Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.82
Gram Altın
2435.94
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Kasım 2022

Meriç kıyısında Yunan mezalimi

2 Eylül 2015 tarihinde beş kişinin cansız bedeni Bodrum’un Akyarlar Mahallesi’ndeki Fenerburnu sahiline vurmuştu. O kişilerden biri Aylan bebekti. Yüzüstü kuma vurup duran hareketsiz çocuk görüntüsü çok etkileyiciydi. Manşetler Aylan bebekle doluyor, ressamlar onun resmini çiziyor, karikatüristler hüzünle çizimler yapıyordu. Dünya medyasının ve özelde Batı’nın Aylan bebeğe olan ilgisi bir adım öteye geçip onun gibi olan diğer çocuklara ulaşmadı; orada kaldı. Aylan bebeğe ağlayanlar gözyaşlarını tek bir çocuğa hasrederek konuyu kapattı. 2 Ekim 2022’de Eğriboz Adası açıklarında batan bir botta 20 kişi öldü. Otuz kişi hâlâ kayıp. Ölenlerden 13’ü çocuktu; kimsenin umurunda olmadı. Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü’nün resmî verilerine göre Akdeniz-Ege hattında ölen göçmen sayısı 25 bin.

2012 yılında yakıcı bir ekonomik kriz yaşayan yüz milyarlarca euroluk borçlar için taviz üstüne taviz veren ve kemer sıkma politikaları devam eden Yunanistan için göçmen sorunu büyük bir imtihana dönüştü. Ülke içindeki kamplarda tutulan göçmenler insanlık dışı şartlarda yaşamaya devam ederken bir yandan da yeni göçmen girişlerini durdurmak için korkunç yöntemler seçti Yunanistan. Botları zıpkınlamak, gelenleri soyup dövüp geri yollamak, küçük adalara atıp açlıktan ölmelerini seyretmek gibi türlü yöntemler denendi. Yunanistan’ın AB’nin ileri karakolu, gönüllü işkenceci profili de Avrupa’yı ikiye böldü. Bir kısım Avrupalı göç akışını hayatın bir parçası olarak algılarken bir kısmı da bu kitleleri tehdit olarak algılayıp sınırların daha sert kontrol edilmesini istemekte.

Asya’dan yahut Afrika’dan Avrupa’ya doğru gerçekleşeen göç hareketlerinin menzilinde hiçbir zaman Yunanistan olmamasına rağmen Yunanistan’ın sergilediği tutum ya “Kral’dan daha çok Kralcı olmakla” ya da “Avrupa Birliği fonları ve gayri resmî talimatlarıyla” açıklanabilir. Bugün AB Komisyonu'nun içişlerinden sorumlu üyesi Ylva Johansson Yunanistan’ın geri itmelerle ilgili tekrarlanan raporlardan endişe duyduğunu, söz konusu eylemin AB hukukuna aykırı olduğunu vurgulaması ve her üye ülkenin sınırları için bir gözetleme prosedürü kurmasının tavsiye edilmesi ne kadar gerçekçi tartışmak gerekir. Zira, tekraren belirtmekte fayda var Yunanistan’ın geri göndermeye çalıştığı hiçbir göçmen zaten Yunanistan’da kalmak istemiyor.

Tüm bu hukuksuzlukların ve zulümlerin devam ettiği süreçte Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 20 Eylül 2022’de Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurul’unda Yunanistan’ın yaptıklarını dünya kamuoyuyla paylaştı. 9 aylık Asım bebek ve 4 yaşında Abdülvahap'ın Yunan sahil güvenliği tarafından botlarının batırılması sonucu boğularak öldüğünü ifade edennErdoğan, "Yunanistan'ın Ege ve Doğu Akdeniz'de göçmenlere yönelik zulümlerinin giderek arttığını görüyoruz. Yeni Aylan bebek cesetleri kıyılara vurmasın diye çırpınırken Yunanistan Ege'yi bir mülteci mezarlığına çeviriyor" dedikten sonra "Bu acımasızlıklara bir dur deme vakti geldi" diyerek konuyu kamuoyuyla paylaştı. Erdoğan günler boyunca Yunanistan’ı eleştirmeye ve yaptıkları zulümleri kanıtlarıyla basına taşımaya devam etti.

Cumhurbaşkanımızın Yunan iktidarını uluslararası arenada sıkıştırması başka sonuçlar doğurdu; Yunan kontgerillası hortladı! Merç nehrinin Yunan tarafında örgütlenen çeteler muhacirleri yakalayıp öldürüp paralarını gaspediyorlar. Bot batırma, adam kaçırma işlerini de Yunan ordusundan aldıkları ihaleyle bu yapılar sürdürüyor. Böylece Yunan iktidarının insan hakları karnesi zayıf not almamış oluyor. El-Cezire, geçtiğimiz günlerde “gölge ordu” dediği bu yapıyı deşifre ederek fotoğraf ve belge yayınladı. Yunan sınırını geçen kaç muhacirin sağ kaldığı bilinmiyor, sınırı aşıp yürüyerek kaç kişinin Avrupa’nın içlerine “av” olmadan geçtiği de meçhul. Şu an Avrupa’da yanında anne ve babası olmadığı halde bu kıtaya geçen çocuklardan 18 bin 992’si resmî olarak kayıp durumda. Sanki sınırda geçiş sayısını hesap eden bir çark varmış gibi verilen bu sayı gerçeğin çok çok altında. Bu kadar çocuğun organ mafyalarınca mı çocuk istismarcısı çetelerce mi kaçırıldıkları bilinmezken kontrgerillalar tarafından ele geçirilen, öldürülen göçmen sayısını kim tespit edecek? Cinayet sayısını katillere mi saydıracağız?

Faşizmin çığ gibi yükseldiği Avrupa’da bir göçmenin Yunan sınırını geçse bile yürüyerek Almanya’ya, Fransa’ya yahut İngiltere’ye sağ salim ulaşması bir hayal! İnsan hakları edebiyatı yapıp Türkiye’yi eleştiren, mahkemelerimizden endişe duyan Avrupa önce kendisine çeki düzen vermeli. Sınırları ve içi göçmen mezarlığına dönüşen Avrupa, kontrgerillalar, çeteler eliyle katlettiği modern zamanın köleleriyle ilgili hesap vermeli!