Mescit de yapalım kilise deu2026
Her şey, Boğaziçili öğrencilerin güney kampüsüne mescit istemesiyle başladı. Konu bir anda gündem oldu, ilgili ya da ilgisiz herkes fikir beyanına başladı. Destekleyenler mi çoktu yoksa karşı çıkanlar mı karar vermek zor! Belki de cevap, nereden bakıldığına göre değişebiliyordu!
Mescidi savunanlar ibadet özgürlüğünden bahsederken karşı çıkanlar da bunun lüzumsuz bir talep olduğu görüşünde. İlginç olan, mescide karşı çıkanların savunularını yaparken daha fazla dini terminolojiyle konuşmaları. Örneğin; İslam'da ibadete tahsis edilmiş bir yer olmadığı, namazın pekala kazaya bırakılabileceği gibi ifadelerde bulunmaları gibi...
İslam'ın, ibadete özel yer tahsis etmediği bir realite olsa da, gözden kaçırılan veya görülmek istenmeyen, namaz gibi bir ibadetin uluorta bir yerde yapılamayacağı. Hoş, bu durum sadece namaz için söylenemez. Mesela geçtiğimiz sene birkaç Yahudi'nin havaalanında yaptığı ibadetin ana haber bültenlerimize taşındığını düşününce aslında bunun tüm dinler için gerekli olduğunu çıkarabiliriz.
Bazı kişilerin ise "Madem mescit olacak kilise ve havra da isteriz!" dillendirmeleri de tartışmanın bir başka odak noktasını oluşturdu. Sübjektif yaklaşmış olmak istemem, ama %90'ının Müslüman olduğu kabul edilen bir ülkede mescide karşı çıkanların işin içerisine kilise ve havraları dahil etme çabası, biraz konuyu saptırma amacı taşıyor gibi görünüyor. Üstelik kilise gibi haftada bir kullanılan, havra gibi ibadet etmek için 12 yaşını en az bir ay aşmış on erkeğin bir arada olmasını şart koşan ibadethaneler istenmesi de cehalet veya samimiyetsizlik olarak yorumlanabilir. Yine de tüm bunlara rağmen öğrenciler, kilise veya havra istiyorlarsa hiç sorun değil, rahatlıkla "Kilise de yapılsın mescit de!" diyebiliriz.
Tartışma böylelikle dinler arası bir tür rekabet malzemesine dönüşürken aynı zamanda beni çok da eski sayılamayacak öğrencilik dönemimdeki mescit krizine taşıdı. Böylelikle unuttuğumu zannettiğim ya da hatırlamak istemediğim günlere dönmüş oldum. Merdiven altlarında, resimli gazete kağıtları üzerinde kıldığımız namazlar olan dönemeu2026 Bizi, secde ettiğimiz gazetenin izi olan gri renkli kurşun kalıntılarını alnımızdan silmek ırgalamazdı da, yeni seçilen sözde sosyal demokrat rektörün ilk iş olarak mescitlerimizi kapatması incitirdi!
Bu konuda anlayamadığım bir şey de, mescit deyince birilerinin aklına neden tam teşekküllü camilerin geldiği olmuştur. Oysa bizim mescitten anladığımız; her vakit binanın en işe yaramaz yerinde, en eski halılar kullanılarak dekore edilmiş, ısıtma ve soğutma sistemi olmayan küçük, uyduruk mekanlar gelir. Hatta uyduruk kelimesi bile bilinçaltımızdaki mescit kavramını tam olarak açıklamaya yetmez, ehven kalır, ancak içine biraz karanlık biraz kir biraz köhnelik ve benzer ifadelerin katılmasıyla betimlenebiliru2026
Bu arada hakkını yemeyelim, düne kadar en okkalı mescit konusunda kimse hastanelerin eline su dökemezdi. u2013Son yıllarda bunun değiştiğini de hemen ekleyelim.- Hastane mescitlerinde olan, diğerlerinde olmayan en belirgin husus, ayrılmaz mescit-morg ikilisi olarak karşımıza çıkardı. Hastane merdivenlerini indikçe indiğiniz, sıra sıra koridorları geçtikçe bulamadığınız yerlerde olurlardı bunlar. Eğer bu konuda az çok tecrübe sahibiyseniz zaten mescitleri morga olabilecek en yakın yerde bulabileceğinizden emin olurdunuz. Ve buralar, umumiyetle kadın kısmı erkek tarafından eğreti bir perdeyle yarım yamalak ayrılmış, rutubetli, penceresiz/havalandırmasız kötü kokan mekanlardıru2026
Siz namazınızı bir an önce kılıp yan taraftaki morgdan ivedilikle uzaklaşma telaşı içerisinde olurken başka şehirlerden gelen hasta yakınlarının mescidi, uzanıp dinlenme yeri olarak kullandığını da fark edersiniz. İşte tüm bu ve benzeri sebeplerden üniversitelere mescit denince bizim aklımıza böyle manzaralar geldiğinden bazılarının buraları neredeyse beş yıldızlı konforunda, yer işgali yapan mekanlar olarak tahayyül etmesini yadırgıyoruzu2026