Mevlid, Nebevi hayata davet
Hicri takvimle her yıl aynı tarihte Mevlid gecesini; yani Resulullah (sav)’ın doğum gecesini değişik etkinliklerle kutluyoruz. Bu gibi kutlamaların devrisaadette ve sonraki birkaç asırda olamadığı doğrudur. Hicri 414 yıllarında bir İslam hükümdarının, Resulullah (sav)’ı, onun davasını, dava uğrunda çektiği çileleri, cefa ve fedakârlıkları daha yoğun olarak; insan nesline ve insanlığa öğretmek gayesiyle böyle bir uygulamayı başlatmış ve asırlarca da mevlit geceleri bu gayeye matuf devam etmiştir.
Bu işin başlangıcında “mevlid,” imam-ı Siyutî, İbnu Hacer, İmam-ı Nevevî vb. belli başlı İslam âlimlerinin, Resulullah (sav) ın siyerini özetleyerek yazdıkları nesir eserlerden oluşuyordu. Zaman içinde mevlidin; Şiir, vezin ve derken musikiye dönüşmesi, mevlidi bahsettiğimiz gayeden uzaklaştırdı. Günümüzde mevlidin Osmanlıca lehçeyle devam ediyor etmesi ve içeriğinin, Resulullah (sav)’ın davasına dair mesajlardan boşaltılması da işin tuzu biberi olmuştur. Son yıllarda Kürtçe yazılan mevlitlerde kısmen aslına dönüş başlamışsa da yeterli değildir.
İnsanlar bu üç günlük dünyada; evleri, elbiseleri, arabaları için model ve motif, nesilleri için idol arıyorlar, bunun için üniversiteler, enstitüler, ARGE’ler oluşturuyor ve milyarlarca paralar harcıyorlar. Küçücük dünyalıklar için örnekler ediniyoruz da cennetimiz için neden örnek edinmiyoruz. O halde kendimiz ve neslimiz için en güzel örnek, önder ve rehber Resulullah (sav)’tır. Batıya doğru giden bir vasıtayla doğuya varmak mümkün değildir. Paris, Londra uçağıyla Mekke’ye gitmek de mümkün değildir. Aynen öyle de cehennemlik örnekler ve amellerle cennete varmak da mümkün değildir.
Hicri 4. asrın başlarında mevlit kandilinin, 1996 yılında da “Kutlu Doğum Haftası”nın kutlanmaya başlaması takdire şayan ve birçok hayırlara da vesiledir. Özellikle kitle iletişim vasıtalarının neslimize topçuları, popçuları, türkücüleri, dansözleri ve olur olmaz müptezelleri tanıtma ve ezberletme yarışına girdikleri günümüzde, bu işin önemi daha güzel anlaşılıyor.
Şu halde Resulullah (sav) ı anmaya dair tüm etkinliklerin en önemli hedefi; Resulullah (sav) ı neslimize tanıtmak, sevdirmek… Onun yegâne örnek ve önder olduğunu, ona (sav) ümmet olmak isteyen her Müslüman’ın, hayatını onun öğretilerine göre programlaması gerektiğini öğretmek… Onun kutlu sahabeleriyle (Rıdvanullahi aleyhim ecmain) bu yüce davayı bizlere miras bırakmak için ne kadar büyük çile ve cefalara katlandıklarını bir nebze olsun anlatmaktır.
Eski ismiyle “Kutlu doğum haftaları” veya “Mevlit Kandilleri”nde biraz dua, zikir, salâvat getirmekle, kimliğini yitirmiş mevlit nağmeleriyle iktifa edip asıl hedefi unutursak bu işin pek bir esprisi kalmaz. Bugünkü uygulamalarıyla mevlidin kimi faydalarının yanında kimi mahzurları da vardır. Eğer mevlidi aslına döndürmek istiyorsak; var olan mahzurları telafi etmek, faydalarına da faydalar katmalıyız.
Mevlidin başlıca fayda ve hikmetleri:
- Resulullah (sav) ı, onun davasını, dava uğrunda çektiği çileleri, eza ve cefaları Müslümanların nesline öğretmek.
- Nasıl bir peygamberin ümmeti olduğumuzu kavramak ve sahip olduğumuz bu ni’metin değerini daha iyi bilip değerlendirmek. Ona ümmet olmanın hakkını vermek için daha çok çalışmak.
- Hayatımızı bu yüce peygamberin öğretilerine göre programlamada daha aktif ve sorumlu davranmak. Onun ve ashabının yaptığı gibi İslam’ı temsil ve tebliğ etmenin hakkını vermeye çalışmak.
- Tanışma, kaynaşma, Sılayı rahm / akrabalık ilişkilerini, komşuluğu geliştirip pekiştirme, ikram ve misafirperverliği ihya etmek. Dolayısıyla sosyal barış yardımlaşma ve dayanışmaya katkıda bulunmak.
- Nesillerde Resulullah (sav) sevgisini geliştirmek, pekiştirmek.
Ancak mevlidin bu hikmet ve faydalarının gerçekleşmesi, bu programların, bazı mahzur ve yanlışlardan arındırılmasıyla mümkündür. Aksi halde fayda yerine zarar verebilir. Şu halde eğer mevlid kutlamaları yapacaksak Resulullah (sav) ın hayatı ve mücadelesi olan siyerin özetinin anlaşılır bir şekilde anlatıldığı programlara dönüştürmeliyiz vesselam. Subhaneke... Bihamdike... Esteğfiruke...