Metro’daki “Sarıklı Genç”, 10. Yıl Marşı ve MuhafazaKÂR’lık!..
HDP (vesaire) destekli CHP’nin yönetimine geçmiş vaziyetteki İstanbul’da bir 29 Ekim gösterisi…
Yerel seçim sonucunu “İstanbul’u düşmandan kurtardık!” yollu “sataşma”larla “kutlamaya” devam edenlerdeki “özgüven” patlama yapmış vaziyette…
“Dışarıdan tam destek aldıklarını” düşünüyor ve gelecekten “emin” görünüyorlar!
28 Şubat postmodern darbecilerinin, sokaklarda “örtülü” avladıkları, “sürek avı”nı amansız biçimde icra ettikleri günlerde…
Çınlatılan “Yarattık 10 Milyon Genç Her Yaştan” marşını İstanbul’un “metro”sunda çalarken…
Kendi halinde yolculuk yapmakta olan bir “sarıklı genci” hedef alıyorlar…
Çağdaş Devrim Yobazları’nın “kameraya” alıp servis ettikleri görüntüdeki genç, son derece vakur, sâkin…
Başını hafifçe öne eğmiş, “dolu başak” ağırlığında…
Tâcizci güruh tarafından yapılanların, o ortamda, “alçaklık” kıvamlı bir “çıkışı” hak ettiğini söyleyenler varsa da…
“Çukur” tavırları muhatap almamak, bence, o durumda verilebilecek en iyi cevaptı.
O genç, duruşuyla kendi üzerine düşeni yaptı.
Yaptı da…
Sonrasında ne oldu?
Sonrasında…
“Fevkalâde vahim hadise”nin mânâsına ve içerdiği “mesajlara” nispetle son derece “cılız” tepkiler geldi.
Çoğu “sosyal medyadan” ve çoğu da “küçük hesaplarla büyük işler yapmaya çalışan” fedakâr yoksullardan!..
“Türedi muhafazaKÂR yarı aydın” takımının yukarıların iyice gözüne girmek, küpleri iyice doldurmak, “aksi durumlara karşı işi garantiye almak” gibi “pek mühim” işleri olmalıydı ki…
Pek takmadı, takılmadı.
İçlerinden bazıları, “Sen de 29 Ekim’de caminde otur, tespihini çek kardeşim!” diye düşünmüş de olabilir, şaşılmaz, hal bu iken!..
Bilirsiniz, uzun vakittir “MuhafazaKÂRlık” denilen batı imalâtı “WASP İdeolojisi”nin “din” diye yutturulmasındaki, daha doğrusu yutulmasındaki sakıncalara dikkat çekmenin gayreti içindeyim.
“Faiz lobisi”nin “faizi mubahlaştırmak” için uydurduğu “konservatizm” bize “MuhafazaKÂRLIK” olarak yansımış.
Martin Luther, John Calvin hattından biraz ilerleyip, Max Weber’in “Protestan Ahlâkı ve Kapitalizm’in Ruhu” adlı eserini okuyanlar…
Rahmetli Erbakan’ın “Protestanlık ve Faiz” ilişkisine dair konferanslarını izleyenler, konu hakkında epeyce malûmat sahibi olabilirler.
Oradan “Yeni Dünya Düzeni”ne geçmek iyi olur, “Arap Baharı” dedikleri ve sonrası da bu hatta…
MuhafazaKÂR’lık…
Şöyle demişiz bir yazımızda:
“En mühim meselelerimizden biri de…
‘Edilgenleştiren’ ve “bireyselleştiren’ MuhafazaKÂR düşünce kalıplarından kurtulabilmek…
İslâm’ın ‘devrimci’ özünü yakalayabilmektir.
Bunu yapamazsak sorumluluğu yanlış yorumlanan ‘kader’e ve ‘kişi’lere yükleyip dururuz!”
Bu birkaç cümlede ne “mesajlar” var da, bu “sloganlar” ikliminde kaç kişi ilgi duyacak!..
Yaşanan rezilliklere doğru dürüst tepki gösteremeyecek kadar “pasifize” edilmiş olmamızın “Din” yerine “MuhafazaKÂRlık” ideolojisinin ikame edilmesinden kaynaklandığını eklesek, kaç kişinin umurunda olacak!..
Efendim…
Metrodaki “sarıklı gence” yönelik çirkinlikler ve çirkinliklere yönelik “cılız tepkiler” meselesinden devam edelim:
Şimdi…
Bir misal…
Olmaz ya, olmasın ya…
Merhum Kemal Sunal’ın dediği gibi,
“Mesela yâni!.”
Diyelim ki günlerden 29 Mayıs…
İstanbul’un Fethi.
Yine İstanbul ve yine metro…
Bir grup sarıklı ve çarşaflı, “Mehter Marşı”yla coşmuş halde…
Bir kenarda da mini etekli veya şortlu vatandaş…
Öyle, kendi halinde dururken vatandaş, o kalabalık, tıpkı “sarıklı gence yapıldığı gibi” tacize başlıyor…
Her şey aynı.
Sadece tacize uğrayanın kıyafeti değişik ve bir de saldırganların “kod”ları…
Evet…
Gözünüzün önüne getirmişsinizdir bu “kötü” manzarayı…
Öyle bir görüntü, yani bir mini etekli veya şortlu vatandaşımızın aynı şekilde “tacize” uğradığını ortaya koyan görüntü sosyal medyada yer bulmuş olsaydı…
Ortalık ne hale gelmişti?..
Tepkiler ne düzeye çıkmıştı?..
“10 yılda on milyon genç YARATMA” iddiasındaki zihniyet, ortalığı nasıl da ayağa kaldırmıştı…
Meseleyi nasıl da “dünyaya” mâl etmişti.
Ve dâhi…
Nice muhafazaKÂR politikacı, yazar, akademisyen, vesaire….
Neler neleeer demişti.
Bendeniz, “Ne şortluya yapılsın, ne sarıklıya, farklılıklarımızla güzeliz.” desem de…
Durum bellidir:
“28 Şubat gerekirse 1000 yıl sürer!” diyen zihniyet, tutturduğu yolda uygun adımlarla ilerlemektedir.