Merhum Muhsin Yazıcıoğlu niçin katledildi?
On beş yıl evvel katledilen Merhum Muhsin Yazıcıoğlu Başkan’la hatıralarımıza bir önceki yazımızda yer vermiştik.
Bugün de…
Rahmetli Başkan niçin katledildi?
Bu konu üzerinde duralım:
Türkiye’yi sarsan cinayetlere baktığımda, hep aynı kaynağı görüyorum…
Uğur Mumcu’nun Hukukçu Kardeşi Ceyhan Mumcu da, fâil olarak “İsrail”i, “Mossad”ı işaret etmişti.
Mumcu’nun vefatından kısa bir süre önce, “CIA-MOSSAD-PKK-Barzani” konulu yazılarla dikkat çekmişti malûm.
Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş da, Mumcu’nun İsrail’den gelen ekip tarafından katledildiğine dair çok önemli iddialarla gündeme gelmişti.
Bunları rahatlıkla bulabilirsiniz…
Şunu kesin olarak görüyoruz ki, “Siyonist İttifak” bir “uydu” devleti kurmaya karar verdi.
Sınırlarımızın az ötesinde, bizim topraklarımızın da bir kısmını götüren “uydu” devletin kurulmasına yönelik adımları biliyorsunuz…
ABD açıktan destek veriyor bu işe…
DEAŞ’ın kuruluş ve büyütülüş amacı da öncelikle bu; oralardaki PKK Terör Örgütü’nün varlığı, bir başka "taşeron", DEAŞ Terör Örgütü üzerinden meşrulaştırılacak!.
Arz-ı Mev'ud'un yolu iyice açılacak!
Üzerinde durduğumuz cinayetler de şüphesiz bu meseleyle ilgili.
Yıllar önce bu yola taş koyanlar, birer birer katledildi.
Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Muhsin Yazıcıoğlu.
MERHUM MUHSİN BAŞKAN BU MESELEYE ODAKLANMIŞTI
Rahmetli Muhsin Başkan, büyük plânı en iyi bilen Millet ve Devlet adamlarından biriydi.
Sözünün büyük ağırlığı vardı; yüzde 1’de oy alsa, söyledikleri her zaman dikkate alınırdı.
Özgül ağırlığı en büyük liderlerden biriydi.
Belki de birincisiydi.
Benim kendisiyle yaptığım röportajlar da, en çok okunanlar, ilgi görenler arasında olurdu.
Rahmetli, katledilmeden kısa süre önce sık sık “trafik kazası” haberleri ile gündeme geliyordu.
Ölümcül "kazalar" atlatıyordu.
Kendisine “Başkanım, bu işlerde iş var, nedir?” diye sorduğumda pek oralı olmuyordu.
Vefatından evvelki birkaç yılda üzerinde en fazla durduğu meseleler, “PKK bölücülüğü” ve “Arz-ı Mevud” (Büyük İsrail hayali) idi.
Rahmetli Muhsin Başkan, sınırlarımız dışındaki ve içindeki Kürt kanaat önderleri ile temas halindeydi.
Onları oyunlara gelmemeleri konusunda lisan-ı münasiple uyarıyordu.
Ben de, bu konular üzerinde çok kafa yoruyordum.
Birileri memleketimizi bölmek istiyordu ve vatanını seven herkesin buna engel olmak için yapması gerekenler vardı.
Kendimce ayrılık tohumlarının ekildiği yerlerdeki Kürt vatandaşlarımızla görüşüyor, Bir Kastamonulu Türk olarak, asla ve kat’a ayrımcılık yapmadığımı gösteriyordum.
Oralardaki kardeşlerimle aramda hukuk gelişmişti.
Günlerden bir gün…
Aklıma bir fikir geldi…
Rahmetli’ye,
“Başkanım” dedim;
“Birlikte bir Güneydoğu seferi yapalım. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerden, ilçelerden bütün Türkiye’ye mesaj verelim. Bu mesajları sizin gibi birçok kesimin saygı duyduğu bir Ülkücü Dâvâ Adamı’nın vermesi çok anlamlı olur. ”
Merhum Muhsin Başkan, “Tamam, bu konuyu değerlendirelim!” dedi.
Birkaç gün sonra, o günlerde Parti’de Genel Sekreter olarak görev yapan, şimdiki Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu arayıp,
“Tamam Serdar Bey, Sayın Genel Başkanımız konuyu yönetime getirdi. Biz de çok münasip gördük. Güneydoğu’ya sevgi seferi tamam” dedi.
Bir de “Siz de geliyorsunuz. Madem fikri ortaya attınız çekilmek yok!” diye ekledi.
Yola çıktık…
Diyarbakır’dan başlayıp birçok il ve ilçeye gittik.
Gece vakitlerinde, sokaklarda Kürt gruplarıyla buluştuk.
Oradan, “Birlik ve Bütünlük” mesajları verdik.
Güvenlik görevlileri, bir provokasyondan endişe ediyorlardı haklı olarak.
Rahmetli Muhsin Başkan, “Allah’ın izniyle bir şey olmaz!” dedi.
Gecenin bir yarısında, aniden Şırnak sokaklarında dolaştık.
Bir grup genç, internet kafenin önünde toplanmıştı.
Yaklaştık.
Rahmetli Muhsin Başkan, “Beni nasıl bilirsiniz?” diye sordu.
Gençlerden biri, “Seni severiz Başkan” dedi:
“Sen hilal içinde gülsün!”
Hep böyle sevgiyle, saygıyla karşılandı Merhum Muhsin Başkan ve arkadaşları…
Muhsin Başkan, dönüş yolunda çok mutluydu.
“Bizi bölemezler Allah’ın izniyle!” diyordu.
Rahmetli Başkan’ın “Ülkücü Dâvâ Adamı” kimliği ile verdiği “birleştirici” mesajların İsrail ve uzantılarını ne denli rahatsız ettiğini aleyhindeki “iftira” haberlerinin hız kazanması gösterdi bize…
Ben, Eşref Bitlis, Uğur Mumcu ve Muhsin Yazıcıoğlu cinayetlerine baktığımda…
Ortak paydayı görüyorum:
Üçü de, Arz-ı Mev’un yoluna engeller koyuyorlardı.
Üçünden de, İsrail-ABD çok rahatsızdı.
Merhum Uğur Mumcu, farklı dünyanın insanı olsa da, benim o zamanlar, ilk gençlik yıllarımda çalıştığım Cuma Dergisi’ne konuşuyor, oradan “mesajlarını” veriyordu.
Bazı konularda farklı düşünüyorduk ama, “PKK-İsrail-ABD” olunca konu, aynı yerde duruyorduk.
Rahmetli Muhsin Başkan ile gönül birlikteliğimiz vardı, kendisini yakından tanıma imkânını bulmak benim için bahtiyarlıktı.
Muhsin Başkan’ın “PKK-İsrail-ABD”ye bakışı, Uğur Mumcu’nunkinden farksızdı.
Türkiye, her ikisini de çok arıyor!