Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2961.47
BIST 100
9676.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Aralık 2022

Mesleklerden önce ahlak gelir

Herkesin aynı davulcunun ritmine ayak uydurduğu bir dünyaya doğru eviriliyoruz. Bunu biliyor ve bilinçli olmaya çalışıyoruz.

Sir Alexander King, 1991'de yayınlanan The First Global Revolution (İlk Küresel Devrim ) başlıklı Roma Kulübü'nün otobiyografik anlatımının 118. Sayfasında şöyle diyor:

Bizi birleştirebilecek yeni bir düşman arayışında, kirlilik, küresel ısınma tehdidi, su kıtlığı, kıtlık ve benzerlerinin tasarıya uyacağı fikrini bulduk….Tüm bu tehlikeler insan faaliyetlerinden kaynaklanır ve ancak tutum ve davranışları değiştirerek aşılabilir. Yani asıl düşman insanlığın kendisidir.”

Bu adamların dünya ile ilgili geçmişten bu güne bir hesapları var. Ve insan düşmanı Malthusçu bir ideolojiye sahipler.

Malumunuz Covid-19 salgını, The Great Reset hareketi için gerekçe olarak kullanılmıştı. Bu gündemin sağlıkla bir ilgisi yoktu. Dijital gözetim ve yapay zekâ aracılığıyla dünyayı izleme ve kontrol etmeye yönelik uzun vadeli bir planın parçasıydı.

Bizi hayatımızın tüm alanlarını kontrol edebilen bir 'Sosyal Kredi' kimliğine mahkûm edecekler.

Zamanla demokrasiyi ortadan kaldırmak, ulusal sınırları silmek ve toplulukların bir grup seçilmemiş lider tarafından uzaktan yönetilmesine izin vermek için sosyal sınıfların yeniden örgütlenmesini içeren için tuhaf planları var.

Daha geçen ay Bill ve Melinda Gates Vakfı ve Johns Hopkins Üniversitesi Sağlık Güvenliği Merkezi “Felaket Bulaşma” adlı yeni bir pandemi tatbikatına ev sahipliği yaptı.

Hiç boş durmuyorlar. İnsanlığı bir düzene hazırlıyorlar. Bu yeni düzen için toplumları içeriden çürüten, yozlaştıran, insani değerlerini ve vasıflarını körelten tüm mekanizmaları devreye sokuyorlar.

Bugün toplum olarak yaşadığımız buhran ortada. Bir taraftan küreselcilerin hedeflerine, hiç durmadan çalışma azimlerine ve geliştirdikleri sisteme bakıyorum diğer taraftan kendi içimizde yaşadığımız seviyesiz siyasi tartışmalara…

Ne yazarı yazar gibi, ne akademisyeni akademisyen gibi ne de siyasetçisi siyasetçi gibi davranıyor. Ne liberali liberal, ne milliyetçisi milliyetçi, ne dindarı dindar, ne solcusu solcu. Herkeste bir kafa karışıklığı ve zihin bulanıklığı…

Çocuklarımızın ileride meslek sahibi olmaları için çabalıyoruz ancak onlara mesleklerden önce iyi birer insan olmalarını gerektiğini öğütlemiyoruz. Okullarda disiplin var ancak ahlak eğitimi yok.

Onlara tek-tip üniformalarıyla ve rahat hazır-ol komutlarıyla sınıflarına sokarak eğittiğimizi düşünüyoruz. Sonra da dini, imanı para olan menfaatperest kişilikler kaplıyor ortalığı.

Titiz, temiz, yükü omuzlayan, samimi insanları tenzih ederim ancak torpil, iltimas, liyakatsizlik, hazır yiyicilik, hırs, kibir şeklinde devam eden çok ciddi bir ahlaki yozlaşma yaşanıyor.

Bizim yirmi yıl önceki haklı isyanımız; bugün niye şu makamda değilim neden ben de vekil olamadım vs. şeklinde bir isyana dönüşmüşse oturup düşünmemiz lazım.

Hani isyan, ahlakın, merhametin, adaletin, ferdin hürlüğü noktasında yürüyecek ulvi bir hareketti. Hani isyan mütevazılık ve dert sahibi olmaktı. Ne oldu, nereye kayboldu bu duygu ve düşünceler?

Sevgili dostlar, bize yetişmiş tahsilli akademisyenden, darphanede dava basan sanatçı, sendikacı, yazar, gazeteci ve siyasetçiden evvel “dürüst insan” lazım. Önce ahlak sonra meslekler. Makam değil dürüstlük yarışına giren kaliteli insanlar lazım bize.

Zira bizi parasızlık değil ahlaksızlık, seviyesizlik, bilinçsizlik, körü körüne itaat ve kibir yıkacak.

Evet, Türkiye toplumu bir sancı yaşıyor. Gerçekten çetin bir dönemden geçiyoruz. Ama sonuç ne olursa olsun gelecek için umutlu olmak istiyorum.

Yeter ki sorumluluğunu bilen kaliteli, erdem, ahlak ve vicdan sahibi, vatansever insanları itibarsızlaştırma yoluna gitmeyin. Eleştiren, sorgulayan, yol gösteren insanlardan korkmayınız.