Mevlana’dan Yunus’a...
Konumuz yine kitap. Kitaba giden her yol makbul ve muteber bizim için. Kitap varsa medeniyet de vardır. Konuğumuz Doç. Dr. Süleyman Doğan Tokat’ta idi. Mesnevi üzerine yaptığı çalışmalarla tanıdığımız hocamızın “Mesnevi’den Pedagojik Telkinler” isimli eseri Tokat’ta öğretmenler tarafından okunmuştu.
Bizim var oluşumuz, ontolojik sebebimiz hiçbir zaman “maddî” sebeplere dayanmamıştır. Hem varlığın hem de bilginin kaynağında bir kudsiyet ararız. İnancımızın temelini de bu bakışımız oluşturur, itikadî vechemizi de bu bakış tayin eder. Mevlana’nın ilminin temelini böyle bir yüce kudrete bağlaması bundandır. Kendisini asla gücün merkezi görmez ama o büyük güçten güç ve ilham alan bir şahsiyet olarak sunar. Çoğu mutasavvıf âlimlerde bu nazar vardır. Değerli hocamız Süleyman Doğan da Mevlana’nın doğduğu topraklardan(Afganistan’ın Belh şehri) başlayarak Anadolu’ya gelişi ve Karaman’da başlayan hayatını ele alıyor.
Kitap Tokat söyleşilerinin konuğu olarak gelen Doğan, 15.01.2020 Çarşamba günü sabah ve öğle sonu olmak üzere iki oturumlu bir konferans verdi. “Kitabın başkenti Tokat” sloganının günden güne gerçekleştiğine şahit olmaktayız. Her ay bir yazarı ağırlayan Tokat’ta başta Vali Dr. Ozan Balcı ve İl Milli Eğitim Müdürü Murat Küçükali baş başa vererek, değerli bir AR-Ge ekibiyle eğitimin tüm paydaşlarını da projelere katarak kitaba olan ilginin artmasını sağlıyor. En son takdir edilen olay, Tokat’ta tüm okullara TÜBİTAK kitaplarının dağıtılmasıdır. Kütüphanesiz okul kalmayacak, diyor Sayın Vali.
Kitap Tokat Projesi kapsamında yürütülen ve okuma kültürünü sağlamlaştıran kitap okuma yarışmaları yapılıyor. Bu yıl ikincisi gerçekleştirilen ödül törenleri öncesinde öğretmenlerle buluşan Süleyman Doğan, Mevlana’nın çok yönlü bir âlim olduğunu vurguluyor. Mesnevi’nin aynı zamanda bir pedagoji kitabı olduğunu da ifade ediyor değerli hocamız. “Mevla’dan Yunus Emre’ye Sevgi Dili” temasından hareketle şekillenen okuma kültürü ödülleri öğrencilerimizin ve ailelerin de kitaba ilgisini, sevgisini artırmış durumda.
Süleyman Doğan, eğitim sistemimizin sağlam bir felsefesinin olmadığını ve yaşadığımız sıkıntıların kaynağının da bu olduğunu söylüyor. Türk eğitim sisteminde Durkheim ve onun temsilcisi Ziya Gökalp’in etkisiyle toplumcu bir anlayışın hâkim olduğunu ama Mevlana’da şahsiyeti önceleyen bir anlayışın olduğunu kaydeden Sayın Doğan, Mesnevi’den örnekler veriyor. İnsanoğlu alışkanlıkların ve geleneklerinin çocuğudur, diyor İbn-i Haldun. Bu söz üzerinden konuşmasını sürdüren Doğan, çocuk önce taklit, sonra tatbik eder, diyor.
Günümüz eğitim sistemimizdeki problemler üzerinde de duran Süleyman Doğan, özgüven ve girişimcilik ruhunu veremiyoruz. Fazilet ve ahlak eğitimi daha önemlidir. Bugün liseler, istasyon görevini yürütüyor. Nereye? Üniversiteye. Almanlar, ilk ve ortaokuldan başlıyor çocukları yönlendirmeye. Almanya’da mesleki eğitim daha ağırlıktadır, diyor hocamız. Mevlana’nın şu sözünü hatırlatıyor hocamız: “Kabiliyetsiz olmak bir kusur değil ama karaktersiz olmak çok büyük bir kusurdur.” Okullarda karakter eğitiminin verilmesi gerekir, diyor hocamız. “Eğitimci aya benzer, yakınlaştığı yeri nurlandırır; onun uzaklaştığı yer karanlıkta kalır” Mevlana’dan hareketle, “Eğitimci olgunlaştırır ve ilahî aşka sahip olmalıdır.” diyor hocamız.
“Bir şeye sımsıkı sarılmak taassuptur, hamlıktır.” sözüyle Mevlana’nın eğitim anlayışını özetleyen Süleyman Doğan yine onun şu veciz ve meşhur sözünü de ekledi: ”Dün, dünde kaldı cancağızım/ Yeni şeyler söylemek lâzım”
Tokat’ta da yeni şeyler söylemek, yenilenmek ve yarına daha umutla bakmak için gece gündüz çalışılıyor. Yürütülen her projenin somut faydaları sahada görülüyor. Tokat’ta eğitimcilerin yükü kitap, yolu aydınlık. Mevlana’dan Yunus’a sevgi diliyle dokunan gönüller var. Daim olsun, denir ya, Mevlana da “daimilik”ten yana bir eğitimcidir. “Hamdım, piştim, yandım.” diyordu Mevlana, yanmaya devam...