Merkezî Ezan Sistemi
Diyanet İşleri Başkanlığı saat
ayarlarının farklı olması nedeniyle namaz
vakitlerinde ezan seslerinin farklı
duyulmasını engellemek için büyükşehirlerde merkezî ezan sistemini
uygulamaya geçirmekle hataya son verildiğini zannediyor.
Diyanet
İşleri Başkan Yardımcılığı görevini daha önce deruhte eden Prof. Dr. Hasan Kamil'in merkezî ezan sisteminin
hocaları tembelleştirdiğini ifade ederek merkezî ezan sistemini
kaldıracaklarını açıklaması aklıma geldi. Ses teknisyeni veya ses sisteminden anlayan birisi değilim.
Ancak, çocukların ezan okunurken kulaklarını elleriyle kapattıklarını gördükçe
üzüldüğümü ifade ediyorum.
Merkezî
sistemle ezan okumanın caiz olup olmadığı konusunu ilmihal bilgimle değil konu
uzmanı fıkıh âlimlerimize bırakmak en iyisi. Otomatiğe bağlanan ezanla hocalarımızın
sanal âlemde tembelleştiklerini söylersem bazıları bu konuyu gündeme
getirdiğimiz için kızabilirler. Haklıdırlar. Bu mevzunun sütunumuzda konu
edinilmesini ben de anlamış değilim.
Bir süredir
ikametgâhımızın yanı başında mimarî açıdan güzel bulduğum camiye vakit
namazlarımızı eda için gitmemiş olmamızdaki kusurun müsebbibi olmadığımızın
şuurundayız.
Merkezi sistemden ayarlı radyo frekansları ile ezanı kasetten
okutursanız eskinin babacan, sevecen, hâl-hatır soran, sorularınıza cevap
vermek için en azından ilmihal kitabını karıştırarak sizin sorunuza cevap
arayan hocalarımız yerine sizinle birlikte cami kapısını açan hocalara merhaba
demeniz gayet normaldir. Bu mevzuda ulemanın birisininçıkıp bizleri aydınlatmasına
çok sevinirim. Kimler olabilir? Doğrusu Diyanet İşleri Başkanı ve Yardımcıları, Din
İşleri Yüksek Kurulu, Müftüler, üniversitelerimizin yetiştirdiği allameler ne
düşünüyorlar merak ediyorum.
Camilerin sadece namaz saatlerinde açılmasını doğru
bulmadığımı söylediğimde kendilerini din
görevlisi diye tanımlayan imamlarımızı kızdıracağımız kesin. Seneler önce
bir kış günü gittiğimiz sabah namazında caminin harıl harıl yanan odun
sobasının etrafında otururken namaz kıldırma memurunun “Camiyi kapatacağım” sözüyle mekruh vakit olmasına rağmen zorunlu
kaza namazlarımızı camiden çıkmamak için kıldığımız günleri konuştukça gülerim.
“Cami kapısı
açık kalırsa halıları çalarlar” diyebilirsiniz. El hâk doğrudur, camiden
halılar çalınıyorsa orada zaten İslam’dan bahsedemeyiz. O sebeple bu konuyu yukarıda
isimlerini ve görevlerini sıraladığım kişi ve kurumlara sormayacağım.
Geçtiğimiz sene “Hz.
Peygamber hiç zekât vermiş midir?” sorusunu CİMER aracılığıyla gönderirken
net cevap istemiştim. Kısa sürede ulaştırılan cevapta ikaz etmeme rağmen mevzu
ile alakalı ayetler, hadisler ve İslâm tarihinden misallerle giriş yapılarak
kafamı iyice karıştırmışlardı. Sorunun cevabı netti. “Zekâta malik olmadığı için Hz. Muhammed (SAV) ömründe hiç zekât
vermemiştir.”
Ezanların yüksek sesli okunmasından rahmet peygamberi Hz. Muhammed’in (SAV) ruhuna uygun bir okuyuş sergilenmemiş
olduğunu düşünerek rahatsız olduğumu sadece cami
hoparlöründen değil düğün törenleri için gittiğim salonlarda yaşıyoruz. Müezzinlerimizin
ezan okunuşu konusunda bir eğitim almalarının şart olduğunu, yüksek ses sorununa
bir çözüm getirilmesinin elzem olduğunun altını çizerek ve’s-selam
diyorum.