Merkez Bankasının adımlarının yansımaları
Ekonomideki gelişmeler gündemdeki ilk sıradaki yerini korumaya devam ediyor. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu geçen hafta faiz kararını açıkladı. 650 baz puanlık artış ile %15 seviyesine getirdi.
Alınan faiz kararının döviz kurunu düşürmek gibi bir amacının olmadığını, asıl hedefin talep enflasyonunu düşürmek olduğunu geçen haftaki yazımda ifade etmiştim. Nitekim faiz kararı sonrası açıklanan genelgelerde ek hesaplar için faiz oranının aylık %1.91, gecikme faiz oranının ise aylık %2.21 olarak uygulanacağı kararı yayımlandı.
Bu uygulama, geçen hafta da belirttiğim üzere öncelikle talep enflasyonunu düşürmeyi hedefliyor. Enflasyonun yüksek olduğu dönemde faiz oranı, enflasyona göre görece düşük olduğu için birçok kişi kredi kartının asgari tutarını ödeyip harcamalarını artırdığı için talep enflasyonuna neden oldu. Alınan kararlarla faiz ödemelerini artırarak harcamaların kısılması, böylece talep enflasyonunu düşürmeyi planlanıyor.
Bu kararla birlikte geçen hafta açıklanan bir diğer önemli karar asgari ücret artışı oldu. 11 bin 402 TL olarak açıklanan yeni asgari ücret, piyasada bir süre daha canlılığın devam etmesine neden olabilir. Memur maaş zammı ve asgari ücret artışıyla birlikte yaz mevsiminin de etkisiyle talebin bir süre daha canlı kalacağı, ancak sonbahar mevsiminin gelmesiyle birlikte kredi kartı ödeme tutarlarının artmasına bağlı olarak talebin yavaş yavaş azalacağı söylenebilir.
Talebin azalması, yani alışverişin azalması, esnafın gelirini azaltacağı için bir süre sonra işçi çıkarmalar başlayabilir. Asgari ücretin artması, talebin azalmasıyla birlikte işsizlik artışıyla karşı karşıya kalınabilir.
Geçen hafta alınan kararlar ile birlikte döviz kurunda yaşanan artış, faiz oranının sınırlı olarak artırılmasına bağlı olarak bir tepki gibi yansıtılmaya çalışılsa da Merkez Bankası'nın rezerv artışı sebebiyle döviz kurunda bir artış yaşandığı görüldü. Merkez Bankasının turizm sezonunun başlamasıyla birlikte rezervlerinde artışları görmeye başlayabiliriz.
Tüm bunlarla birlikte Merkez Bankası Başkanının bankalarla görüşmesinin ardından sadeleşme adımları da gelmeye başladı. Böylece sözlü yönlendirmelerle birlikte fiili uygulamaların da gelmesiyle piyasaya verilen mesajların devam ettiği görülüyor.
Piyasada yaşanacak rahatlama, gerek iç ticarette gerekse dış ticarette bir rahatlamaya neden olabilir. Ancak sıkı para politikası uygulanması ile talebin daraltılarak enflasyonla mücadele edileceği açık bir şekilde sözel olarak ifade ediliyor. Zaten büyümenin devam etmesi, istihdamın korunması ve artırılması için ihracat artışının devam etmesi gerekliliği ortadadır.
İhracat artışı konusunda da önemli bir gelişme yaşandığı haberi paylaşıldı. Ticaret Bakanı'nın yaptığı açıklamaya göre, 23 Haziran günü günlük tarihi rekor ile 2 milyar 121 milyon dolar seviyesinde ihracat yapıldı. Bir günde yapılan en yüksek ihracat verisine ulaşılması, Türkiye'nin ihracat potansiyelinin olduğunu da göstermektedir.
Gerek yeni ekonomi modeli gerekse "rasyonel" olarak ifade edilen ekonomi politikaları uygulansın Türkiye'nin döviz çekmek için ihtiyacı olan iki ana unsur bulunmaktadır. Bunlardan birincisi ihracat, ikincisi ise turizmdir.
İhracat artışı oldukça katma değer artışı olacaktır, çünkü ihracat artışı farklı ürün talebini beraberinde getirir. Ürünü hiç görmeyen, kullanmayan, tanımayanlar kullandıkça artık farklı taleplerle bulunacaktır. Farklı talepler katma değer artışına vesile olacaktır. Aksi halde hiçbir firma farklı ürün talebi gelmedikçe mevcut üretim şeklini değiştirmez, bu da katma değer oluşumunu sağlamaz. İkinci unsur olan turizmde ise katma değerli turizm sağlamaya geçilmesi gerekiyor. Daha çok turistin gelmesinin yanında nitelikli ve daha çok para kazandıracak turizm alanları oluşturmaya ihtiyacımız var. Fuar organizasyonları, akademik programlar gibi nitelikli turistlerin gelmesini sağlayacak alanlar oluşturarak daha fazla döviz girdisi ile cari açığın azalmasını sağlamamız gerekiyor.
Aksi halde faiz artışı ile gelecek sıcak para herhangi bir siyasi krizde korkup kaçabiliyor. Dünyanın giderek daha belirsiz bir hâle gelmesi Türkiye'yi sıcak para ekonomisinden kurtulmaya mecbur kılmaktadır.
Rusya'da Wagner'in 24 saat süren askeri darbe girişimi Türkiye'nin ekonomik güvenliğini sağlaması gerekliliğini de ortaya koymuştur. Enerji ve turizm başta olmak üzere döviz girişini koruyabilecek çeşitlendirme gerekliliği de ortaya çıkmıştır.