Meydan Muharebesi
İnsanlar görürsünüz. Asla Hakka dönmez, bozuk yolundan şaşmaz. Bozuk yoluna sizi de katmak etmek ister. Kendi bozuk inancından ördüğü, hapsolduğu ama farkında olmadığı kozasında sizi de bir nefer olarak görmek ister.
Koza örmek kötü müdür?
Eğer bir tırtıl koza örmekteyse hiç de kötü değildir. Eğer bozuk bir inancı olan insan koza örmeye başlamışsa hem de çok kötüdür. Dünyanın en zalim insanları, bu türdendir. En çekinilecek insan cinsi bu türdendir. Kabil’in öz çocukları, bu türdendir.
Bazı insanların kafalarının önü size Konya’yı gösterirken arkası da Hayfa’yı gösterir. Şaşarsınız. Bu kadar ikiyüzlülük olur mu dersiniz. Bazıları da vardır ki bin yüzlüdür. Anlarsanız evliya olmuşsunuz demektir. Kabil’in öz çocukları, bu türdendir.
Bazı siyasetçiler de vardır ki ne dediğini kendi bile bilmez. Ne dediğini kendi bile anlamamışken sizden anlamanızı bekler. Millet sokağa çıksın, sağı solu kırsın da elin oğluna şenlik olsun ister. Kendi bozuk inancına mürit toplar da elin oğluna bayram olsun ister.
Bazı insanlar da vardır kötünün kötüsüdür. Kötünün masumları hiç tereddüt etmeden katledebilmesi için, aklını tamamen kaybetmesi gerekir. Kötünün nefsi, meseleyi öyle örer ve öyle büyütür ki akla hiç yer kalmaz. Büyüttüğü kötülükle, büyüttüğü bozuk inanç kozasıyla katliamlar yapar.
Her adam öldürmeye kast eden, her eline silah alan katışıksız bir kötülükle mi hareket etmiştir?
Hiç mi başka sebeplere sarılmaz? Dininden hiç taviz vermeden dinini yaşadığını zanneden pek çok insan, bir sürü terör olayına karışır, milletine bomba atar, kurşun sıkar. Kabil’in öz çocukları, bu türdür.
Kabil, Hâbil’i kıskançlık nedeniyle öldürür. Kıskanılan şeyin ne olduğunu bir tarafa bırakarak, Kabilin nefsinin nasıl çalıştığını, herkesin anlaşabildiği şekliyle beraberce anlayalım.
Bozuk inanç kozası vardır. Kötüdür ve öldürür. Olumlu olan hiçbir şey eline geçmez. Verdiği zararı geri alması, öldürdüğünü yeniden diriltmesi mümkün değildir. O anda hiçbir ahlaki kural düşünmemiştir.
Nefsinin sesini dinler. İçinden gelen sese, bozuk inancının kozasına yani kötü nefsine uyar. Hiçbir akla uymadan, faydalı faydasız, zararlı zararsız hesabı yapmadan kardeşini öldürür.
Bazı insanlar da vardır ki sadece masumdur. Belki zengin değildir. Belki profesör bile değildir. Belki de şehirdeki okula gidinceye kadar kara lastik giymiştir. Belki akşam yemeği yememiştir. Belki cebinde parası yoktur. Yanı başında vatan.. millet dersiniz ve derin bir iç çekip iki damla yaş ile sevdiğim der. İstenilirse peki beyim der, canını verir. Hâbil’in öz kardeşleri bu türdendir.
Bazı siyasetçiler de vardır ki oluşmayan şartları es geçmez ve hazır olmayan milleti sokağa dökmeyerek işgali önler. Bazıları da vardır ki bilmem kaçıncı Haçlı Seferini durdurmak için oluşan şartları es geçmez ve hazır olan milleti meydana döker. Hâbil’in öz kardeşleri bu türdendir.
Hâbil’in öz kardeşleri, sadık dostları! Sözüm sizedir.
Bozuk inancı olandan uzak durun. Bozuk inancından koza örenden uzak durun. Dün savunmada kalınıp Temmuzun on beşinde yaşanılan, bugün savunmanın bırakılıp taarruza geçilen hâl bir meydan muharebesidir. Meydandan kaçmak olmaz. Seyirci kalmak yaraşmaz. Millileşmeden birlik olunmaz. Birliği bozmak helâl sayılmaz.
Hâbil’in öz kardeşleri, sadık dostları! Meramım da derdim de sizedir.
Şu andan ve gelecekten ümitli olmak asli inanıştır, zırhdır. Allah vardır, tektir ve yarattıkları ve idare ettikleri hususunda hiçbir noksanı yoktur… Sübhan’dır. O yüzden ümit hep iyilerledir. Ve daima olacaktır.
Ümit var olmak birlik içerisindeki geleceğin kapısını aralatır. Gayret, bu yolu yarılatır. Çalışkanlık, girilen yolu tamamına erdirir. Bunlarla beraber birlik de bu milleti yıllarca ayakta tutar.