Merhametimiz
SON günlerde İsrail’in Filistinli Müslümanlara yaptığı katliam, dünyada büyük bir infiale sebep olurken İslam’daki merhamet duygusunu herkese yeniden hatırlatmış oldu.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber
Efendimiz, sadece insanlara değil; hayvanlara, bitkilere ve bütün
yaratılmışlara da merhamet ve şefkatle yaklaşılmasını müminlerden talep
etmiştir. Bu konuda yazılı olan Hadis-i Şerifleri hatırlamamız gerekiyor.
Sevgili Peygamberimiz,
susuz kaldığı için toprağı yalamak zorunda kalan ve büyük acı çeken bir köpeğe
su ikram eden günahkâr bir kadının, Cenâb-ı Allah tarafından bağışlandığını
bildirmiştir. Bu meseleyi merak edip soran sahâbelere de Resülûllah, “Hayvanlardan dolayı da bir ecir, bir sevap
vardır” buyurmuştur.
Hayvanlara sevgi gösteren
sahâbelere iltifat edildiği gibi onlara eziyet eden kimseler de kınanmıştır.
Hadis-i Şeriflerde, bir kediyi hapsettiği ve ona karşı gaddarca davranıp
merhametle yaklaşmadığı için Cehenneme giren bir kadının kıssasından
bahsedilir.
Asr-ı saâdette ilgi
çekici bir başka hâdise de yaşanmıştır. Sahâbeler bir devenin acıyla inlediğine
ve adeta gözyaşı döktüğüne tanık olurlar. Bu deve bir mucize eseri olarak
Hazreti Peygambere gelir ve sahibinin kendisini aç bıraktığını ve çok
çalıştırarak fazlasıyla yorduğunu şikayet eder. Peygamber Efendimiz de devenin
sahibini çağırır ve hayvanına daha merhametli davranmasını söyleyerek ikaz
eder.
Bir başka deve olayı da
şöyledir. Yine sevgili Peygamberimiz karnı adeta sırtına yapışmış kadar
zayıflamış bir deveyi görünce bu duruma üzülür ve şu uyarıda bulunur: “Hayvanlar topluluğu hakkında Allah’tan
korkunuz, onlara makul tarzda bininiz ve doğru dürüst yedirip içiriniz.”
Kuşlarla alakalı bir
başka yaşanmış hâdise de şudur. Bazı sahâbeler bir sefer sırasında
rastladıkları iki kaya kuşundan birini alırlar. Resul-i Ekrem Aleyhissalêtu
Vesselâm bu kuşun annesinin yere doğru alçalıp uçmakta olduğunu görür ve sanki
yavrusunu aradığını hisseder. Bu hâdiseye şahit olunca sahabelerine “Yavrusunu alarak bu anne kuşu kim perişan
etti?” diye sorar. Sonra da şu kesin emri verir: “Yavrusunu ona geri veriniz.”
Bir başka yaşanmış hassasiyeti,
karıncalar arasında görüyoruz. Karınca yuvasını yakarak onlara zarar veren bazı
kişilere Peygamber Efendimiz yine müdahale eder ve bu davranışın kabul edilemez
olduğunu söyler. Sonra da şöyle buyurur: “Ateşin
sahibi olan Allah’tan başkasının her hangi bir canlıyı yakarak azap etmesi
yakışmaz.”
Resul-i Ekrem Aleyhissalêtu
Vesselâm ferman etmiş: “Ümmetimin fesadı
zamanında kim benim sünnetimle amel ederse yüz şehidin sevabını kazanır.”
Öyle ise biz de bu
sünnetlere uygun hareket etmeliyiz.
***
Kediname
kitabında insanlık tarihi boyunca hem kedilere hem de diğer bütün masum
hayvanlara dinimiz İslam’ın büyük hassasiyet gösterdiğine tanık oluruz. Başta
Peygamber Efendimiz olmak üzere sahabeler, İslam âlimleri ve büyük mutasavvıflar,
kedilere şefkât, merhamet ve muhabbetle yaklaşmış ve onlara sahip çıkmışlardır.
Ecdadımız kuşlar ve kurtlar için vakıflar kurmuş ve onların aç kalmamalarını
sağlamıştır. İşte bizim büyük medeniyetimizin merhamet cephesi bu kadar geniş,
kuşatıcı ve kucaklayıcıdır.
***
Siirt’te bugünlerde çok
anlamlı ve duygulu bir kampanya yürütülüyor. Şehrin her tarafına asılan
afişlerde can dostlarımızın ağzından şu ifadelere yer veriliyor: “Acıkıyoruz, susuyoruz, söyleyemiyoruz.”
Ve afişin devamında şu uyarıcı sözleri okuyoruz: “Dili olmayan can dostların dili olalım. Dostlarımız için uygun yerlere
bir kap su koymayı unutmayalım, onlara sahip çıkalım.”
Tabii afişleri de kedi ve
köpeklerin çok güzel ve sevimli fotoğrafları süslüyor.
***
Suriye’de büyük acılara
ve katliamlara maruz kalan Müslüman kardeşlerimize Türkiye olarak sahip
çıkmamız da bu merhamet dünyamızın bir işaretidir.