Mevlüt Özcan hocamızın ardından
Değerli
hocamız Hakk’a yürüdü. Rabbim gani gani rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.
Tahminim
1986 veya 1987 yılı idi. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin iç
bahçesinde psikiyatri uzmanı olarak görev yapıyordum. Bir gün bir dostu ile
ziyaretime geldi ve kendisini tanıttı. O zaman Milli Gazete’de yazılar yazıyor,
kitaplar yayınlıyordu. Zeytinburnu Kazlı Çeşme Camii imamı olduğunu ifade
etmişti.
Dostunun
yanında getirdiği davranış problemleri olan çocuğu için gelmişlerdi.
Delikanlıyı
dikkatle muayene ettim, tavsiyelerimi ve vardığım sonucu söyledim.
Tahmin
ediyorum memnun kalmıştı. Onunla 30 yılı aşan dostluğumuz böyle başladı. O
zamandan bugüne hep devam etti. Arada telefonla görüşürdük, bazen de ziyaretime
gelirdi. Gazetedeki yazılarını da takip ederdim.
Çok sevdiğim
ve çok tatlı sohbeti olan bir âlim zattı. Halim selim, her zaman güler yüzlü,
evliya meşrep, sağlam iman sahibi muttaki bir mümindi. Öyle mütevazı ve cana
yakın idi ki tanımasanız Mevlüt Özcan hocamız olduğunu bilemezdiniz.
Yeni çıkan
kitaplarımı birini bile atlamadan okur, sütununda tanıtımını yapardı.
Kendisine
müteşekkirim.
Son yılları
hastalıklar ve cefa içinde geçti. Ancak o sabırlı ve metin bir insandı.
Rabbine
teslim olmuştu.
Dünya onsuz
daha bir boş ve anlamsız geliyor. Öylesine iyi bir dosttu.
Yazımı Aydın
Başar kardeşimizin Mevlüt Özcan için ifade ettiği ve ona çok uyduğunu gördüğüm dörtlükle
bitirmek istiyorum:
“Ne kimseyi
kırdı,
Ne kimseyi
yerdi,
Güzellikti
derdi,
Şimdi Hakka erdi..”