Mevsim Sonbahar
Mevsim sonbahar...
Şehrazat duygular, şehrazat yapraklara karışır bu mevsimde ağaçlardan düşen yapraklar ile. Sonbaharda sarı renkler halinde düşer yapraklar, buruşuk ve pörsümüş. Kendilerini tutamaz artık bu zamanın rüzgarlarına karşı. Haramilerin çılgınlığı var sonbahar rüzgarlarında. Çılgın olduğu kadar da haşin.
Mevsim sonbahar...
İhtiyar Çınar ağlıyor gibi sallanmakta. Ah sonbahar ve İstanbul! İstanbul ve sonbahar! Öyle efsunlu iki kelimeyi bulamam bir daha. Sarı saçlarım deli rüzgarlarda dalga dalga... Masal şehir İstanbul'da masal anlatılmaz mı? Mesela Yedi Tepe üzerine çok masallar bilirim. Bir sonbahar vaktinde Kız Kulesi'ne çekilip de martıların çığlıklarına cevap verircesine masallar anlatabilirim.
Mevsim sonbahar...
Bir sonbahar gününde Miskinler Tekkesi'nde daha kış gelmeden dinlediğim bir masal vardı. Masalın bir şehzadesi ve kulaktan aşık olduğu bir peri kızı vardı. Ulu çınarın altında bir çeşme olur ve o çeşmeden bir abdest alırdı. Önce namaz kılar ve sonra dua ederdi. Duadan sonra üç defa üst üste "Mahura! Mahura! Mahura!" uzat saçlarını. Al Osman'ı götür yanına" diye bir ses işitir. Çınar ağacının derinliklerinden üç defa alamam babacığım. İnsanoğludur, çiğ süt emmiştir." Cevabı gelir. Fakat dördüncü de ulu Çınar'dan bir saç teli uzanır. Masalın sonunda Mahura, çiğ sütle beslendiği için unutkan olan aşığına kendisini hatırlatmak için üzerine su içtiği, abdest aldığı çeşme ile ulu çınarın tasvirini dokuduğu bir seccade gönderir. Bu seccadeyi de gözyaşlarıyla dokumuştur. Şehzade artık ne zaman seccadeye başını koyar koymaz aynı sesi işiterek Mahura'yı hatırlar ve ona dönerdi."
Masal böyleydi. Dinlediğim kadar ve okuduğum kadar.
Mevsim sonbahar...
Üsküdar'da Şeyh yokuşunda yürürken yere düşen yaprakları ellerime alıyorum. Çöpçülerin ellerinde süpürgeler ve beni bekliyorlar. Ben ise aşkımı bu yokuşta düşürmüştüm. Yere düşen yapraklar misali. Aşktan yoksun şiirler neye yarar ki? Ellerimde çöpçülerden gizlediğim bir yaprak var. Alıp onu yüzüme sürüyorum. Hayata küsen bir sevgili gibi bu yaprak da ağaçlara küsmüştür.
Mevsim sonbahar...
Biraz da melankoli biraz da ateşin yüreklerde kor gezdiği bir zaman. Pervane ve mum hikayesi hep yanışlarla hep yangınlarla bu mevsimde anılır. Kimine pervane kimine mum olmak yakışır ve yaraşır. Onlar yandıkça sevmiş sevdikçe de yanmışlardır. Yanmaktan değil şikayetleri. Yanılmaktan ve anılmamaktan dem vururlar.
Mevsim sonbahar...
Bu yazıyı yazarken Farsça bir şarkıyı dinliyordum. İlhamı oradan aldım galiba. Şarkının aklımda kalan sözleri şöyle:
"Yek payıze zerdi. Zemistan serdi. Tu sinem güzeşti....Türkçesi" Sarı bir sonbahardı. Soğuk bir kıştı ve sen gönlümden geçtin..."
Artık sonbahar geçti.