Merzifon'da Aşk Kütüğünü Yakmak!..
28 Şubat sonrasında merhum Necmettin Erbakan’a yasaklı olduğu
dönemde medya ilişkilerinin sağlıklı devamı için yapılan çalışmaya Akif Gülle’nin şahsımı da dâhil
etmesiyle Merzifon ve Merzifonlularla tanışma ve görüşmem başlamıştı. Akif
Gülle 22. Dönem Amasya Milletvekili
seçildiğinde danışmanlığı görevini ifa ediyordum. Onunla hafta sonları
Amasya’nın ilçe ve köylerinde partili partisiz insanlarla buluşmamız sonrası
yorgun-argın döndüğümüz Merzifon’da arkadaşlarla ülke meseleleri başta olmak
üzere siyasetin gündemi derin yorumlarla, ateşli konuşmaların arasına gece
yemekleri de ekleniyordu. O günlerde görüştüklerimizin samimiyeti,
fedakârlıkları, evlerini ve sofralarını açmalarıyla oluşan dostlukların
hayatıma mutluluk kattığını söylemeliyim. O kadar çok gidip geldiğim, köy,
mahalle, cadde ve sokaklarında dolaştığım Merzifon’da Kara Mustafa Paşa Camii
ve etrafındaki bedesten, tarihi hamam gibi mekânları ve Gümüş beldesinde meftun
‘Garip
Hafız’ı öğrenmiştim.
Evliya
Çelebi 1647 de
on gün kaldığı Merzifon'da şehrin tarihi, ekonomik ve sosyal durumunu anlattığı
‘Seyahatname ’de
“Tövbe
yâ Rabbi hatâ yoluna gittiklerime
Bilip
ettiklerime, bilmeyip ettiklerime”
mısralarını yazan Şeyh Abdürrahim Rumî’den ve mezarından bahsedip,
saygı duyulan din âlimi ve mutasavvıf olduğunu zikretmiş.
Abdürrahim Rumî, Türk dilini en
iyi kullanan şairlerin önde gelenlerinden. Yaşadığı dönemin güçlü şairlerinden
birisi olmasına rağmen kitaplara, dergilere ve antolojilere girmemesini
Merzifon'dan ayrılmak istemeyişine bağlayanlar haksız sayılmazlar. Bu konuda Bursalı
Mehmet Tahir Bey' in Osmanlı
Müellifleri kitabında ‘şiirlerinden
ele geçirilen sâdece şu beyittir ki sehl-i mümteni kabilindendir’ diye
anılan şu ünlü beyti dilinin sadeliği, fikrini açıklamasındaki ustalık ve ahenk
bakımından şairliği hakkında bilgi verdiği belirtilmektedir.
Muvahhit ve mümin olduğuna
şahitlik ettiğimiz Akif Gülle’nin kırk yıllık hayat arkadaşı Nuriye Gülle’nin
vefatı dolayısıyla son görevimizi ifa etmek üzere hanımımla 22 Kasım 2020 Pazar
günü cenaze namazının kılınacağı Merzifon Kara Mustafa Paşa Camii kalabalıktı.
Sevenler, dostlar, kardeşler, arkadaşlar helallik vermeye gelmişlerdi. Cami
bahçesinde eda ettiğimiz ikindi namazını müteakip cemaatin fiziki mesafeyi
koruması için meydanda kılınan cenaze namazı sonrası defin yerinin yakın
mesafede olduğunu bu nedenle arabamızın park yerinde durmasını söyleyen Mahmut Şimşek ve eşi her zamanki gibi
bizi yalnız bırakmamıştı.
1458 senesi Kasım ayı başlarında
bu dünyadan ayrılan Şeyh Abdürrahim Rumî’yle aynı ayda komşu gönderdiğimiz
bacımızın defini esnasında Merzifonlu hafızlarımızın okuduğu Kur’an-Kerim’le
kabrinin nur ile dolması temennilerimizle aileye ve sevenlerine başsağlığı
dileklerimizi ileterek mahalleye ve yakınındaki camiye adını veren Şeyh
Abdürrahim Rumî’nin ruhaniyetinden ‘Özür Dilenerek’ hüzünle Ankara’ya döndüğümde
‘Merzifonlu Şeyh Abdürrahim Rumî’ hakkında
yapılan araştırmalardan kırpıntı bilgileri paylaşmak isterim.
Abdürrahim Nizameddin, Merzifon
medreselerinde öğrenim yaptıktan sonra Osmancık'ta Fatih Sultan Mehmed’in
hocası müderris Akşemsettin ile dostluk kurar. Bir rivayete göre Amasya'da
medrese öğrenimi sırasında tanışan âlimlerin ‘mürşid-i kâmil’ aradıkları, Horasan'da
Şeyh Zeyneddin Ebu Bekir Muhammed’in dergâhına gitmek için yola koyulmaları
menkıbe olarak anlatılır. Akşemsettin’in Halep'e geldiği gece gördüğü rüya
üzerine kendisinin manen ‘Hacı Bayram
Velî’ye bağlı olduğunu anlayıp Ankara'ya döndüğü, Abdürrahim Rumî’nin
Mısır'da Şeyh Zeyneddin Hafî ile buluşup dostluğuna ve takdirlerine mazhar
olması, şeyhinin ondaki kabiliyet, dürüstlük ve samimiyetten ötürü 1428 yılında
“Bir
aşk kütüğün yaktık
Diyâr-ı
Rum'a attık”
beyti ile icazetnamesini vermesi teferruatlı olarak anlatılmaktadır. Merzifon'a döndüğü zaman ünü bütün Anadolu'ya yayılmıştı. Ondan ders almak, aydınlanmak için gelenler çoğalmıştır.
Anlatanlardan seçtiğim bir cümle; “Güzel kokulu mezarları Merzifon’da ziyaret yeridir”