Dolar (USD)
34.61
Euro (EUR)
36.33
Gram Altın
2918.28
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Aralık 2020

Mezardaki biz!..

Ölümler, hastalıklar “kalplerimiz” için şifa vesileleri…

İstifade edebilmeyi nasip etsin Rabbim.

“Uyarıcı olarak ölüm yeter!” buyuruyor Hazret-i Peygamber (s.a.v.).

Günümüzün her gün nice ölüm haberi alan ve etrafındaki çember gittikçe daralan insanı…

Bizler…

Bu “uyarılardan” istifade edebiliyor muyuz?..

Gün geçmiyor ki, bir yakınımızın vefat ettiği ya da ağır bir hastalığa yakalandığı haberi gelmesin.

Bunların her birinde mesajlar var.

Alabiliyor muyuz?

“Toprağın çağrısı”nı duyabiliyor muyuz?

***

İnsanoğlu tuhaf.

Çok tuhaf.

Gafleti çok koyu.

Nefsi çok baskın.

Merhum Babam’ın kanser tedavisi gördüğü servisin kapısında sigara tüttüren hastalar arasında “Bir tane bile içersen bacağını kesmek mecburiyetinde kalabiliriz!” uyarısını almış haldeki bir amca vardı.

Babam’ın tedavisi sürerken aldılar, götürdüler.

Bacağını kestikleri haberi geldi.

Durumu çok iyi bilen bir başka hasta amcaya, “Bakın gördünüz, siz bırakın bari!” dediğimde…

“Boşver evlât, sigara içmeseydi kesmeyecekleri nereden belliydi? Olacağına varır, olacağına!” diyerek nasihat vermişti.

Geçenlerde, her gün bir paketi deviren bir arkadaşıma, “Bak, bu iş çok tehlikeli. Buna hakkın yok. Bütün organların, bütün hücrelerin Allah’ın emaneti. Kötülüğü kendine yapmış da olmuyorsun sadece, kendine acımıyorsan çoluğuna çocuğuna acı!” dedim….

Sigara içtikleri halde uzun yaşayanlardan, içmedikleri halde genç yaşta ölenlerden bahsetti.

Dedik ki;

“Hiçbir trafik kuralına uymadığı halde kaza yapmayan, bütün kurallara uyduğu halde kazada vefat eden insanlar var. Ne yani, böyle oluyor diye çılgınlar gibi araba mı kullanalım?”

***

İnsanoğlu çok tuhaf…

Elden ayaktan kesilmesi, bakıma muhtaç hale gelmesi an meselesi ama kasım kasım kasılıyor!..

Şöyle fiyakalı bir arabaya bindi mi, “altına sürgü sürülenlerden” olmaması garantiymiş gibi havasından geçilmiyor.

Bir makama geldi mi, “sayınlara”, “suyunlara” alışıyor, çıktığı kabı beğenmemeye başlıyor.

“Ölüm var, ölüm!” gerçeğine kulakları tıkıyor…

Saçlarından, suratından, kollarından, bacaklarından gelen “toprak seslerine” aldırmıyor.

“Tuttuğu takım gol attı” diye havalara uçanlarımız, “gol yedi” diye karalar bağlayanlarımız var…

“Geleceğimi garantiye almaya çalışıyorum.” diyenlerimiz var.

“Vakit geçirmek için oynadıklarını” söyleyenlerimiz var.

Servete göre, makama göre, kılık kıyafetin markasına göre “kıymet biçenlerimiz” var.

İspat-delil aramadan ona buna suç atanlarımız var.

İyi günde “alkışlayıp”, kötü günde “satanlarımız” var.

Yapılanlar yapanların yanına kâr kalır “sananlarımız” var.

Mezardaki halimiz, bu halimiz hakkında ne düşünecek acaba?..

********************************

BİR İKİNDİ GÖLGESİ ÖMÜR DEDİĞİN

Geçtiğimiz günlerde vefat eden İmam Hatip Lisesi Müdürü Merhum İsmail İNAN’ın hatıra olarak paylaştığı bir yazıyı Baki Bey Kardeşimiz göndermiş.

Bursa Haber’den Hülya Aytekin’in sütununda gördüm yazıyı.

Merhum İsmail İnan’ın kalbinden geçmiş paylaşmış.

Biz de, “Merhum’a Dua” ile devam edelim…

Bütün hastalarımıza…

Ve Serdar ağabey’inize, kardeşinize…

“Dualarınızı” eksik etmemeniz temennisiyle…

Buyurunuz efendim:

ÖMÜR DEDİĞİN ....

Hayata ha şimdi, ha sonra başlayım derken bir bakıyorsun

tükenmiş ömür...

Avucumuzda son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir yığın

TECRÜBE kalıyor.

Atsan atılmıyor,

satsan satılmıyor!..

"Gençlik bir kuştu;

tutmak istedim tutamadım.

Yaşlılık bir paçavra; satmak istedim satamadım."

B i r i k i n d i g ö l g e s i Ö M Ü R d e d i ğ i n...

Gece olur duramazsın, güneş vurur kalkamazsın. Sade bir ikindilik, kısa bir dinlencelik…

Dünyaya ait ne varsa harcanıp gidiyor. Yiyip içmeler, gezip tozmalar, gülüp eğlenmeler...

Evin, arabanın taksitleri, filanca yerde yaptığımız tatiller, almalar vermeler,

saçıp savurmalar, bizim zannettiğimiz saklayıp durduğumuz altınlar, azıcık bile vermeye kıyamadığımız paralar… Hepsi bir bir kaçıyor bizden, ya da istemesek de biz onlardan ayrılmak zorunda kalıyoruz…

B i r S E C D E y e r l e r i k a l ı y o r g e r i y e

Alnımızda mıh gibi çakılı kalıyor.

Bozulmuyor, kokmuyor, yitmiyor…

Bir o bize kalıyor…

O k ş a n m ı ş b i r y e t i m b a ş ı ö p ü l m ü ş a n n e e l i a l ı n m ı ş b i r b a b a d u a s ı

Reyyan kapısından geçmek için vize mahiyetinde, saklanmış ORUÇ’lar…

Gizliden; şöyle kimseye çaktırmadan bir fakirin eline tutuşturulmuş SADAKA'lar kalıyor…

Masivadan sıyrılıp, vakit saat dinlemeden açılmış eller, tek O’ndan istemeler, tek O’na gönderilmiş dilekçeler kalıyor…

Yürekten söylenmiş

E l h a m d u l i l l a h, acizce, kulca edilmiş nasuh bir t e v b e,

isyanları yıkayan g ö z y a ş l a r ı kalıyor…

Mümince gülüşler, şeker tadında sözler….

Kimsenin etini yemeden, kırıp dökmeden, gözünde yaş bırakmadan geçirilmiş günler kalıyor...

Biraz dur, bekle biraz…

Arada bir arkana dön ve geriye neler bıraktığına bak...

Harcanmış yıllarını seyret usulca.

Bak nasıl bitiyor ömür dediğin…

Bir KAPIYA bir kere gidersin,

ikincisinde utanırsın...

Ama bir K A P I var ki her gün gidersin, gitmelere

D O Y A M A Z S I N... Çünkü bilirsin seni KAPISINDAN kovmayacak bir tek “O” V A R D I R.

Her gün,her gün içini dökersin,bir O SIKILMAZ senden,bir O affeder seni,bir O yüzüne vurmaz ayıplarını akıttığımız her damla gözyaşı cehennem ateşini söndürsün inşallah

Dua ve muhabbetle...

O sonsuz rahmet sahibi ALLAH 'ıma emanet olun inşaallah...