Dolar (USD)
35.28
Euro (EUR)
36.67
Gram Altın
2979.00
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Aralık 2018

Mercani ve İslam düşüncesi

Önümüzdeki pazartesi ve Salı günü İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Türkocağı şubesinin birlikte düzenledikleri İslam Düşüncesi’nde tecdit, yenilenme ve temel problemlerin işleneceği bir sempozyum inşallah icra edilecek.

Esasen sempozyum 1818 tarihinde doğan Kazan’lı ilim adamı Şehabeddin Mercani’yi anmak, onu tanıtmak maksadından hasıl oldu. Fakat sempozyumdaki yaklaşık sekiz oturumdan ikisi Şahabeddin Mercani üzerine. Diğerleri İslam düşüncesini farklı isim ve problemlerden değerlendirmeye odaklanmıştır. Bu vesile ile tüm ilgilileri İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki bu sempozyuma bekleriz.

Daha önce de farklı vesilelerle ifade etmiştim. Benim İslam düşüncesinden anladığım sadece İslam felsefesi ile sınırlı değil; bilakis içine bugün sosyal bilimleri ve fen bilimlerini de alan geniş bir çerçeveye oturuyor. Bu sebeple tüm birikimlerin ve ilmi müktesebatların üzerinde durulmayı gerektiriyor.

İslam dünyasının bir noktadan sonra kendisini yenileyemediği, değişimleri açıklayacak teoriler ortaya koyamadığını sürekli söylüyoruz. Batı ile modern zamanlarda karşılaşmamızdan itibaren kimi öykünmeci ve iktibascı kimi de köklere inici bazı tavırlarla söylemler geliştirildi ve İslam düşüncesi üzerine sözler söylendi.

Bugün bizden önceki birikimlerin üzerinden durarak konuşmaya devam ediyoruz. Fakat sorun şu ki, bu birikimlerin bize nasıl bir bakıye bıraktıkları ve nasıl bir menfez açtıkları konusunda henüz sarahate kavuşmuş bir fikrimiz de yok. Tam da bu sebeple, bizi bekleyen acil iki görev var. Birincisi, geçmişteki tüm birikimlerimizi ve özellikle çağdaş zamanlarda üretilenleri kritik ederek şimdi nerede durduğumuz görmeye çalışmak. Yani neyin üzerinde durarak konuşuyoruz? Böylece tarihi birikimleri sıfırlamaya çalışma tavırları da son bulacaktır.

İkincisi de, Tüm bu birikimlerin İslam düşüncesinin gelecek projeksiyonunda bize bir menfez açıp açmayacağı; o düşüncelerin geliştirilme imkanları üzerine tartışmalar üretmektir. Bugün maalesef klasik İslam felsefesi ve düşüncesi üzerinde yayınlarda gördüğüm en büyük zaafiyet, bir filozofun, alimin düşünce ve görüşlerini beyan etmek bize tefsir etmekten ibarettir. Elbette, “anlama”nın önemli bir faaliyet olduğunu kabul ediyorum. Ama artık bunu aşarak, yeni dünya, varlık anlayışları, değişimler çerçevesinde, bunların bizim için bir açılım sağlayıp sağlamayacağı tartışmasına geçmeliyiz. Burada takıldığımız için de geçmişi tekrar etmeye devam ediyoruz.

Bu sempozyumda biraz bu değerlendirmeleri yapmayı hedefledik. Sadece Mercani ve Türk Dünyası’nın değil, Hint alt kıtası, Ortadoğu, Mısır, Mağrip ve Balkanlar da bu açıdan ele alınmaktadır. Bu açıdan sempozyumda hem İslam düşüncesinin genel sorunları, hem bu sorunları psikolojinin, sosyolojinin vb. farklı değerlendirmeleri; hem de kişi ve bölge açısından düşünsel tartışmaları bulabileceksiniz.

İslam düşüncesi bugün inşai bir sürece geçmelidir. Bunun anlamı; çok geniş bir tayf içerisinde farklı konularla görünür olan insan(lık) sorunlarından kaçmadan bunları nasıl halledeceğine dair esaslı tartışmalar ve öneriler ortaya koymaktır. “Bu sorunlar Batı’nın ürettikleridir, onlar çözüm bulsun” mantığı, dünyayı onlar yönetmeye devam etsin mantığıdır. Tam da bu sebeple gelenekten yararlanarak ama onu iktibas etmeden insan, devlet, kadın, sömürü, özgürlük, insan hakları gibi bugün dünyanın ajandasında önemli yer işgal eden konularda temel felsefesi ve önerilerini sunmak zorundadır.

Bu vesileyle sempozyumun yeni bir anlayışın başlangıcı olması temennisiyle başarılı geçmesini Yüce Allah’tan (CC) diliyorum.