Meral Akşener… Yalı'dan Masa'ya!
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine ve masadaki diğerlerine neler
çektirdiğini” Fatih Altaylı’ya
anlatmış…
Hani, yüzünün bütün hatlarına öfke yükleyerek ve “Kumar Masası” diyerek kalktığı yere, geri döndürülmüştü ya…
O süreçte yaşananlarla ilgili…
Biraz dinleyelim:
“Bu seçenekler onlardan geldi. Yani ben bu iki belediye başkanının (yürekli
olmamakla itham ettiği Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın) yardımcı olmalarını (cumhurbaşkanı yardımcısı
olmalarını) öneren ben değilim. Yanlış anlaşılmasın, o gün de söylemeye
çalıştım, ama kibar kibar söyledim. Kazanacak adaydan kazanacak formüle geçtik.
Sonra gittik otele. Kemal Bey, ben, iki
belediye başkanı (İmamoğlu ve Yavaş), bu
iki arkadaşın icracı ve yetkili başkan
yardımcılığını teyit ettik. Şimdi
buradan ötesi çok vahim.”
Şimdi buradan ötesi çok vahim.
Dinlemeye devam edelim Sayın Akşener’i neymiş o “vahim” durum:
“Gittim, 10 binlerce insan dışarıda. (Masadan hâlâ ümitli
olanlar yani!) Heyecan içinde. Ve öğrendim ki,
masadakilerin bu işten haberi yok. (Masadakilerin, yani, ‘Bilge Lider’
Temel Karamollaoğlu’nun, Yüzde 49.5’un sahibi (!) Ahmet Davutoğlu’nun ve
Ekonomi Mucizesi’nin Kahramanı (!) Ali Babacan’ın. Ha bir de dördüncü küçük
var, onun ismi hiç lâzım değil, onun da haberi yokmuş yani) “
Bunların dördünün de haberi yokmuş, olan bitenden.
Konu mankeni yerine konulmuşlar…
Durun hele devam etsin Sayın Akşener:
“Önce ben kâğıdı imzalıyoruz zannettim, hadi bir an evvel şey
yapalım, deyince… Önce Temel Bey (‘Bilge Lider’) ‘Ne
oluyoruz?!’ dedi. Sonra, ben… Şaşırdım. Ondan sonra Ali Bey (Babacan) ‘Böyle bir şey olamaz!’ dedi.
Allah Allah, ona şaşırdım.
Sonra ben, en başından durumu anlattım.
Yani, benim böyle bir teklif getirmediğimi.
Kemal Bey de yanımda duruyor...
Ondan sonra, böyle böyle olduğunu, bir otelde de bunu teyit
ettiğimizi ve bu teklifin Cumhuriyet Halk Partisi’nden geldiğini söyledikten sonra…
Ali Bey (Babacan) ‘Yani
bu teklif Cumhuriyet Halk Partisi’nden mi geldi?’ (diye sordu.)
Evet, bir saat gitti!..
Ondan sonra arkadaşlarıyla geldi (Ali Babacan), ‘Kabul etmiyorlar!’ dedi.
Ve dışarıda 10 bin kişi var!”
Sayın Akşener’i dinlediniz değil mi?
Kendisinin tahkir edildiği başka sahneler de varmış aslında…
Mesela..
Kemal Kılıçdaroğlu, “Meral Hanım imzalamıyorsa
imzalamasın. Biz beşimiz imzalayalım çıkalım' demiş…
Ne kötü bir ortaklık, ne
berbat işler!..
Hem de bir Hanımefendi’ye
karşı, ne çirkinlikler!
Ya Masa’daki diğerlerinin durumu…
Nelere, niçin tahammül etmişler meğer…
Kendilerini ve gittikçe küçülen tabanlarını ne hallere
düşürmüşler!..
Yazıklar olsun!..
Yazıklar olsun!..
Bir İyi Parti vekili, “Allah
bu milleti, bu memleketi bizim kazanmamızdan korumuş! Ya kazansaydık?”
demişti, Ümit Özdağ ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki fecaat ve de gizli
protokole işaret ederek!..
Bu kadar fırıldağın çevrildiği Masa’nın adayı, seçimi
kazanmış olsaydı, neler yaşayacaktık?
Bunları şimdilerde ortaya döken Sayın Akşener, bu aziz
millete, bu güzelim ülkeye neler yaşatmayı, niçin göze aldı?
Neydi kendisini mecbur eden?
Sadece, “Oy kaybetme ve seçimin kaybedilmesinin faturasından
tamamen sorumlu olma” korkusu mu?
Ah hatıralar:
Bir keresinde, Sayın Akşener’i başlığa taşıyarak bir yazı
kaleme almıştım.
Orada, uzun yıllardır tanıdığım ve bazı kritik dönemlerde
sağlam duruşuna şahitlik ettiğim Meral Akşener’in son zamanlarda beni
şaşırttığını ifade etmiştim.
Kendileri, sağ olsunlar, hiçbir hakaretin, iftiranın
olmadığı gayet nazik üslupla kaleme alınmış yazıdan dolayı, beni “engellemiş.”
Külliye’deki bir programda karşılaştığımızda, beni
engellediğini, masadan kalkarken öfke yüklediği yüzüne, memnuniyet ifadesi
yükleyerek söylemişti.
Benim bir “serzenişime” tahammül edemeyen Sayın Meral
Akşener, meğer, nelere nelere tahammül etmiş masada!..
Diğer dört partinin genel başkanlarını hiç hesaba katmayalım
hadi, kendilerince hesapları vardı.
Masadan, CHP listesinde büyük delikler açarak, vatandaştaki
sıfıra yakın karşılıklarıyla asla elde edemeyecekleri kadar vekil kopartarak kalkmış
oldular.
Yani, bu işin kazananları oldular!..
Ya Sayın Meral Akşener?
Masadan nasıl çıktı?
Ne umdu, ne buldu?
Kendisiyle hukukumuz vardır.
Ankara’da, Beykoz’da içilen kahvelerin hatırı vardır.
Zor zamanlarımızda birbirlerimize moral vermeye çalışmamızın
hatırı vardır.
‘Yalı’nın kendisine hangi gözle baktığını, o “beyazların”
kendisini nasıl rencide ettiğini de, biliriz.
Yıllar evvel, “Yalı”da kenara itilmeye çalışılan Sayın
Akşener, Masa’da öyle tavırlarla karşı karşıya kalmış ve öyle şeylere tahammül
etmeye mecbur bırakılmış ki…
İnanın üzüldüm.
Politika çok sıkıntılı bir alan.
İnsanı çok aşındırıyor, etrafındaki herkesi yıpratıyor.
Şimdi, karşılıklı kahve içiyor olsaydık...
Kendisine, “Hiç
girmeseydiniz bu işlere. Ülkenin temel meselelerine
dair çözüm teklifleri sunan bir sivil toplum örgütünün başkanı olsaydınız ve
öyle devam etseydiniz yola, çok daha iyi olmaz mıydı?” diye sormak
isterdim.
“Ben bu yola, ülkeme hizmet için çıktım” diye cevap verirdi
belki de…
Yok…
Hiç de hizmet olmadı, ülkeye böylesi.
Memleket iyice muhalefetsiz kaldı.
Onca derdi varken vatandaşın, bir de masadaki, çirkinlikleri
her geçen gün daha da net bir şekilde ortaya çıkan “oyunlarla” oyalandı!..
Sayın Akşener ile bir “komşuluk” hukukumuz vardı, o da nice yara
aldı!