Mevlid kandili ama nasıl...
İslam’ın orijinal haliyle muhafazası, İslam’ın kendisi kadar önemlidir. İslam’ın temel esasları, Kur'an ve Sünnettir. Geçmişte sünnete direk, Kur'an’a ise dolaylı olarak saldırılar olduğu gibi, günümüzde de bu saldırılar mevcuttur. Tabi günümüzde sosyal vs. medyanın gücüyle bu saldırılar, daha etkin ve daha çok kafa karıştırmaktadır. Mevlit kandili ve Mevlidi Nebi Haftalarında yapılan nice yanlışlıklar da bu kabilden değerlendirilebilir. Dolayısıyla İslam’a ait değerler eğer aşındırılmış, yozlaşmış ise, onların yeniden aslına döndürülmesi de bir o kadar önemlidir.
Çok kere, Mevlidi Nebi Haftası, Mevlit
Kandili, kutlu doğum vb. etkinliklerin hedefi, Resulullah (sav) ve ashabını
ümmete ve ümmetin nesline tanıtmak… Onların bu yüce daha uğrunda çektikleri
çile ve zorluklara dikkat çekmek… İslam uğrunda gereğinde bedel ödemeye hazır
bir nesil yetiştirmek vb. gayeler olduğunu ifade ediyoruz. Dolayısıyla Mevlidi
Nebi Haftası ve mevlit kandillerinde biraz dua, zikir, salâvat ve mevlit
okumayla iktifa edip asıl hedef unutulursa bu işin pek bir esprisi kalmaz.
Bir diğer konu, Mevlidi Nebi Haftası’nın
istismarı ve kuşa benzetilmiş bir peygamber ve İslam’ın bilinçaltına
pompalanması. Dikkat ederseniz, “güllerin
efendisi” “şefkat ve merhamet
peygamberi” vb. alabildiğince ılımlı (!) ve hoşgörülü mesajlar öylesine
yoğun işleniyor ki, Resulullah(sav) ın “Nezir”
yani sakındırıcı, hatta korkutucu yönü ustaca perdeleniyor. Hâlbuki Kur’an’ı
Kerimde tüm peygamberler gibi Resulullah (sav) ın da hem “Beşir” müjdeleyici ve “Nezir”
uyarıcı, sakındırıcı olarak gönderildiği, mükerreren vurgulanır.
Resulullah (sav) sadece güllerin
efendisi değil elbette… O (sav) güllerin, gönüllerin, zahitlerin, abidlerin,
mücahitlerin, hâkimlerin, müftülerin, babaların, komşuların, arkadaşların,
akrabaların, komutanların,
tüccarların, her tür güzel ahlakın, kısaca tüm güzellerin ve güzelliklerin
efendisidir. Ama bir o kadar da; zalimlerin, kâfirlerin, münafıkların,
mülhitlerin de hasmıdır.
Bu gün ki
uygulamasıyla mevlidin bazı mahzurları:
- Mevlid
kitaplarının, Resulullah (sav) ve ashabının (ra) dava ve mücadelelerinden
soyutlandırılması.
- Osmanlıca
lehçeyle ve vezin olması sebebiyle, yeni nesil tarafından neredeyse
anlaşılmaması…
- Nebevî
davet yerine bazı israiliyat hikâyelerini ve akidevî tehlikeler arz eden
kimi hurafeleri içermesi.
- Bir
zikir, salavat ve dolayısıyla nafile bir ibadetten ziyade farz-vacip bir
ibadet gibi algılanması…
- Hemen
girişinde sevabıyla ilgili aşırı mübalağalar sebebiyle âdeta tek başına
kurtuluş reçetesi gibi sunulması.
- Mütevazı
bir zikirden ziyade, tüm mahalleye duyurma dürtüsü nedeniyle riya ve gurur
gibi mahzurların bulaşması. Tabi Resulullah (sav) ı ve davasını nesillere
duyurmak gayesiyle yapılması ayrı.
- Bazı
yerler de mevlid programlarına öncelikle elit tabakanın davet edilip
garibanların ihmal edilmesi.
Mevlidi Nebi Haftası vesilesiyle
dikkat etmemiz gereken diğer bir konu da Resûlullah (sav) ın sünneti hakkında
yapılan kasıtlı çarpıtmalardır. Bu konuda şu hususlara dikkatinizi çekmek isteriz;
- İslam’ın
temel esası kuran ve sünnettir.
- İslam
düşmanlarının hedefi geçmişte de şimdi de bu esaslar olagelmiştir.
- Kur'an
ilahi güvencede olduğundan oklar daha çok sünnete yönelmiştir.
- Sünnet
Kur'an gibi ilk andan itibaren yazılmadığı ve kitap haline getirilmediği
için birçok taarruza uğramıştır.
- Bu
taarruzlar dışarıdan olduğu gibi içerden de olmuştur.
- Bu
taarruzlar hadis uydurma, ekleme-çıkarma veya hadisi yanlış yorumlama
şeklinde olabilmiştir.
- Dışarıdan
özellikle müsteşrikler.
- İçerden
taassup ehli bazı fırkalar taraftar toplamak için bu yola başvurmuşlardır.
- Kendi
görüşünü haklı çıkarmak isteyen ehliyetsiz müçtehitler de bunu
yapabilmiştir.
- Ancak
İslam âlimleri sadece hadislerin metinlerini değil, hadis ricalini dahi
didik didik ederek en küçük bir şüphe bırakmayacak şekilde bu konuyu
halletmiş usul-ül hadis ilmini tesis etmiş ve geliştirmişlerdir. Bu vb.
konularda hep beraber müteyakkız olmak zorundayız.