Merdiven Altı Muhalefet ve İstanbul Sözleşmesi
Türkiye
Cumhuriyeti, 2011 yılında imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nden Cumartesi gecesi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı 3718 Sayılı karar ile çekildi.
Türkiye’de
bilhassa son iki yılda çokça ve haklı olarak eleştirilen İstanbul Sözleşmesi,
yani, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa
Konseyi Sözleşmesi” Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye Cumhuriyeti bakımından
feshedildi.
Daha önce de
yazmıştık: Sözleşmenin pek çok maddesine katılıyoruz lakin, “Cinsel Yönelim,
Aile Mahremiyeti ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” gibi maddeler var ki ifsad
doluydu.
Bakınız konu
ile ilgili olarak Ağustos 2020’de yazdığım yazıda ifsad özelliği taşıyan bir
madde hakkında yaptığımız değerlendirmede:
“…Meseleyi Cinsel
Yönelim ile birlikte düşündüğümüzde böyle bir ailenin ayakta
kalabileceğini düşünmek saflık ötesi bir durumdur…
Aile efradı
sözleşmeden cinsel yönelim koruması alırsa,
Sözleşme ile
sağlanan koruma sayesinde cinsel yönelimi teşvik eden medya, kitle iletişim
araçları da çocuklara, gençlere yönelik cinsel yönelime teşvik bombardımanları
uygularsa,
Bizim kutsal
kabul ettiğimiz aileden eser kalır mı?
Eşcinseller
için evlilik (başka düzenlemeye ihtiyaç duyar) olmasa bile birlikte yaşamalarının
bütün imkanları doğunca ailelerin içine düşecek hali düşünmek ruhumuzu
titretiyor.
Aile temelli,
bireyin ve toplumun onuruna yakışan ve tamamen ‘yerli ve milli’ bir
çözümle dünyaya örnek bir paradigma sunabiliriz. Bu milletin mayasında ne
çözümler olduğunu tarihin kayıtlarında bulmak mümkündür…
Tekrar
söylüyorum, bu hususta Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın sözleşme
için, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir” açıklamasına olan
itimadımız tamdır…” demiştik.
Evet, Başkan
Erdoğan her konuda olduğu gibi sözleşme hakkında lehte ve aleyhte olan bütün değerlendirmeleri
aldı, inceledi, istişarelerini yaptı ve bu sözleşmeden çekilmenin milletimizin
yararına olduğunu kanaat getirdiği için sözleşmeden çekildik.
Çekildik ama
bilhassa müzmin muhalefet ile merdiven altı muhalefet tezvirata başladı. Sanki
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmekle “Vurun kadına!” demişiz.
Mesela;
“İstanbul
Sözleşmesi kadına yönelik her türlü şiddete karşı ilk hukuki çerçevede detaylı
bir koruma sağlayan ilk uluslararası sözleşmedir.” diyorlar.
Oysa kısa
adı CEDAW olan ve 1979 yılında imzalanan sözleşme bu konudaki ilk
belgedir. Kaldı ki 2012 yılında kadına şiddetin önlenmesi 6284 sayılı kanun ile
hukukumuza dahil edilmiştir. Aslında Türkiye kadına karşı şiddetin tarafıdır ve
bu konuda yükümlülüklerini yerine getirecektir de.
Aklı
evveller zannediyorlar ki kadına karşı şiddetin önlenmesi ile ilgili bütün
kazanımlarımızı İstanbul Sözleşmesi denen ucubeye borçluyuz. Halbuki 2002
yılından beri, yani AK Parti iktidara geldikten hemen sonra AB uyum yasaları
çerçevesinde kadın hakları konusunda gerekli düzenlemeleri yapmıştır. Bu konuda
herhangi bir yasal boşluk bulunmamaktadır. Dolayısıyla merdiven altı
muhalefet ve CHP’nin yaptıkları tezviratların hiçbir gerçekliği ve kıymet-i
harbiyesi yoktur.
Kadına
tacizi parti teşkilatına taşıyan CHP’nin, kadına tecavüz ettikten sonra bu
tecavüzü mahkemeye taşıması halinde mağdureyi tehdit eden HDP’nin itirazları
görülmeye değerdi.
Son 3 ayda
her hafta CHP teşkilatlarında bir cinsel taciz vakası yaşanıyor. Yaşanan bütün
arsızlıklara kulaklarını tıkayan Kılıçdaroğlu ve CHP’nin feshedilen edilen
sözleşmeye kutsal metinleri gibi sarılmaları kadına verdikleri değer ile
alakalı değildir. O zaman geriye LGBT gibi insani ve ailevi bütün değerleri yok
eden cinsel sapma ile CHP ve merdiven altı muhalefetin ilişkisi
araştırılmalı değil mi?
İşin daha
komik yanı, AK Parti’de siyaset yaptığı dönemde İstanbul Sözleşmesini
eleştirenler, bugün başka partidemerdiven altı muhalefet yapınca sözleşmenin
ardından gözyaşı döküyorlar.
Bu merdiven
altı muhalefet de CHP’lileşerek“Erdoğan ne yapsa kötüleyeceğiz”
diyerek sanki kadına vurmanın serbest olduğu tezviratına başvuruyorlar.
Ülkede hatta
ülke dışında en ufak bir olumsuzluk yaşandığında bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a
mal eden merdiven altı muhalefetin kimi muhipleri İstanbul Sözleşmesi’ne karşı
oldukları halde 3 gündür sessizliğe gömülmüşler. Erdoğan aleyhindeki yazıları
paylaşma için birbiriyle yarışanların bu sessizliği vicdanların nasıl
köreldiğini gösteriyor.
Teşekkürler Sayın
Erdoğan!..