Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Mart 2016

Meslek Aşkı

Her meslek aşk ile yapıldığında muvaffak olunur. Mesleğini sevmeden icra edenler başarılı olamaz. İstediği kadar zor olsun, zahmetli meşakkatli görülsün şayet bir meslekte bulunanlar, ruhlarını ortaya koyuyorsa, gönüllerini işe karıyorsa başarı ve zafer kaçınılmazdır. Gazetecilik zor meslek. Hatta bu yüzden kanun nezdinde gazeteci maden işçisi gibi 'ağır işçi' sayılır, emekliliği daha erken hak eder. Erken yaşta emekli olanlar arasında gazeteciler de var. Peki gazeteci emeklilikten sonra evde oturur mu? Ne gezer, hemen yeni bir işe koyulur.

Geçenlerde Ahmet Dur kardeşimle birlikte Topkapı Mezarlığı'nı gezdik, edebiyatçıların ve sanatçıların kabirlerini görmek istedik. Merhum Adnan Menderes ile Turgut Özal'ın anıt kabirlerinin az ilerisinde minyatür sanatkarımız rahmetli Nusret Çolban'ın mezarını ziyaret ettik, kabristandakilerin hepsine dua ettik, Fatiha okuduk. Ahmet kardeşim de Milat'ın kardeşi Yeni Söz'de yazıyor. Gazetelerimizi ziyaret edelim dedik. Topkapı Zeytinburnu arası yakındır. Kısa bir süre sonra kendimizi gazete binasının önünde bulduk. Yukarı çıktığımızda mihmandarımız tebessümle bizi karşıladı ve Genel Yayın Yönetmenimiz Ali Adakoğlu Beyefendinin katına çıkardı. Ali Bey de güleryüzlü bir çehre ile bizi eskilerin tabiriyle 'istikbal' eyledi. Yüzü gülen gazeteciye kitaplarımdan Edebiyatımızın Güleryüzü'nü sunmalıydım, imzalayıp verdim. Ali Bey kitabı sevdi, sayfaları karıştırdı, bazı nükteler aktardı. Kimleri anmadık ki?

Yorucu bir çalışmanın ardından çaya razıyken bize yemek ısmarlandı. Akabinde kahveler geldi. Biraz sohbet ettik, ardından istişarelerde bulunduk. Aslında toplum olarak danışmalara, farklı fikirlere çok ihtiyacımız var. Sanırım kelamcılar buna 'külli akıl' diyorlar. Başkalarının düşüncelerine fikirlerimizi ortak etmek, yakın dostlarımızın düşündüklerine katkıda bulunmak ne güzel. Hazret-i Peygamber'in istişareye ne kadar çok önem verdiği malum. Yüce Nebi, savaşa girerken bile ashabına danışıyor, soruyor. Peki ümmeti olarak biz bu konuda O'nun yolundan gidiyor muyuz, hal ve hareketlerini izlerken istişareye gereken ehemmiyeti veriyor muyuz, hayır. İnşallah bu eksikliğimizi gideririz.

Gazeteme uzun zamandır gidememiştim. Zaten şimdi köşe yazarları pek gazete binalarında bulunmaz. Okuyucu zanneder ki, köşe yazarları her gün gazete binasında mesai yapmaktadır. Giderlerse onları da görürler. Ne gezer? Böyle düşünenler hayal kırıklığına uğrar. O eskidendi. Bizim mesleğe ilk atıldığımız 1970'li yılların sonlarında durum böyleydi. Yazarlar umumiyetle gazeteye her gün gelir, odalarında oturur, arada bir yazı işlerindeki dostlarına selam verirdi. Bunun faydası çoktu. Çünkü bu vesile ile yazarlar meslektaşlarıyla fikir alışverişinde bulunurdu. Köşe yazarları arasında daha bir ahenk vardı. 1990'lı yıllara kadar böyle devam etti. Sonra binalar Cağaloğlu'ndan uzaklaştı, Babıali terk edildi ve olan oldu. Modern, lüks binalarda gazetecilik yapılmaya çalışıldı. Fakat artık o eski ruh kalmamıştı. Gazeteler, fabrikalara benzemişti. İkitelli ve Yenibosna'da konuşlanan gazetelerde çalıştım. Artık o eski devran, o şevk yoktu. Gazeteye servisle geliyor, içeriye kartla giriyordunuz. Muhabbetlerin tazelendiği, dostlukların kurulduğu çay ocakları bile yoktu. Çaymatiklerden plastik bardağınıza çay dolduruyor ve bu tatsız tuzsuz içecekle yorgunluğunuzu atmaya çalışıyordunuz.

Milat'ta eski yaşadığım gazetecilik aşkını, meslek heyecanını gördüm. Dostluk ve muhabbet aynen yaşanıyor 30-40 yıl öncesi gibi. Ali Bey bizi Ahmet Zeki Gayberi Beye teslim etti. Selamlaştık, kucaklaştık. Ahmet Zeki Bey bana ortaokul yıllarımı hatırlatıyor, zira Şanlıurfalı. Ortaokul yıllarımı bu güzel şehrimizde okumuştum. Gayberi ismi, aşina isimleri çağrıştırıyor. "Kitaplarınızı babam okuyor" deyince hem mahcup oldum, hem de sevindim. Demek ki büyüklerimizle de bir ülfetimiz olmuş şükürler olsun. Çocuğuna Romancılar Konuşuyor'u hediye ettim. Aileyi esir alacağız galiba! Biz yazarların da hediyeleri hep hazırdır. Çantalarımız bu yüzden şişkin. Şaka bir yana, insanlara kitap hediye etmeyi çok seviyorum. Keşke imkanım olsa ülkemdeki ve yeryüzündeki bütün insanlara kitap verebilsem. O zaman 'Kitap pahalı bu yüzden okuyamıyoruz' diyenlerin şikayeti boşa çıksa. Herkes kitap okusa.

Süleyman Karakulluk, Cahit Hınıslıoğlu, Sabri Gültekin ve Ethem Tiryaki ile bir nebze sohbet ediyoruz. Ethem'le yaklaşık 40 yıllık muarefemiz var. Köklü dostluklar arada tazelenmeli. 1984'te rahmetli Barış Manço'yu birlikte ziyaret etmiştik. Bilgisayarını açtı, sanatçıyla çekilmiş fotoğrafları gösterdi. Aynı heyecanı ve coşkuyu yaşıyor. Gazete ziyaretlerini uzatmamak lazım. Zira gazeteciler zamanla yarışır. Saniyeleri bile kıymetli. Vedalaşırken Yasemin Sarıtemur kardeşimizle karşılaştık, selamlaştık. Giderek büyüyen gazetemize hayırlı, bereketli ömürler diliyorum, çalışanlarına ve ailelerine de sağlıklı ve huzurlu hayat. Türkiye'min sağduyusu ve vicdanı olan Milat'ın bahtı açık olsun.