Mevsimlerin Ötesi: Giresun Notları -2
Giresun’da Karadeniz’in sularına şiirimizle ses verdik. Sosyal medyada
yanlışlıkla “Hazan Mevsimi” şiir gecesi demiştim. Düzeltir, özür dileriz. Bu
ismi birçok dostumuz da özümsemiş olmalı ki beğenip paylaşmışlardı. Geceye
katılanlar bile… Bundan böyle kim kendi şehrinde bir şiir gecesi icra edecekse
adına “Hazan Mevsimi” desin. Bizi çağırmasa da olur. Bir dua kâfidir.
Giresun; kalesi-kaleleri, Millet Bahçesi, Fatih’ten, Kanuni’den kalma
camileri, Meryem Ana Kilisesi, manastırlar, mavi göl ve yaylalarıyla şehrin
tarihi, coğrafi ve dinî değerlerini oluştururken fındığı, çayı ve tebessümü
eksik olmayan insanlarıyla “mevsimlerin ötesi” ismini ve bu isimle
anılan-anılacak şiir gecelerini çoktan hak etmiştir.
Giresun’a giderken yolda Malatya’nın Yeşilyurt tabelasında “mutlu
insanların şehri” diye bir yazı dikkatimi çekmişti. Mutlu olmanın istatistiği
var mı, bilmiyorum. Şayet varsa Giresunlular, mutlu şehir olmanın mutluluğunu
yaşayabilirler. Sokakları, caddeleri, esnafı, satıcısı, alıcısıyla kutu gibi
bir şehir. Burada taşra ve İstanbul sanki iç içe geçmiş gibi. Gece yarısı şehri
gezerken köyden getirdiği elmalarını satan yaşlı bir teyze ile sohbet ediyoruz.
Belediye bazen izin veriyormuş bu elmaları meydanda satmalarına ama çoğu zaman
zabıtalar onları kovuyormuş. Bence Giresun’un taşra tarafı da orada
sergilenmeli. Yaşlı teyzeye işsiz olduğumuzu ve buraya iş bulmak için
geldiğimizi söylediğimizde bizden elma parası almak istememişti. Daha sonra
hakikati söyleyip tebessüm tadında elma satan teyze ile vedalaştık.
Programın başlayacağı günün sabahında otelden otobüs ile Giresun kalesine
çıkmıştık. Erzurum’dan Hanefi İspirli, İstanbul’dan Mahmut Bıyıklı, Mekki
Yassıkaya, Sakarya’dan Fahri Tuna, Ankara’dan Mehmet Kurtoğlu, Erzincan’dan
Halil İbrahim Özdemir, Urfa’dan Mahmut Kaya, Vehbi Uzundağ, Maraş’tan Enver
Çapar gelmişti. Sabah kahvaltısı ve edebi sohbetten sonra soluğu Giresun
Tiyatro sahnesinde aldık. Burada ilk olarak TYB şubeler toplantısı, ardından da
Dijital Edebiyat çalıştayı yapılacaktı. Şube başkanları toplantısını kısmen
dinledim. Dijital Edebiyat çalıştayı yapılacağı düşüncesindeydim. Bunun için de
hazırlık yapmış, sunum yapacağımızı düşünüyordum. Fakat öyle olmadı. Bir yazar,
konferans şeklinde dijital edebiyat sunumu yaptı. Hâlâ devam eden taçkıran
salgını nedeniyle dijital eğitim, dijital öğretim gibi dijital edebiyatı nasıl
kullanabiliriz. Bu konuda kafa yoran kişi sayısı çok az. Belki ileride bu
hususta daha ciddi çalıştaylar, paneller, sempozyumlar yapılabilir. Giresun’da şair ve yazar olarak daha
önce Hayreddin Orhanoğlu Hocayı tanıyordum. TYB şube başkanı Nazım Elmas Hocayı
da tanıyordum. Özellikle Nazım Elmas Hoca’nın Yedi Güzel Adam’dan Cahit
Zarifoğlu üzerine hazırladığı doktora tezinin bazı bölümlerini okumuştum. Fazıl
Özden, Hatice Aynur ve yeni şiir kitabı çıkan meslektaşım Albayrak Olgun’un
şiiri üzerine vakit yetmezliğinden dolayı konuşamadık. Cevval bir şaire Hatice Satgun ile
tanıştım. Mahlası Giresunî. İsmet Özel, kadınlardan şaire olmaz, onlardan
hemşire olur, demişti. Keşke imkân olsaydı da İsmet Özel, Mevsimler Ötesi şiir
gecesine katılaydı ve Hatice Saygun’u tanıyaydı. Hatice Hanım’ın konuşmaları
şairceydi, şairaneydi. Şiirleri de öyle. Şiir
gecesi öncesinde TYB Giresun şubesinde genç yazarlarla sohbet etmeye gittik.
Orada Türk Dili ve Edebiyatı ve Türkçe Öğretmenliği bölümünde okuyan genç
yazarlar çoğunluktaydı. Onlarla sohbet
de haliyle Türkçe, dil ve kelimeler üzerine odaklanmıştı. Burada ilk sözü Büyük
Türkçe Sözlük yazarı Mehmet Doğan almıştı. Sayın Doğan “İnsan ne kadar çok
kelime bilirse o kadar çok düşünür ve anlama kapasitesi yüksek olur” mealinde
bir konuşma yapmıştı. Mehmet Doğan, sözlük okumayın ciddi edebiyat eserleri
okuyun, bu ciddi edebiyat eserlerini okuduğunuzda ister istemez bilmediğiniz
kelimeler karşınıza çıkacaktır. İşte bundan sonra sözlüğe başvurabilirsiniz,
demişti. Hakikaten bir dönem bazı
insanlar sözlük te okuyorlardı. Yani bir hikâye kitabı gibi sözlük okurlardı. Sözlük,
başucu kitabı değil başvuru kitabı olmalı.
Genç yazarlara söyleyeceğim sözleri, şiir gecesinin sonunda söylemeyi düşündüm.
Şöyle bir tecrübem vardı. Özellikle liseli gençlere edebî kitaplar okuyun,
paragraf çözme tekniğiniz gelişir, demiştim. Onlar da “hocam, edebî kitaplar
zamanımızı alıyor. Bu nedenle paragraf sorularını okumak istiyoruz,”
demişlerdi. Onlara “paragraflar, anası-babası olmayan yazılardır, demiştim.
Gerçekten paragraf metninin sahibi, yazarı belli olmadığından onları hafızada
tutmak, mukayese ve muhakeme etmek çok zordu. Öğrenci, vaktiyle lisede edebî
kitaplar okumuyor, üniversite sınavını kazanmak için de paragraf soruları
içinde kayboluyor. Üniversiteye geldiklerinde ise edebi altyapısı olmadığı için
düşünce üretemiyor ezik bir pozisyon seyrediyorlardı. Hâlbuki yazarı belli olan bir metin, okuyucu
ile yazar arasında bir ünsiyet oluşturur. Yazarın yeni eserlerini de okumaya
salik kılar.
Şiir gecesine gelelim…
Mevsimler Ötesi Şiir Gecesi, üç mekânda
icra edildi. Birinci mekân Sultan Abdülhamid döneminde yapılan Millet
Bahçesinde Mahmut Bıyıklı, Eyyüp Azlal, M. Hanefi İspirli, Kamuran Tuna ve Enver
Çapar vardı. Mehmet Kurtoğlu ve M. Baki Efe, İ. Halil Özdemir ve diğer şairler
de başka mekânlardaydı.
Millet Bahçesinde şiir gecesi başlarken sunucu şair Olgun Albayrak,
mikrofonu İstanbul şube başkanı Mahmut Bıyıklı’ya kaptırmıştı. Şair Mahmut
Bıyıklı, takdim ettiği şairler, şiirlerini okuduktan sonra kendince onlara
çeşitli ödüller de verdi. Fakir bu gecede “Reno Teks” adlı şiirini okumuştu.
Şiir gecemizin son bölümünde kıymetli ses sanatçısı, şair, yazar Selçuk
Küpçük abiyi karşımızda görünce şaşkınlık ve sevinç içinde musafaha ettik.
Selçuk Küpçük, 90’lı yıllarda bizi “Tebessüm provalarıyla” selamladı. Okulu
bitirirken “artık kuşlarını uçur” demiş, taşrada bulunduğumuz yıllarda ise
“gelemem ay karanlık” demişti.
Selçuk Küpçük, şimdilerde Ordu’da mukim… İlk kasetinde müthiş bir içerik
vardı. Sezai Karakoç’un Mona Roza’sını şiir şeklinde okuyor. Yavuz Bülent
Bakiler'in İstanbul şiirini ezgi şeklinde söylüyordu. İstanbul ve Mona Roza
şiirleri Tebessüm Provaları kasetinde yeniden hayat bulmuştu.
Şiir gecesinde Giresun Müsiad il başkanı kıymetli dostum, Cihannüma
derneğinden arkadaşım Hakan Korkmaz Bey de ziyaretimize geldiler. Şiir gecesinde
bizi yalnız bırakmadılar. Ayrıca Cihannüma Giresun il başkanımız, Yavuzkemal
Beldesi eski belediye başkanı Abdullah Önal Beyi de telefonla aradım, Kendisi
yaylada kalıyordu. Kendisi sonraki gün Giresun’a geldiğinde biz, Mavi Gölü
çoktan geçmiştik, görüşmek kısmet olmadı. Bir sonraki seferde inşaallah
yaylasında misafiri oluruz.
Teşekkür: Giresun Belediye Başkanı Aytekin Şenlikoğlu Bey’e, TYB Giresun Şubesi başkanına, TYB Şube yönetimine teşekkür ederiz.