Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.23
Gram Altın
2960.44
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Ekim 2022

​Meydanları değil cepleri dolduralım

Avrupa Birliği’nin Rusya’ya karşı hayata geçirdiği sekizinci yaptırım paketi ilişkilerin ticari boyutunun da iyiden iyiye kötüleşeceğini gösteriyor.

Rusya’dan petrol ürünleri alınmasını ve Avrupa vatandaşlarının Rus şirketlerinde "yönetici" olmasını yasaklayan yaptırım kararları Avrupa ile Rusya arasında azalan ticaretin Türkiye üzerinden yürütülmesini zorunlu kılıyor.

Geçen hafta gelen baskılarla birlikte Mir ödeme sistemini kullanmayacağını açıklayan kamu bankalarının ardından yeni bir çözüm olarak TROY (Türkiye’nin ödeme yöntemi) kullanımının konuşulmaya başlanması Türkiye’nin Rusya ile ticarette her yolu deneyeceğini gösteriyor.

Ne olması bekleniyordu ki, hem Batı sisteminin bir parçası olduğunu söyleyeceksin hem de bu sistemin tüm araçlarının Türkiye’den muaf tutacaksın.

Böyle bir dünya olamaz.

Türkiye, beka sorunlarının gölgesinde olsa bile ekonominin gelişiminden başka bir yolu olamayacağını çok iyi biliyor.

Bunun için kiminle, nereyle ilişki kurulması gerekiyorsa kurulacaktır.

Aslında İran bu politikanın ilk göstergesiydi.

Halkbank yaptırımlarına rağmen Venezuela ile de bu ekonomik ilişkilerin geliştirilmeye çalışılması aynı zamanda Katar’da da bu sürecin işletilmesi Türkiye’nin alan bulduğu tüm coğrafyalarda açılımlara başlayacağının göstergesi oldu.

Bu süreçte büyük bir beka sorunu olarak görülen IKBY’nin referandum sürecinde talihsiz olduğunu düşündüğüm “Aç bırakırız” açıklaması sonrasında Irak pazarında büyük bir düşüş olsa da orası da toparlanmaya başladı.

Libya ile ansızın yapılan anlaşmanın muhakkak Batı’ya karşı gerçekleştirilen bir satranç stratejisi tarafı olsa da yeni bir pazar olması konusunda beni epey bir heyecanlandırdı.

Zira düşüncelerim; defalarca hem bu köşeden hem de ekranlarda dile getirdiğim gibi: “Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk dönemlerinde olduğu gibi uçaklar dolusu iş insanlarıyla ülke ülke gezerek yeni pazarlar ve yeni ticari ilişkiler kurulmasına ön ayak olmalı.”

Aksi hâlde çevrelenmiş, dört bir yandan sarılmış Türkiye’nin bir de ekonomik sıkışmışlık yaşaması tam bir yıkım olur.

Bu konuda Kazakistan büyük bir partner olarak hazırda bekliyor.

Rusya’dan bunalan ve yeni adımlarla hızla demokratikleşen Kazakistan’a destek verilmesi ve ortak pazar kurulması noktasında birlikteliğin artırılması çok yerinde olur.

Kazakistan’ı yakından takip edenler oradaki sessiz devrimi görüyor olmalı.

Türkiye o pazarı başkasına kaptırmamalı ve enerji yoğun sektörlerini Kazakistan’a taşımak için iş birliği alanlarını şimdiden geliştirmelidir.

OPEC’in Kasım ayında üretimi 2 milyon varil indirme kararı, petrol ihraç eden ülkelerin pandemiden kaynaklı eriyen bütçelerini toparlamak istemelerinin göstergesi...

Dünyayı umursamayan bir yaklaşımla zaten resesyon haberlerinin yanında bir de bu kötü haberin gelmesi Türkiye gibi yüksek enflasyonla yaşayan devletler için "daha az yatırım" yapılacağı ve ekonomik büyümeyi tehdit edeceği sonucunu doğururken ABD ve Avrupa için ekonomik küçülme olacağı beklentisini daha da pekiştiriyor.

Libya ile yapılan hidrokarbon anlaşmasının bir benzeri için çok acil Kazakistan’ın kapısı çalınmalı ve TROY ödeme sistemi ile bu pazarlara hızlıca bir giriş yapılması sağlanmalı.

Bunun için 10 milyar dolarlık yatırım fonu oluşturulması bu ülkelerde en az 100 milyar dolarlık pazar oluşması için kaldıraç olacaktır.

Kendi kabımızda oynamayalım.

Çin’in ve Rusya’nın kabına girmek için muazzam bir zamandayız.

Suriye ile normalleşme açıklamasının bir ayağı da oradaki imar ihtiyacı ile Türkiye’nin petrol ihtiyacının birbirini dengeleyecek bir anlaşma alanı olmasıdır.

Fırsatlar çok...

Cesur olmak ve çok yönlü ve hızlı bir diplomasiyle ticareti katlayacak adımlar atmak geriyor.

Vatandaş bunu görürse oy meselesi konusunda daha rahat karar verebilir.

Meydanları doldurmak yerine cepleri dolduracak adımları atmanın vakti geldi de geçiyor.