Metin Gürcan ve ardındaki gerçekler
Ülkemizde ne zaman hayırlı işler yapmaya kalkan birileri olsa ya ortadan kaldırılır ya da itibar suikastına uğrar.
Daha birkaç gün önce İHH Gönüllüsü dört kahraman gencimiz Bursa yolu üzerinde geçirdikleri elim bir trafik kazasıyla şehit olunca akla geçmiş teknoloji cinayetleri geldi.
ASELSAN mühendislerine yapılan suikastler, Atlas Jet'in Isparta Uçağının düşürülerek suikasta uğrayan Türk Bilim insanları, Hablemitoğlu, Eşref Bitlis Suikastleri…
Bunların hepsi Türkiye’nin yükselen ülküsüne vurulan birer darbeydi.
Ancak başaramadılar. Bir ölür bin diriliriz diyen bilim kahramanları ortaya koydukları teknoloji ile Türkün makus talihini kırdılar.
Gözler yeniden bölgesinde diplomatik ve ekonomik merkeze oturan Türkiye’ye çevrildi. ABD bunun için Süleymaniye’de görev yapan Türk Müfrezesinin başına çuval geçirdi. İtibar suikastı yaptı. Ama tutmadı. Muhalefet bunu kaşısa da ferasetli Türk halkı buna pirim vermedi.
17-25 Aralık, MİT olayları, Gezi Kalkışması, Çukur Eylemleri ve en nihayetinde 15 Temmuz…
Yine ferasetle tutmadı…
Türkiye sadece yakın bölgesinde değil, AFRİKA’da ve ASYA’da varlığını hissettirmeye başladı.
Suriye, Libya, Karabağ batılı emperyalizmin çöktüğü ilk cepheler oldu.
ASRİKA “ASYA-AFRİKA” mihveri oluşmaya başlamıştı.
Geçmişte uçak fabrikamızda, Devrim Otomobilimizde, Gemi Motoru Fabrikamızda başarılı olanlar bu kez çuvallamışlardı.
Yeni bir söylem ve eylem geliştirmeleri gerekecekti. Yoksa Türkiye’nin durdurulamayan yükselişi kendilerinin düşüşü olacaktı. Bunun için ABD strateji kuruluşu RAND Corporation, İngiliz Tavistock Enstitüsü ve CAI gibi kuruluşlar el ele vererek bu yükselişte lokomotif kişi, kurum ve kuruluşları hedef almaya başladılar.
Bunları da en etkili olarak içimizden satın alınmış strateji uzmanları ile yapmaya başladılar. İnanması güç ama bunu maalesef bizden görünümlü isimlerle yapmaya başladılar.
İşte bunlardan biri ve açığa çıkanı Metin Gürcan! Bu ismi duyunca içinizden bazılarının kesin bir hüküm vermek için henüz erken değil mi? Der gibi olduğunuzu hissediyorum.
Hayır asla erken değil. Bakınız çok basit bir örnek vereceğim. Bugünkü adı AKADEMİ dünkü adı Black Water olan ABD’li özel askeri şirketini ve aynı doğrultuda Rusya’nın WAGNER adlı şirketini hatırlayın.
Bu şirketler ABD ve Rus askerlerinin işgal ettiği her ülkede kan ve göz yaşına imza atmaktalar?
Sözde barış ve demokrasiyi getireceğiz diye ülkedeki ayrılıkçı ve karşıt grupları destekleyerek iç savaşların fitilini ateşleyenler ta kendileri idi.
Bu şirketler bölge ülkelerini yanlış stratejilerle teşkilatlandırarak milli ve yerli sermayelerini, kaynaklarını sömürmeyi şiar edinmişlerdir.
Tüm bunların farkında olan bir grup vatanperver Türk Silahlı Kuvvetlerinde edindikleri bilgi ve tecrübelerini İslam Ülkelerinin ordularını teşkilatlandırma, donatma ve eğitme faaliyetlerine aktarabilmek adına SADAT Savunma adı altında bir askeri danışmanlık şirketi kurdular.
SADAT Savunma Black Water ve Wagner gibi ülkelerde fiilen çatışmayı desteklemelerinin aksine milli, ahlaki, kültürel ve coğrafik konumlarına göre birbirleri ile çatışmadan birlik ve beraberlik içerisinde teşkilatlanmalarına katkı sağlamaya başlamıştı.
Dananın kuyruğunun koptuğu yer burasıydı. Can ve İtibar suikastçıları içimizdeki satılmışları devreye sokarak SADAT Savunma aleyhinde itibar suikastına başladılar.
Makale başlığımıza konu Metin Gürcan ismi burada önem arz ediyor. Metin Gürcan çıktığı tüm TV programlarında SADAT Savunma aleyhinde yalan yanlış bilgiler üzerinden itibar suikastını hayata geçiriyordu.
Daily Sabah yazarı Merve Şebnem Oruç Rand Corparotion raporunda yer alan bilgiyi kamuoyuyla paylaşıyordu; "Raporda Soner Çağatay'a beş, Amberin Zaman'a beş, Abdullah Bozkurt'a iki atıfta bulunulurken, Metin Gürcan'a tam 39 atıfta bulunuyor. Yani RAND Corporation raporunun oluşmasına Türkiye'den, haberli ve habersiz olarak, en çok katkıda bulunan isim Metin Gürcan."
Aydınlık Gazetesinde çıkan bir yazıya göre ise;
“Metin Gürcan uzun yıllar güneydoğuda ve sınır ötesinde görev yaptı. 2003 yılında Süleymaniye'de askerlerimizin başına çuval geçirilmesi hadisesinin ardından, Türk karargahını basan Amerikalı askerlere 'Çay Partisi' verdiği için Özel Kuvvetler’ den uzaklaştırıldı. Amerika ise Gürcan'a ödül olarak bir yüksek lisans programı hazırladı. Gürcan yalnızca ABD'lilerin okuyabildiği National Security Affairs'a alındı. Irak nasıl bölünür ve Kürt Devleti nasıl kurulur üzerine çalışmalar yaptırıldı. Bir dönem Genelkurmay Başkanlığına dışarıdan danışmanlık yaptığı da belirtiliyor. Genç yaşına rağmen Amerika'da ciddi bağlantıları bulunuyor.”
Tabi AK Parti iktidarını darbe ve sokak eylemleri ile yıkamayan ABD’nin yönlendirdiği hakkında şüphelerin olduğu DEVA Partisinin kurucular kurulunda olması ayrıca bir şaibe esasında.
Tüm bu karanlık noktaların üzerinde olduğu Metin Gürcan batılı kan emicilerin bölgedeki hayatiyetine son verebilecek bir kuruluş olan SADAT Savunma aleyhindeki söylemlerin gerçek nedeni bugün ortaya çıkmış görünüyor.
Zarflar ile Dolar ve Euro’ları kasasına indiren Metin Gürcan anlaşılan o ki bu strateji kuruluşlarının Türkiye’deki sözcülüğüne soyunmuş.
Metin Gürcan’ın böylesine şaibeli iddialar ile tutuklanması SADAT Savunma aleyhinde yalan ve iftira söylemleri ile hareket edenlerin kimler ve hangi kuruluşlarca beslendiği ve yönlendirdiği sorusunu akla getirmiş oldu.
Metin Gürcan uyuduğu sanılan bu milletin ferasetine bir ışık olacaktır. Emperyalist efendilerin Türkiye’deki maşalarının açığa çıkmasının bir kıvılcımıdır; Metin Gürcan.
İçimizdeki emperyalist işbirlikçilerinin tek tek açığa çıkmasına az kaldı.
Bu arada önemli olan bu satılmışlar ortaya çıkıncaya kadar aziz milletimizin bu yalan ve iftiralara pirim vermemesidir.
Ha bir şey daha Barış TERKOĞLU, Erk ACARER, Caner TAŞPINAR, vb. diğer fondaş medya kalemşörleri bakalım neler yazacaklar… Göreceğiz!