Meral Akşener'e ne hakaretler!..
“Masadan çekilme noktasına geldiği için” Meral Akşener’e hakaretler yağdırıldığını görüyoruz.
Ağza alınmayacak hakaretler, bir takım ses kayıtları,
CHP’nin yandaş medyasında, o taraflardaki her yerde!..
Bir gün evveline kadar “kahraman”
olarak nitelendirdikleri bir politikacıya demediklerini bırakmadılar.
Hatta ve hatta…
Fazıl Say adlı birisi öyle bir şey yazdı ki…
Olur şey değil!..
Ya da olmaz şey değil!..
Ben, uzun yıllar öncesinden tanıdığım ve bazen de
bürosunda sohbet ettiğim Meral Akşener
hakkında iki yazı kaleme almıştım 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra.
O yazılarda “hakarete”,
“tezyife” yorulabilecek en ufak bir
ifade yoktu.
Sadece, 28 Şubat sürecinden tanıdığım Sayın Akşener’in
“duruşunu” netleştirmesi gerektiğini söyledim.
Yanlış yaptığını söyledim.
Bütün cümlelerim, bütün kelimelerim itinayla seçilmişti.
Elimde bilgi, belge olmadan birini itham etmek aklımın
ucundan bile geçmezdi.
Bunu yapmadım, sadece “Gün amalı, fakatlı, lâkinli
konuşulacak, muhalefet edilecek gün değildir!” mealinde ifadeler kullandım.
Sayın Akşener, bir gün Külliye’deki bir etkinlikte…
O yazıların yayımlanmasından epeyce vakit sonra, beni
görünce…
“Yaptığınıza çok
üzüldüm, sizden hiç beklemezdim. Ben hâlâ Beykoz’dayım ama siz çok
uzaklaştınız” dedi.
"Beykoz" bir vesileyle oturup dertleştiğimiz
semtti.
O kadar kızmış ki
bana, Twitter hesabımı engellemiş!
“Oooooh, iyi yaptım!”
bile dedi onca kişinin içerisinde.
Ben de o ortamda, benim kimseyle menfaat alışverişimin
olmadığını, doğru gördüğümü hakaret etmeden yazmaya, söylemeye çalıştığımı
belirttim.
Ve “Ben dün neysem bugün de oyum!” dedim.
Böyle bir diyalog oldu.
Sonra araya, bazı tipler girdi.
Lafı böldü, biz de başka tarafta devam ettik sohbetlere.
*
Politikacılar elbette eleştirilir, elbette ikaz edilir,
elbette yanlışlarına işaret edilir, doğrularından dolayı da takdir edilir.
Mesela…
Deprem felâketinin ilk günlerinde, hatta ilk anlarında Kemal
Kılıçdaroğlu’nun neler yaptığını biliyorsunuz.
İlk anlardan itibaren öyle bir havaya girdi ki, sanki
memleketimiz insanlık tarihinin en büyük felâketlerinden biriyle karşı karşıya
kalmamış…
Sanki, enkaz altından sağ salim çıkartılmayı bekleyen
onbinlerce vatan evlâdı yok!
Öyle bir hava, depremden politik çıkar elde etme çabası!
Aynı zaman diliminde (sonradan üslup değiştirse de) Sayın
Akşener’in çok daha sorumlu, çok daha yapıcı bir dil tutturduğunu görünce…
Sayın Fatih Erbakan ve Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu’nun yanı
sıra Sayın Akşener’in de “olumlu” mesajlar verdiğini söyledik, yazdık.
Vay sen misin böyle yapan, “Masadaki biri hakkında niçin
böyle diyormuşum!”
Allah Allaaah!
Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener’in dili farklıydı işte.
Sayın Akşener daha sonra, etraftan gelen tepkilerin
etkisiyle olmalı, dilini sertleştirdi ama…
Yine de üslubu çok farklıydı.
Biz sadece bu farkın altını çizdik diye, vayyy!..
Saldır gitsin!
*
Bu politika böyle bir şey.
Meral Akşener’in 28 Şubat sürecindeki duruşuyla ilgili
farklı şeyler söyleniyor.
Ben, 15 Temmuz darbe girişiminin hemen sonrasında kaleme
aldığım yazılarda da ifade ettiğim gibi, 28 Şubat darbecilerinin sürekli olarak
tehdit ettikleri bir “İçişleri Bakanı” olarak tanıdım kendisini.
Hatta, o dönemlerde darbecilerin yaptıklarına dair önemli
bilgilerden bazılarını da Sayın Akşener’in yakın çevresinden almışızdır.
O kritik günlerde İllegal Batı Çalışma Grubu deşifre
edilmişti.
Sayın Akşener o günlerde de hedefteydi.
Bülent Orakloğlu ve Kadir Sarmusak ile uzun uzun konuşmak
gerek!
*
Neyse buraları geçelim.
Üzerinden uzun yıllar geçti, bugünkü gündem masa gündemi.
Meral Akşener masayı dağıtma noktasına geldi.
Politikada her an her şey olabilir!
Bugünkü tabloya göre..
O masa artık,
Parti “out”, HDP “tamamen”
“in” masası.
Bazıları, masanın dağıtılmasının “taktik”ten ibaret bir
durum olduğunu…
İyi Parti’nin masadan ayrılmasıyla, CHP’nin ve diğerlerinin
ellerinin rahatladığını, şimdi HDP’nin tam desteğini almak için önlerinde engel
kalmadığını söylüyorlar.
Meral Akşener de öbür taraftan aşındıracak ve seçimi ikinci
tura taşımaya çalışacaklarmış!
Tam bir “siyaset
mühendisliği” çalışması olur bu, vatandaş yemez!
Zorlamak mânâsız, vatandaş masadaki genel başkanlarla
ülkenin hiçbir meselesinin çözüme kavuşturulamayacağını, aksine işlerin çok
kötü noktalara geleceğini iyice gördü.
“Bunlar iki kazı güdemez, 13 ay boyunca oyaladılar, bir aday
bile çıkartamadılar!” yargısı iyice oturdu.
Bunun tabii sonucu, “Yaparsa Erdoğan yapar!” mesajının da
yerli yerine oturmasıdır.
“Olmadı hep birlikte saldıralım, olmadı parçalara ayırıp
saldıralım, olmadı seçimlere giremez diyelim…”
Yemez!..
Unutmadan, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın hallerine de
dikkat çekmek gerek.
Kendileri, Kemal Kılıçdaroğlu’na “biat etmiş” oluyorlar bu
durumda!..
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Seyyid” olduğu mu söyleniyordu, ne!
Rabbi Yessir, Seyyid…
Umreler, umreler!...
Eyvah,
Laiklik elden gidiyah!
*
Başa dönelim.
Sayın Akşener şimdi, Masa’dan kalktığı ya da parti ağır
isimlerinden Cihan Paçacı’nın ifadesiyle masadan
kaldırıldığı için, kendisini kahramanlaştıranların ağır saldırılarına
muhatap.
Duruşunu beğenmemek, bir başka partiye mensup olan belediye
başkanlarına, “Genel başkanınıza rest çekin!” çağrısında bulunmanın çok yanlış
bir hareket olduğunu söylemek başka bir şey…
Ağza alınmayacak hakaretlerle saldırmak başka!..
*
Ha diyeceksiniz ki…
Politikada bunlar olmuyor mu?
Politikanın tabiatında yok mudur böyle işler, başka
taraflarda da yapılmıyor mu bunlar?
Politikada işine geleni kahraman, işine gelmeyeni hain yapma
hali yok mudur?
*
Ben böyle bir dünyaya uyum sağlayamam!..
Kusura bakan baksın!