Dolar (USD)
34.42
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2834.30
BIST 100
9389.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Kasım 2024

Meritokrasi

Toplumsal barış kalkınma ve ilerlemenin temelinde yönetim de liyakat ve ehliyet çok önemli bir rol oynamaktadır. Farklı medeniyetlerde liyakat ve ehliyet sistemi tarihi süreçler içerisinde değişiklik gösterse de hep var olmuştur.

Batı medeniyetine baktığımızda karşımıza latincede mereo (liyakat) ve krasi (güç) kelimelerinin birleşmesinden oluşan Meritokrasi kelimesi ortaya çıkmıştır. Bunun anlamı; yönetimin gücünün, yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne yani liyakate dayandığı yönetim biçimini tarif eden bir kavramdır.

Michael Young, 1958'de yazdığı “Meritokrasinin Yükselişi” adlı kitabında bu kelimeyi ilk kez ortaya attı. Young, geçmiş kişisel başarılar da dahil olmak üzere, zekayı tercih eden ve her şeyden önce hak eden bir sistem tarafından yönetilen bir devleti tasvir etmek için bu terimi hiciv olarak kullanmıştı.

Ancak, meritokrasi kavramı Young'ın kitabından bu yana farklı bir anlam kazandı.

İşte batıda liyakat ve ehliyete dayalı sisteme meritokrasi deniliyor. Meritokrasinin tam zıddı ise aristokrasi. Yani soyundan dolayı bir yerlere gelmeye çalışanlar. Oligarşi, nepotizm, İdiokrasi gibi isimler verilmiş. İdiokrasi, ahmakların üst makamlara getirildiği bir sistem demektir. Ancak Meritokrasinin temelinde ise adalet vardır.

İslam, hukuka, ahlaki kurallara ve değerlere dayalı bir sistemi savunur.

Peki ehliyet ve liyakat kaybolursa, meritokrasi dediğimiz böyle bir sistem kurulmazsa ne olur? Olaya bu açıdan baktığımız da Peygamberimiz (sav) bunun cevabını çok güzel vermiş. “İşler ehil olmayan insanlara verildiği zaman kıyameti bekle” diyor.

Buradaki kıyamet evrenin kıyameti değil, bir grubun kıyameti, bir devletin kıyameti, bir medeniyetin kıyameti.Biz bunu Osmanlı’nın cöküsüyle yaşadık. Allah bize bir daha böyle çöküş göstermesin.

Meritokrasi yönetim şeklinde idare gücü, üstün özellikleri olduğu düşünülen kişiler arasında paylaştırılmaktadır, burada kayırma (nepotizm) yoktur.

Meritokrasi, gücün ve ayrımcılığın, toplum kesimleri tarafından değil, bireysel liyakat tarafından tahsis edileceği bir vizyonu temsil eder.

Son olarak liyakate dayalı bir atamayı anlatayım 54. Hükümetin Başbakanı Rahmetli Necmettin Erbakan Hoca Prof. Dr. Osman Altuğ hocayı ekonominin başına getirmek istiyor. Osman hoca hatıralarında olayı şöyle anlatıyor.

Telefonum çaldı. Başbakanlık’tan arıyorlardı. “Sayın Başbakan sizinle görüşmek istiyor” dediler. “Ben hayatımda Erbakan Hoca’yla ne el sıkışmışlığım var ne merhabam var ne kapalı bir mekânda karşılaşmamız var, sohbetimiz yok. Erbakan Hoca, 7 Temmuz günü, sabah kendi uçağını gönderdi.

Yeşilköy’den uçağa bindim, gittim, sabah kahvaltısında beraber olduk. Sabahleyin kalkmak benim için büyük zorluktu. Hocamız geç yatar, erken mesaiye başlar. Söze şöyle başladı: ‘Biz sizi yakından izliyoruz, sizi çok iyi biliyoruz. Ben Başbakan olarak sizi Başbakanlık Ekonomiden Sorumlu Başdanışmanlığa atamak istiyorum.’ dedi. İşte göreve böyle başladık.” diyor.

Birileri liyakat ve ehliyet mi dedi? İşte buyurun size örnek.

Saygılarımla.