlamış ve benim de ona hayranlık duyduğum, daha çok psikolojik temaları işleyen bir yönetmenin hayat hikayesini konu edinmiş bir kitap elime geçti. Bu yönetmen: Aamir Khan…
Arkasında şöyle bir söz yer alıyordu: “Mezuniyete inanmıyorum. Bir işte gerçekten iyi olmak istiyorsanız, onu öğrenmelisiniz…”
Bu söz bana üniversite mezuniyetimi hatırlattı. Daha sonra da benim gibi üniversiteden mezun olan on binlerce, yüz binlerce öğrenciyi düşündüm; birçoğu işsiz!
Sonrasında Türk hacker Cihan Nalbant’ın bir sözü hatırıma geldi: “En iyi eğitim ne lisede, ne üniversitede alınır. En iyi eğitmen internettir” diye. İnsanların ilgisi ve merakı olan konularda internetten araştırma yapıp öğrenebileceği ve ayrıca bir eğitmene gerek olmadığı tezini savunur Nalbant.
Kim, kendi mesleği ile ilgi dahi olsa internetten bir şeyler öğrendiğini inkâr edebilir? İnternet gerek meslek hayatımızda gerek sosyal hayatımızda önemli bir yer işgal etmiyor mu?
Kabul edelim ki internet; günümüz endüstrisinde ve gelişen günümüz teknolojisinde en iyi bir öğretmen, en güçlü bir eğitimci ve en kalıcı izli davranış değişikliğini oluşturan bir unsurdur.
Bırakın yetişkin, reşit insanları, çocuklar dahi artık mamalarını yerken internetten izledikleri videolar olmadığı müddetçe ağzını açmıyor, yemek istemiyor.
Aamir Khan’ın mezuniyetten bahsettiği sözü okurken, “Mezuniyet nedir? Liyakat nedir? Hangisi daha güçlü? Mezun olmak mı önemli, liyakat sahibi olmak mı?” gibi sorular sormaya başladım.
Mezuniyet, köken olarak; “mezun olmak, izin sahibi olmak” anlamına geliyor. Mezuniyet; izinli, yetkili olmak demektir. Mezuniyeti olmayan biri, yetkili olmadığı anlamına geliyor. İstediğiniz kadar iyi bir psikoloji analisti olun, mezuniyetiniz yoksa bu işe yetkili değilsiniz demektir. İstediğiniz kadar hukuk ve yargı kanunlarını bilin, mezuniyetiniz yoksa, herhangi bir davada avukatlık yapma yetkiniz yok demektir. Bir iş yerinin veya evin tüm elektrik tesisatının tüm ayrıntılarına vakıf olun, her şeyi bilin, ama elektrik mühendisliğini bitirmemişseniz mezuniyetiniz yoktur, yetki sahibi değilsiniz demektir.
Liyakat ise, layık olmak, işe uygun olmak, işe yakışır, işin ehli olmak demektir. Mezuniyette az da olsa liyakate bakılırken, liyakatte mezuniyete bakılmaz.
Bugün birçok üniversiteden “mezuniyet”ini almış ama öğretmenlik mesleğini “layıkıyla yapmayan” yani liyakat kazanmamış birçok eğitimci var etrafımızda. Sınıfta kendi dersi ile ilgili konularda öğrencilerin sorduğu orta düzey sorular karşısında dahi iki cümleyi bir araya getiremeyip, tatmin edici cevaplar veremeyen öğretmenler var. Bugün Türkiye haritasında bazı illerin yerini bile gösteremeyecek düzeye üniversite mezunu coğrafyacılar var. Yine ülkenin Kurtuluş Savaşı’nı, Çanakkale Zaferi’ni özetleyemeyecek tarihçiler var. Bırakın türev, integral, logaritmayı, üç bilinmeyenli denklemleri çözemeyecek düzeyde matematikçiler var. Türkçeden İngilizceye, İngilizceden Türkçeye sağlıklı tercüme edemeyecek İngilizceciler var. Bir binanın siluetini çizemeyecek ressamlar var. Bir bestenin notalarını kağıda dökemeyecek müzik öğretmenleri var. Ters yönde takla atmayı bilmeyen, beceremeyen beden eğitimi öğretmenlerimiz var. Söktüğü bir cihazı tekrar toparlayıp bir araya getiremeyen mühendislerimiz var. Bunlar hepsi mezun olan ama liyakat sahibi olmayan duruma verilebilecek örnekler…
Bir de mezuniyeti uymayan ama liyakat sahibi olan örnekler de var: Örneğin, ekonomi mezunu ama Anayasa Mahkemesi’ne başkanlık etmiş bürokratlarımız, Teknik Eğitim Fakültesi mezunu ama önemli gazetelerin Ankara temsilciliğini yapmış gazetecilerimiz, Eğitimci olmayan Milli Eğitim Bakanlarımız, tıp mezunu olmalarına karşın yazarlık, müzisyenlik, sanatçılık mesleğini benimseyen ve bu işten para kazanan doktorlarımız var. Muhtar dahi olamaz dedikleri imam hatip mezunu Cumhurbaşkanımız var. 20 yılda hukuk fakültesini bitiremeyen haber spikerlerimiz var.
Görüyoruz ki liyakat, mezuniyet sahibi olmak demek değildir. Liyakat; araştırarak, öğrenerek, uygulayarak, mesafe kat ederek yapılan bir yolculuktur. Bu yolculuğun sonunda ise, mezuniyet sahibi olmuş kişilerden daha iyi işi bilmek, daha çok donanıma sahip olmak, daha fazla bilgiye, deneyime ve tecrübeye sahip olmak demektir.
Liyakatle kalın, hoşça kalın…