Merhametsiz Ve Adaletsiz Emperyalizm
Birleşmiş Milletler, dünyadaki en büyük küresel kuruluştur. Birleşmiş Milletler 71. Genel Kurulu dolayısıyla, dünya liderlerini dinleme fırsatını tekrar bulduk. Dünyada yoğun çatışmaların, vahşetlerin ve krizlerin yaşandığı bir dönemde dünya devletlerinin insani değerlere dayalı yeni bir perspektif ortaya koyup koymayacaklarını merak ettik. Ancak yapılan konuşmalar, dünyanın hala o noktadan çok uzak olduğunu ortaya koymaktadır. Devletler, insanlığa karşı ahlaki bir sorumlulukla hareket etmek yerine, güç ve çıkar merkezli olarak çatışmalarını ve anlaşmazlıklarını sürdürme konusunda kararlı olduklarını gösteren bir tablo ortaya çıkarmışlardır.
Birleşmiş Milletler 71. Genel Kurulundan insanlığın ve gezegenimizin geleceğine dair, barışa ve adalete dair bir haberin gelmesini umutla beklerken, coğrafyamızı ilgilendiren bir haber, bu bölgede hepimiz için daha çatışmalı bir geleceğin hazırlandığını göstermektedir. Amerika, gelecek on yılda İsrail'e 38 milyar dolarlık askeri yardımda bulunmayı öngören bir antlaşmayı onayladı. Suriye savaşının yoğunlaştığı bir ortamda, İsrail'le rekor düzeyde silah yardımını öngören bir antlaşmanın yapılması manidardır. İsrail'e verilecek bu silah ve askeri yardım, Müslüman dünyaya karşı kullanılmak üzere verilmektedir. Amerika, İsrail'e yapmış olduğu bu yardımla, önümüzdeki dönemde bu devletin Ortadoğu'da mutlak güç olmasını sağlamaya çalışmaktadır. Amerika için Ortadoğu, İsrail'dir. Geride kalanın teferruat olma değeri bile yoktur. İsrail'e verilen bu rekor askeri yardım, öte yandan Ortadoğu'da yeni bir silahlanma yarışının başlamasına neden olacaktır. Türkiye, Mısır, İran, Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan ve bölgede var olan devlet dışı şiddet yapıları, yoğun bir şekilde kaynaklarını silahlanma yarışına akıtacaklardır. Ortadoğuda silahın konuştuğu, savaşın ve silahın tek siyaset haline geldiği bir döneme hızla girmekteyiz. Ortadoğu'nun İsrail'den büyük olduğunu ifade eden hiçbir çıkışa BM 71. Genel Kurul'unda şahit olmadık. Küresel sistem, İsrail'i Ortadoğu'dan ve dünyadan büyük görme yanılgısını olmazsa olmaz strateji olarak sürdürmeye kararlı gözükmektedir.
Suriye'de savaşa karar veren Rusya ve Amerika, insani yardımın ulaştırılması için tarafların ateşkes yapmasına karar verdiler. Ancak Esad rejimi başta olmak üzere çatışan gruplar, ateşkes kararına uymadılar. Amerika, Esad güçlerine ait hedefleri vurdu. En kötüsü Birleşmiş Milletler'e ait yardım konvoyuna saldıran Esad güçleri, yardım kamyonlarını tahrip ettiler ve on iki insani yardım görevlisinin hayatını kaybetmesine neden oldular. BM, kendi insani yardım araçlarının bile sivil halka ulaşmasını sağlayamayacak kadar aciz bir kurum görüntüsü vermektedir. Mütevazi ölçüdeki bir insani yardımı sivil halka ulaştıramayan bir kurumun varoluş gerekçesi olan küresel barışın korunması söylemi, içi boş bir hoş bir temenni olmaktan öteye artık geçememektedir.
Rusya ve Amerika'nın politikaları Birleşmiş Milletleri etkisizleştirdiği gibi, üçüncü kuşak terör örgütlerinin ortaya çıkmasına ve güçlenmesine neden olmaktadır. DAİŞ ve FETÖ isimli terör örgütleri, küresel güçlerin hegemonya mücadelesinde kart olarak kullanılan terör örgütleridirler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerinin bir ülkeyi tehdit etmenin ötesinde dünyanın geleceği için önemli bir tehdit oluşturacağına sürekli olarak vurgu yapmaktadır. Küresel güçler, barışı sağlama konusundaki yeteneksizliklerini olabildiğince ortaya koyarken, terör ve şiddet sektörünü besleme konusunda ise bir o kadar başarılı oluşlarını gözlemlemekteyiz. Türkiye'yi darbe yoluyla işgal etmeye kalkan FETÖ çetesinin dışarıda desteklenmesinin nedeni, bu darbeci kültün küresel güçler tarafından kurulmuş olmasıdır. FETÖ çetesi, Amerika, İsrail ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülke tarafından desteklenmeye devam edilmektedir. Birleşmiş Milletler'e hakim olan devletlerin, terör örgütlerini dünyanın her tarafında desteklemeleri küresel iktidar mücadelesinde terörizmin en etkin araç olarak kullanılması şeklinde bir sonuç doğurmaktadır. Yüzyılımızın küresel egemenlik mücadelesinin seyrini, küresel terörizm sektörünü kimin kontrol edeceğinin belirleyeceğini öngörebiliriz.
Dünyada terörizm, savaş ve silahlanma yarışını güçlendirme konusunda bütün güçlerini seferber eden küresel güçlerin gündeminde insanlığın sahici problemleri bulunmamaktadır. İklim değişikliği tehdidi karşısında dünyamız yaşanılamaz bir yer olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Hiçbir ülke iklim değişikliğine engel olmak amacıyla gaz salınımını azaltmak için söz verdikleri taahhütleri yerine getirmemeye yanaşmamaktadır. Dünya devletleri arasında iklim değişikliğine karşı sürdürülebilir, dinamik ve verimli bir işbirliği ve anlaşma sağlanmış değildir. İsrail'e silahlanma için milyarlarca dolar yardımda bulunan Amerika, iklim değişikliğine karşı tek bir dolar harcamamaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde beş ülkenin hegemonyasını "Dünya Beşten Büyüktür!" şeklinde sürekli olarak eleştirmektedir. Beş daimi üye, Birleşmiş Milletleri kendi çıkarlarının bir aracı olarak kullanmaktadırlar. Birleşmiş Milletler, beş küresel gücün hegemonya mücadelesinin aracı olduğu sürece dünyada adaletsizlikler, çatışmalar ve vahşetler sürekli olarak artmaktadır. Küresel hegemonya aracı haline gelmesinden dolayı Birleşmiş Milletler, insanlığın hiçbir sorununu çözememektedir. Birleşmiş Milletler, çözüm yeri değil, çözümsüzlük üretmekle dünyanın ve insanlığın geleceğini tehlikeye atmaktadır. Merhametin, adaletin ve barışın olmadığı bir dünyada fanatizm, vahşet ve emperyalizm insanlığı ve medeniyeti tüketmeye hızla devam edecektir.