Mevlana'ya Devam
"Mevlana kimdir" yazımızda üstad-ı bozorgu İslam halifesine karşı Moğol hükümdarından taraf tutan sözlerinden dolayı eleştirmiştim. Sadece bu değildi eleştirim. Onun Ahi Evren'e karşı takındığı durumu da anlatmış ve bundan dolayı bazı dostlarımdan tenkitler aldıydım. Tenkitle birlikte nasihatler de aldım doğrusu. Mevlana üzerine kitapları olan zevata müracaat etseydim daha velut bilgiler alırmışım.
Açıkçası Mevlana üzerine daha doğrusu onun mesnevisini bir dönem klasik "Mesnevi okumaları" adı altında hatim etmiştik. Daha sonra akademik çalışmalarda birçok ilmu00ee makalede Mesneviyi Türkçe çevirisi bir yana Farsça orijinalini okuduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Hal böyleyken Mesneviyi ekmek kapısı olarak gören ve popüler yazar adına bestseller listesinde yer alan yazarlara mı soracaktım.
Bunun dışında Mevlana üzerinde bir portre çalışması olan üstadım Sezai Karakoç'a sormam gerekirdi. Bunu Sezai Beye sormadım, bilerek sormadım. Çünkü Sezai Karakoç'a göre Mevlana bardağın dolu tarafından bakılmış bir Mevlana'dır. Sezai Karakoç 1950'lerde İslamu00ee edebiyatın piyasadan silindiği bir dönemde Mevlana'ya sarılıyor onun hakkında malzeme topluyor ve onu günümüz edebiyat dünyasına sorunsuzca ulaştırma çabasındaydı.
Bu fikrimizi Rasim Özdenören de Ruhun Malzemeleri adlı kitabında destekler nitelikte şöyle diyordu. "Yirminci asrın başlarında sanayi devriminin etkisiyle düşünce hayatımızda yaşanan kirlilik edebiyata da yansıdı. Ancak 1950'lerden sonra Karakoç fizikötesi şiire yönelerek basite indirgenen edebiyatı tekrar asli hüviyetine büründürdü. Sevgili yerine vesikalı yari getirmek, ruhun acılarının yerine ayaktaki nasırın acısını söylemek, yüreğin erdemlerini alaya almak... Üstelik bütün bunları ne için ve ne adına yapıldığını bilmemeku2026 Sözü vulgarize eden bu edebiyatsızlıktan kurtulmak için Öz'e dönüş faaliyeti başlayacaktır. Küllenmiş mısralar Mevlana'dan yola çıkacak ve Sezai Karakoç'u selamlayacaktır."
Peki Sezai Bey ne diyordu Mevlana Hakkında. Şu pasajlara dikkat edelim.
"-Mesnevi'yi Mevlana'nın erdiği makamdan bir konuşma, Divan-ı Kebir'de ise onun hallerinin bir demeti olarak düşünmek gerekmektedir.
-Mevlana, mutasavvıflıktan şairliğe geçiş gibi bir görünüm arz eder bu eserinde.
-Divan-ı Kebir, düşünceleri, kristal parçaları halinde duygu ve onunla kaynaşmış olarak yani duyuşa dönüşmüş olarak buluruz.
- Divan-ı Kebir'de şarkılar türküler ve şiirler vardır. Mesnevide ise ayin-i şerifler ve insanlık senfonisi vardır." (S. Karakoç, Mevlana)
Mevlana geldiği yer itibariyle Farsu00ee'dir. Tacik kökenli olduğunu söylersek kimse kızmasın. Ana dili de Farsçadır. Onun Türkçeyi edebi bir dil şeklinde kullanamadığından dolayı Mesneviyi Farsça olarak kaleme almıştır. Ki o "Farsça yerine Türkçe yazmak istenirse bir sözü bin defa anlatmak lazım gelir." Babında söz söylemiyor muydu?
Oysa Sezai Karakoç Mesneviyi Farsça yazılma sebebini bir şair edasıyla açıklıyor. "Eğer Mesnevi Türkçe yazılmış olsaydı. Ne kadar büyük olursa olsun zaman içinde eski bir edebiyat metni olarak karşılanacaktı. Halbuki Farsça söylenmekle bir yandan Anadolu dışındaki dünyaya sürekli olarak seslenme imkanını sürdürmüş, öte yandan her yüzyılın canlı Türkçesine çevrilerek Anadolu'da devamlı olarak çağdaş olmuştur. S. Karakoç-Mevlana"
Sezai Karakoç bütün bunları bilerek onu Orhan Veliler'e ve diğer Garipçilerin açtığı tahribata karşı bir kalkan olarak kullanıyor. Yeni İslamu00ee Edebiyat'ın kurgusunda onu bir kilometre taşı olarak gördüğü için ilgileniyor. Nasıl ki Yunus Emre ile ilgilendiği gibi. Nasıl ki Mehmet Akif ile ilgilendiği gibiu2026
Bütün bunların üzerine diyebiliriz ki Sezai Karakoç'un Mevlana'ya bakışı şairanedir. Ama bugün geldiğimiz nokta da "Yeni İslamu00ee Edebiyat" tenkidu00ee noktada kendisini budayacak alet ve edevata çokça sahiptir. (Daha doğrusu İslamu00ee edebiyatın diğer bazı öğeler gibi İslam'ın yerini alamayacağını söylemek istiyorum.) Bunun için çokça edebu00ee malzeme toplanmıştır. Ve Mevlana'yı eleştirecek malzeme de onun eserlerini incelediğimizde ortaya çıkıyor. Onun Nasreddin Hoca'ya ve dönemim diğer mütefekkirlere nasıl küçümseyici ifadelerle ile baktığını biliyoruz. Oğuzların barbarlıklarına dair hangi ifadeleri kullandığı Mesnevide mevcuttur.