Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2960.96
BIST 100
9662.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Kasım 2015

Memurlar da insandır!

Hükümet, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda kapsamlı bir değişiklik yapmaya hazırlanıyor. Basında yer alan haberlere göre; görevini iyi yapmayan memur işten çıkarılabilecek. Memurun verimliliği ölçülecek. Çok çalışan çok, az çalışan az maaş alacak. Yeri değiştirilen bürokrat mahkemeye başvurup geri dönemeyecek. Kimilerine göre bir devrim, kimilerine göre de "oh olsun hak ettiler" şeklinde takdim edilen bu öneriyi biraz daha yakından(insan ve değerleri açısından) bakmaya ne dersiniz? Takip eden okurlarım bilir, Türkiye'de yerleşik memur zihniyetini en sık eleştiren yazarlardan biriyim. Bilindiği gibi eski Türkiye rejimi, sistemini resmi ideolojiye sıkı sıkıya bağlı memur ve bürokratlar üzerine inşa etmiştir. Hal böyle olunca kamu kurumları, verimliliği ve kaliteyi arttırmak yerine statükonun sürekliliğinin sağlanmasında etkin bir rol oynamışlardır. 2010 yılında yazdığım bir yazıda 1960'lı yılların darbeci zihniyetiyle yürürlüğe sokulmuş olan 657 sayılı kanunun neden değiştirilmesi gerektiğini uzun uzadıya anlatmıştım. Çünkü mesele ne memur sayısındaki fazlalık ne de onların tembelliği meselesidir. Asıl mesele Türkiye'deki memur zihniyetini besleyen resmi ideolojinin kendisidir. Başka bir deyişle sorunun asıl kaynağı sistemin kendisidir, işleyiş şeklidir.

Devlette çalışmayanlar, devlet memurlarının üretime hiç katkıları olmadığını düşünürler. Memurluk " Devlete kapak at, yan gel yat" "Devletin tembeller çiftliği' "Yan gelip yatsam da, bu devlet bana bakacak" türünden biraz da ezber laflarla tarif edilir. Elbette iş garantisinin de verdiği rahatlıkla bir kısım memurlar vazifelerini yerine getirmiyor. Lakin bunu genele mal etmek yanlıştır. Diğer taraftan Türkiye'nin bir memurlar cenneti olduğu sıklıkla ifade edilir. Oysa Türkiye'deki memur sayısı birçok Avrupa ülkesine kıyasla daha azdır. OECD verilerine göre, Finlandiya'da her 10, Kanada'da her 12, ABD ve Macaristan'da 13, İrlanda'da 14, Almanya ve Hollanda'da 19, İspanya ve İtalya'da da 25 kişiden biri memur unvanı taşıyor. Türkiye'de ise her 30 kişiden ancak 1'i memurluk yapıyor. Fransa'da 4,8 Milyon, Almanya'da 4.5 Milyon, İtalya'da 2,3 Milyon memur bulunmaktadır. Türkiye'de ise yaklaşık 22 Milyon çalışanın( kayıt dışı olanlarla birlikte) sadece 2 Milyonu memur statüsüne sahiptir. Peki, nasıl oluyor da ülkedeki verimsizliğin, kalitesizliğin tek sorumlusu bu 2 milyon zavallı memura fatura ediliyor? Bununla ilgili elimizde herhangi bir çalışma var mı? Yani iş güvencesi olmayan insanların daha başarılı olduğu yönünde herhangi bir çalışma yapılmış mıdır? Ya da özel sektör çok mu başarılıdır? Örneğin 820 bin gibi en fazla memur barındıran MEB'te iş güvencesi ortadan kalktığında PISA raporlarında en üst sıralarda mı yer alacağız? Ya da başarısızlığın tek nedeni iş güvencesine sahip olan zavallı memurlar mı?

Bakınız Almanya kıta Avrupa'sında güçlü memurluk geleneğinin önde gelen temsilcilerinden biridir. Almanya'da memurluk yüksek statüye sahiptir ve iş güvencesi yüksek düzeydedir. Personel rejim yasasına göre memurlara önemli anayasal güvenceler getirilmiştir. Onlardan adil ve tarafsız olarak kamu yararı içinde hizmet etmeleri beklenir. Ayrıca her ülkede olduğu gibi demokratik anayasal sistemi savunmaları gereklidir. Almanya memurlarını geniş haklar sağladığı gibi görev ihmali söz konusu olduğunda da bunu cezasız bırakmamaktadır. Türkiye'de memurluk sisteminin sorunlu olduğu bir gerçeku2026 Kıt kaynaklarla geçinen bu kesimin yüksek performans göstermediği de bir gerçek. Demokrasi ve insan hakları konularında yetersiz oldukları da ortada.. Lakin onları topyeku00fbn tembeller ordusu şeklinde itham etmek ve bu sebeple iş güvencelerinin kaldırılmasını teklif etmek acımasızlıktır. Çünkü sorun tam olarak bu değildir. Bu bakımdan gerek Atilla Yayla'nın ve gerekse Gülay Göktürk'ün şimdi "pabuç pahalı " şeklinde liberal değerlerle bağdaşmayan biraz da tehditkar ifadeleri bana insan ve değerlerinden uzak geldi. İnsan ve değerlerini çalışan bir fikriyatın onun derinliklerine inmeden tamamen sistemin işleyiş düzenine odaklanması izaha muhtaç bir durumdur.

Oysa sistemin işleyiş çarkından önce insan ve değerlerini öne çekmek durumundayız. " Tembeller çiftliği" şeklinde yapılan yorumlar ve "iş güvenceleri ortadan kalksın, zenginlik gelsin" şeklindeki çıkarımlar aceleci bir o kadar da basit, tercümeye dayalı bir bakış açısıdır. Bu aynı zamanda gayri adil acımasız bir yaklaşımdır. Hükümet memurların iş güvencesinden evvel, kurumların işleyiş şeklini değiştirmeli daha da önemlisi memurların resmi ideoloji bağımlılıklarına son vermelidir. Bakınız yarın binlerce öğretmen "Atatürk milliyetçiliğine bağlı kalacağım" şeklinde bir yemin metnini ezberleyerek görevlerine başlayacak. Ve görevlerini ifa edecekleri kurum ise tam da bu yemin metninin esasları üzerine kurulu. Bu kurumdan doğan kalitesizliğin nedeni 820 bin memurun üzerine fatura edilemez. Eğer iş güvencesini kaldıralım bu insanları korkuya dayalı çalıştıralım derseniz yine değişen bir şey olmayacaktır. Evet, yıllardır ifade ettiğim gibi 657 topyeku00fbn değiştirilmeli. Köklü bir reform şart. Lakin insan ve değerlerini görmezden gelerek acımasızca kıyımlar yapılmasın. FETÖ, PKK, DHKP-C VE DAEŞ gibi terör örgütlerine mensup olan, ülke karşıtı faaliyetlerde bulunan memurların ilgili kanunda yapılacak tanımla ve gerekli düzenlemeyle görevlerine son verilmelidir. Bugün devlet kurumlarında hala ülke düşmanı terör örgütlerini savunan çok sayıda memur var. Bu kişiler tespit edilip görevlerine derhal son verilmelidir. Bunun için özel bir düzenleme yapılabilir.

Diğer taraftan performans ölçme kriterleri de adil olmalıdır. Kim neye göre performans ölçecek açıklığa kavuşturulmalıdır. Aldığım duyumlara göre bazı kurumlarda memurlar arası yaşanan en ufak bir husumette, taraflar birbirlerini terör örgütü mensubu olmakla itham ederek diğerinin ayağını kaydırmaya çalışıyor. Bu tür hadiselerin önüne geçilmelidir. En önemlisi de kurumlar artık resmi ideolojinin hedefleri doğrultusunda değil, Türkiye'yi her alanda ileri taşıyacak yeni bir vizyonla faaliyet yürütmeli. Öğretmen, öğrencisini Atatürk ilke ve inkılapları doğrultasında değil, medeniyet perspektifli büyük düşünen vizyon ve proje sahibi bir anlayışla yetiştirmelidir.

Memur dediğimize bakmayın, onlar birer insan, iş makinesi değil! Onların da aileleri, çocukları ve kirada oturdukları evleri hatta bol miktarda kredi borçları var. Onlar da devlette çalışmayan insanlar gibi nefes alıp veren canlılar. Demem o ki; yeni Türkiye'de memurları ilgilendiren her köklü değişiklikte onların da birer insan oldukları lütfen unutulmasın. FETÖ dahil olmak üzere illegal faaliyetlerde bulunan kimsenin gözünün yaşına bakılmasın. Sonuna kadar destekliyorum. Lakin memurların özgürlük alanları da kısıtlanmasın..

@sivildemokrat /[email protected]