Memlekette neler oluyor, neler olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Erdoğan’a “firavun” dedi!..
ABD Merkez Kuvvetleri Komutanlığı, terör örgütü PKK’yı “twitter üzerinden” kutladı!..
Üst üste dikkat çekici gelişmeler…
Biden döneminde, tehditler doz arttırarak devam edecek.
Bakalım nereye kadar?..
Hatırlayacaksınız:
“Okyanus Ötesi”ndeki CIA unsuru, 2013 yılında, Recep Tayyip Erdoğan’a “Firavun” diyerek saldırmıştı.
“Firavun” hakaretini sözde “Adalet Yürüyüşü”nde savuran Kemal Kılıçdaroğlu, Grup Toplantısı’nda mesajını vermeye devam etti.
“Okyanus Ötesi”nden gelen çağrışım bu.
Işıklar boşuna söndürülmedi.
“Ya seçimle ya da BAŞKA ŞEKİLDE gidecekler!” tehdidinin savrulması boşuna değildi.
“Rejim Bekçileri”nin “SAATİ” geldiğinde “gerekeni” yapacaklarının söylenmesi de öyle!..
*
Şimdi de…
Yine…
“Firavun” mesajı verildi.
*
Yapılmak istenen ne?
Sayın Cumhurbaşkanı’nın olan biteni görmemesi düşünülemez.
Bakın, “İttifakı genişletme” çabalarına hız verdi.
2023’te yapılacağı ilân edilen seçime iki yıldan fazla süre var.
İttifak girişimleri için bu kadar “acele” etmeye gerek yok.
Seçime onca vakit varken “ittifak görüşmeleri” yapmak, eğer amaç salt yüzde 50’yi aşmak ise, çok mantıklı olmaz.
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Oğuzhan Asiltürk ile görüşmesinin ardından ne demişti?
“Bu ziyaretim hem bir nezaket ziyareti…
hem de, bu ittifak meselesinde, yani bir seçim ittifakı mı olur, veyahut da geleceğe yönelik, biz terörle mücadele verirken…
Burada bu terörle mücadelede her türlü desteğin yanımızda olması lâzım. Yani bizim bir YALNIZLIĞI hissetmememiz lâzım. Bunun için de buna benzer görüşmeleri bundan sonra da yapmayı PLÂNLIYORUZ.”
Bu sözlerin şiflerini çözdüğümüzde, meselenin salt “Yüzde 50 artı 1” meselesi olmadığını, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “yakın tehdide” karşı “hızla” tedbir aldığını görüyoruz!..
*
Biden’in ABD seçimini kazanması, Türkiye’yi hedef alan operasyonların etkisini artırarak devam edeceğine yönelik değerlendirmelere ağırlık kazandırdı.
Türkiye’deki Siyasi İktidar, yeni döneme hazırlıkların ilk adımı olarak “bünyede” bir takım değişikliklere gitti, özellikle ekonomi yönetimine, bir “yeni dönem ayarı” yaptı.
Ekonomi ve adalette “reform” ve “AB gündemine dönüş” adımları geldi.
Türkiye, Ak Parti iktidarının ilk yıllarında “antidemokratik müdahale” girişimlerinin başarıya ulaşamaması için “AB gündemi”nden istifade etmişti.
Şimdi…
Yeniden “AB gündemi”nin öne çıkmaya başlaması elbette boşuna değil.
Bununla yabancı yatırımcının çekilmesi hedefleniyor şüphesiz.
Aynı zamanda…
Türkiye’deki “antidemokratik müdahale” arayışlarına karşı alınmış bir “tedbir” olduğunu da görüyoruz.
*
Kast ettiğim, memleketin geçmiş dönemlerde maruz kaldığı “sıcak müdahale”lerden birideğil.
Yani…
Klâsik darbe girişiminden bahsediyor değilim.
Böyle bir durum yok.
Benimki bilgi değil, kuvvetli sezgi…
“Plândemi”nin “sarsıcı etkilerinin” gittikçe artan tempoyla kullanılacağı ve memleketin “çalışamaz hale getirileceği” bir ortam…
İstenen bu!
BU SESLERE KULAK VERMEK ŞART!
Memleketin her köşesinden “duyun bizim sesimizi” mesajları yükseliyor.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a seçimler boyunca destek vermiş olan nice vatandaşımız, seslerinin “duyulmadığından” şikâyet ediyor.
Birkaç yıl evvel siyasi iktidarın politikalarından birine tepki gösterdiğimizde, haklı olduğumuz bile bile “bize kızan” çok olurdu.
Şimdilerde…
“Serdar kardeşim, sen bari söyle. Siz ve sizin gibi hassasiyet gösteren az sayıdaki yazar olmasa, ikaz eden, kamyon devrilmeden yol gösteren olmayacak!” yollu geri dönüşler alıyorum daha çok.
Teşkilât ile vatandaş arasında büyük sıkıntılar olduğu ortada.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın çeşitli vesilelerle ve farklı tonlarda “değişim” ihtiyacına vurgu yapması elbette boşuna değil.
Vatandaş, bir yandan şu “plandemi” sürecinde, alınan tedbirlerin sıkıntısını yaşarken, bir yandan da ülkenin iyiden iyiye siyasi istikrarsızlığa sürüklenmesinden endişe ediyor.
*
Bu süreç böyle devam ederse, ortam “bulanık suda avlanmak” isteyenler için uygun hale gelebilir!.. Sayın Cumhurbaşkanı’nın dünkü Meclis Grup Toplantısı’nda açıkladığı “sıkıntıdaki esnaflara destek paketi” önemli. Bunların devamı mutlaka gelmeli.
*
Sayın Erdoğan’ın karşısında yer alan “ittifak”ın, memleketin hangi sıkıntısına, nasıl çare bulunacağına dair ayağı yere basan en küçük bir teklifi yok.
Bu “ittifak” sadece gerilim üretiyor.
Politikanın “sığ tartışmalarının” ve “gerilimlerinin” işlerine geleceğini düşünen AK Partililer olabilir…
Ben meseleye öyle bakmıyorum.
Seçmenlerin yüzde 50’sinden çok daha fazlası, öncelikle “hane halkı ekonomisini” düşünür.
“Tencere” zora girerse, her şey zora girer!..
*
Vatandaşa “uygun fiyata ürün sağlama” iddiasıyla öne çıkan “zincir marketlerde” bile her şeye sürekli olarak zam yapıldığı yönündeki şikâyetler gittikçe artıyor.
Mesele, bir vakitlerin meşhur “soğan, patates” muhabbetinin çok ötesine geçmiş durumda.
Bunları söylediğinizde bazı “tuzu kurular” tepki gösteriyor ama, çok sınırlı gelirleriyle ev, dükkan döndürmeye çalışan milyonları “yeterince dikkate almamak” vahim hata olur.
*
Türkiye çok kritik bir süreçten geçiyor.
“İttifak genişletme” çabaları elbette önemli.
Lâkin…
Sayın Erdoğan’la seçimler boyu ittifak yapmış milyonlarca vatandaşla ittifakı kuvvetlendirmek, sürecin sağlıklı bir şekilde atlatılabilmesi bakımından çok daha önemli.
Bunları söylemem, yazmam, birilerinin hoşuna gitmeyebilir.
CHP’ye tek lâf etmeyip, gece gündüz Sayın Erdoğan’a ve AK Parti’ye yüklenenleri de biliyoruz.
Biz bambaşka bir yerdeyiz.