Mevcut şartlara göre
Yazıma başlarken geçen Pazartesi idrak ettiğimiz 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günümüzü tebrik ediyorum. Şehid olan kardeşlerimin ailelerine sabır, gazilerimize de Allah’tan şifalar diliyorum. Bırakın birileri hala oturdukları yerden algı yapsınlar… Yâda hala milletin karşısına çıkıp ahkâm kesmeye devam etsinler. Bunların bizim nezdimizde hiçbir kıymeti harbiyesi bulunmuyor. Çünkü ülkemiz, büyük bir kaostan dönmüştü 15 Temmuz gecesi. Ajan Bernard Levy’nin 2014 de PKK/YPG’li teröristlere “SİZE SÖZ VERİYORUM 2 YIL İÇİNDE DEVLETİNİZ KURULACAK” diye taahhüt ettiği şeyin, KIRILMA NOKTASINI yaşamıştık. Yani 15 Temmuz’da düşseydik şayet, bölgemizde haritalar yeniden çizilecek ve iPKK/YPG, ileride “büyük İsrail” diye anılacak topraklarda bir devlet kuraktı. İnanın bugün de aynı planlarından vaz geçtikleri söylenemez aslında. Zira İsrail’in Gazze soykırımı ve Lübnan ile Suriye’ye gözünü dikmesinin, bu perspektifte seyrettiği açık. Peki, oyun bu kadar büyük ve ORGANİZE GELİŞİRKEN, içeride bir takım şeyleri siyaset malzemesi yapmak yerine, hadiseye SİYASET ÜSTÜ yaklaşmanın evvela siyasilerin görevi olması gerekmez mi? Bu soruya cevaben, ekseri hepinizin “EL HAK GEREKİR” diyeceğinize eminim doğrusu. Öyle ki aklın yolu da bir’dir hattı zatında.
O yüzden üç kuruşluk menfaat için kısır siyasi tartışmalara girmeden, YENİ ŞEYLER DENEMEK mecburiyetinde olduğumuz muhakkaktır. Şöyle bir etrafınıza bakın isterseniz! Gün be gün başta bölgemiz olmak üzere, dünyanın olanca hızıyla ısındığı bir dönemdeyiz. Liderlerin ağzından 3. Dünya Savaşı söylemleri dökülürken, Batı aşırı sağcıları iş başına getirerek, kendilerince bir savuma mekanizması geliştirmekle meşgul. En son NATO Zirvesinde ABD’nin tüm ülkeleri zorlayarak, Rusya-Ukrayna Savaşını nasıl KURUMSAL hale getirmeye çalıştığı da malumunuz. Yapılan nükleer tatbikatları, Kafkaslarda Ermenistan’a yığılan silahları, Pasifikte karşılıklı tehditleri ve güneyimizdeki İsrail menşeili organizasyonları ise daha saymıyorum bile. Hatta tüm bunlara, seçildiğinde “RUSYA-UKRAYNA SAVAŞINI BİTİRECEĞİNİ” söyleyen Tramp’un, suikasta uğraması da eklenirse, fazla söze hacet kalmayacağı ortada.
Anlayacağınız ister “büyük sıfırlama” deyin ister “yeni düzene hükmetme çabası”, birilerinin çokta uzun olmayacak bir gelecekte “KAOS EKİP FIRTINA BİÇME” niyeti artık sır olmaktan çıktı. O nedenle söz konusu akıl karşısında, KENDİ PLANLARIMIZI YAPMANIN HAYATİ ÖNEM ARZ ETTİĞİ tartışılmaz konuma sahip. Mesela İsrail ve Batının Akdeniz’e yekten çökmesine karşı, Libya ile yapılan MEB anlaşması bu çerçevede değerlendirilebilir. Tabi İsrail’in savaşı bölgeye yayma ve Gazze yardımlarını engellemesine karşı, Sisi ile diyaloğa girilmesini de bu minvalde okuyabiliriz. Hal böyleyken sığınmacı meselesinin çözümünden terör devletini önlemeye kadar, Suriye ile görüşme iradesini de elbette buraya ilave etmekte yarar var. Keza tamda bu irade beyanının akabinde, hem içerisinin hem de K. Suriye’nin karıştırılmasının, birilerinin duyduğu rahatsızlığı gözler önüne serdiği şüphesiz. Zira Türkiye eğer amaçlarına ulaşırsa, bölgedeki “PARÇALANMA” engelleneceği gibi, Ortadoğu'daki ABD-İsrail denkleminin büyük bir darbe alacağını onlar da iyi biliyorlar. Sonuçta ne olur ne biter, şimdiden kestirmek zor. Ama bu durumun, Sisi ve Eset’i AKLAMAK MANASINA GELMEDİĞİ kati surette yadsınamaz. Zaten onların da bizi çok sevmediği aşikâr. FAKAT ALİ MENFAATLER GEREĞİ, DEĞİŞEN DÜNYA KONJONKTÜRÜNE GÖRE AKSİYON ALINMASI ÇOK AMA ÇOK ÖNEMLİ. Neticede Patriot’ları esirgeyen müttefikimiz yerine, tarihte en çok savaştığımız Rusların bize S-400 vermesi; Afrika’da Fransa’ya karşı, Rusya ile olan temasımız; AB’nin en önemli parçası İngiltere’nin, Brexıt ile yeni serüveni ve ebedi düşmanlar ABD ile Rusya’nın Suriye’deki işbirliği, DIŞ SİYASETTE EBEDİ DOSTLUK VE DÜŞMANLIKLARIN SÖZ KONUSU OLMADIĞININ ispatı sayılabilir. Tabi her ne kadar içimize çok sinmese de…