Dolar (USD)
35.25
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2963.72
BIST 100
9621.79
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Nisan 2022

Meselenin özü: "Karatay Sözü"

Oldum olası hastaneleri sevemedim. İtiraf etmek gerekirse modern tıp beni hep korkutmuştur. Çok da gerekli olursa bilgisinden, vicdanından emin olduğum hekim dostlarıma giderim.

Modern tıp, bedenin disipline edildiği, itaate alıştırıldığı bir kontrol mekanizmasıdır. Bunu sahte pandemi döneminde tecrübe etmedik mi?

DSÖ’nün akla ziyan kısıtlama tedbirlerini -çok azı hariç- tüm dünya insanları sorgulamadan uymadı mı? Doktorların büyük bir kesimi medya aracılığıyla korku ve panik havası estirmedi mi?

DSÖ dışında alternatif bilimsel görüşlere de sansür uygulanmadı mı?

Öyle ki Fransa’da Nobel tıp ödüllü Profesör Luc Montagnier, Almanya’da dünyaca ünlü mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Sucharit Bhakdi, Türkiye’de uluslararası üne sahip Profesör Canan Karatay sansürlendi.

Bu insanların ancak çantasını taşıyabilecek kadar donanıma sahip olan hekimler, iki yıldır ukala ve tehditkâr bir dille insanlara korkudan başka bir şey yaymadı.

Canan Karatay’ın son kitabı “Karatay Sözü” iki yıldır yaşanan işte bu saçmalıkları işaret ediyor ve anlaşılabilir bir dille de insan sağlığı üzerine çok önemli bilgiler veriyor.

Canan Karatay Hoca, “Sureti haktan görünerek korku terörü ve panik yaymak kimin çıkarına hizmet eder? Şirket karına mı yoksa halk sağlığına mı? diye soruyor.

“Ve küresel olarak uygulanan korku imparatorluğunu, aklın almadığı baskıları ve kısıtlamaları pompalanmakta olan panik ortamını 79 yıllık ömründe görmedim, bilmedim, yaşamadım” diyor.

Çocuklar üzerinde aşı deneyleri yapan, “köpek gibi aşılanacaklar” diyen ve sürekli olarak insanları ölümle korkutan ve her sözü bir diğeriyle çelişen doktorlar günün her saati ekranlarda tutulurken Canan Karatay Hoca’ya neden sansür uygulandı?

Çünkü onun bazı soruları var.

Dünyanın bir noktasında birileri hayatta hiç karşılaşmadıkları bir hastalık hakkında rahatlıkla protokoller çıkarıp uygulama amacıyla dünyanın her ülkesinde insanları hastanelere yolladılar.

Hangi bilgi, hangi görgü ve deneyimlere dayanarak tedavi protokolleri hazırladılar ve uygulanmasını zorunlu kıldılar?

Yüzde 50 oranında yanlış ölçen bir test ile ve hangi bilimsel çalışmaya dayanarak, hangi hakla evlerin kapılarının önlerine ne olduğu bilinmeyen 8+8 ilaçları protokol diye bırakabildiler?

Milyonlarca insan o ilaçları içtikten sonra “etkisizmiş” denilerek protokolden çıkardılar. Peki, milyonlarca insan o ilaçları boşuna mı içti? Bunun vebali yok mu?

Canan Karatay Hoca’nın aşı konusunda da söyleyecekleri var.

Bilimsel çalışmalardan da örnekler vererek “korona virüslerinin neden oldukları enfeksiyon hastalıkları için senelerden beri aşı geliştirilemediğini vurguluyor.”

“Tüm grip virüsleri doğaları gereği sık sık mutasyona uğradıkları için zaten her kış yeni grip aşılarının önerildiğini” ifade ediyor.

Kısacası Profesör Stefano Montanari’nin de dediği gibi; “Hızla mutasyona uğrayan antikor oluşturmayan korona virüse karşı aşı hiçbir işe yaramaz. Ama 7 milyar insanı aşılarsanız muazzam paralar kazanabilirsiniz!”

Canan Karatay, maske için “eğer biz hastaysak takılması gerekir” diyor. Maskenin bizleri SARS-CoV-2 virüs grip enfeksiyonlardan korumadığının da altını çiziyor.

En önemlisi de maske takan kişiler kendi soludukları karbondioksiti nefes alırken vücutlarına geri almış oluyorlar. Bu da kan oksijen değerlerini düşürüyor ve tıp biliminde hipoksi denilen oksijen azlığına neden oluyor.

Kısacası iki yıldır tüm dünyada büyük bir Kovid dolandırıcılığı yaşandı. Günlerimiz saçma kısıtlamalar altında geçti. Zorlamalar, baskılar, tehditler, genelgeler, cezalar, kavgalar daha neler neler...

DSÖ’ye biat etmiş, sözde bilimci, gerçekte yobaz, fanatik militanlar da benim gibi sorgulayan yazarlara devlet düşmanı, Erdoğan karşıtı, hain, komplocu vs dedi. Emin olun aynı şeyi Canan Hoca için de yapacaklardı.

Düşünün, hala çıkarmaya cesaretleri yok!