Memleket Hareketi'nin 'İnce'likleri…
Muharrem İnce söz verdiği gibi 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi’nin 101.yıldönümünde Sivas’ta düzenlediği ilk miting ile Memleket Hareketi’ni başlattı.
İnce, “Bize milyon dolarlar lazım değil, bize yürek lazım,
cesaret lazım.” dedi.
Cesaret ama kime karşı…
İnce’nin daha önce açıkladığı CHP’deki “Çete”ye karşı mı yoksa muhalefet kesiminin her zaman vurguladığı
ve rahatça her türlü eleştiride bulunduğu “Tek
Adam”akarşı mı cesaret…
Yoksa 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili
seçimlerinde “ortak aday” yapılmaya
çalışılan Abdullah Gül’e karşı mı
cesaret…
Bence hepsinden biraz…
Siyasette hamaset çoktur. Çoğu zaman bolca lâf ama az iş
vardır. Çünkü sorunlar “ha” diyerek
çözülmez. Vatandaşa da doğrusunu söylemek yerine kısa dönemli popülist vaatlerle
yol almayı tercih ederler.
Bu kolaycılık yerine, çalışan ve halka sürekli yeni hedefler
sunan siyasetçilerin Türkiye siyasetinde uzun soluklu olduğu aşikâr.
Adnan Menderes’e darbe Erbakan da sürekli bir müdahale olmasaydı
uzun yıllar Türkiye’ye bu siyasiler yönetecekti.
Turgut Özal’ın hizmetleri ve siyaseti ise ortada…
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise önemli bir fark ortaya koydu.
Erdoğan’ın Refah Partisi içeresindeki İstanbul İl Başkanlığı
döneminde yürüttüğü vatandaş merkezli aktif siyaset karşılık buldu. Parti içi
dengeler nedeniyle Belediye Başkan adaylığı için düşünülmeyen Erdoğan,
İstanbulluların desteği bu kanaatin değişmesini sağladı.
Belediye Başkanlığı sırasında geliştirdiği projeler ile
siyasetteki başarısını giderek artırdı. Önü kesildi. AK Partiyi kurdu. Yine önü
kesildi. Hapse atıldı. Partiyi tek başına iktidar yaptı. Sonrası malum. Halk
ile bağını koparmadan. Reformları peş peşe getirdi.
İşte Muharrem İnce de tam olarak bunları yapmak istiyor.
Ama çok geç kaldığının o da farkında…
CHP örgütünde yeterli karşılığı yok.
Yazdığı bir başarı hikâyesi yok.
Yapmaya çalıştığı tek şey CHP yönetiminin onun önünü kestiği
algısını geliştirerek ve halk nazarında bir nebze itibar toplamak.
Ardından CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı için “ortak
aday” olabilmek...
Kılıçdaroğlu, siyasete sonradan girse de CHP’nin tüm iplerini
eline almış bir siyasetçi.
CHP’yi çok iyi tanıyor.
Tabanın oy refleksini çok iyi biliyor.
Bu nedenle Muharrem İnce’ye bir “mağduriyet hikâyesi” yazdırmayacak.
Bunun en büyük göstergesi. Bir CHP’linin İnce için ihraç
talebinde bulunduğu dilekçesine yaptığı yorum: “İhraç söz konusu değil”
Ama İnce’nin inatçılığı da Kılıçdaroğlu’nun elini kolunu
bağlıyor.
Muhalefete birlik mesajı vermeye çalışırken İnce’yi dışlayacak
bir yol muhalefetin birleşmeden dağılması anlamına gelir.
İnce de bu yolda dikkatli bir şekilde ilerliyor.
Daha önce “ayrıl”
dediği Kılıçdaroğlu ile karşı karşıya gelmemeye çalışıyor.
“İttifakı bölmeyeceğim, ben yeni bir yol yürüyorum.” diyor.
Abdullah Gül’ün tekrar “ortak
aday” olmasını isteyecek siyasi partiler elbette olacaktır ama ben o
ihtimalin artık bittiğini düşünüyorum.
Muharrem İnce’nin de halkta büyük bir karşılık bulma
ihtimali epey düşük. Neticede ortada bir başarı yok.
İnce, muhalefetin söyleminden uzaklaştıkça tabanını
kaybedeceğini çok iyi bildiği için Sivas’taki ilk mitinginde de CHP çatısı
altındaki gücünü azaltacak hiçbir ifade kullanmadı.
Peki, İnce oyu/desteği nereden alacak?
Diyarbakır Anneleri tam bir yıldır. HDP’nin Diyarbakır İl
Başkanlığı önünde “evlat nöbeti”
tutuyor. Dün itibarıyla 16.çocuk örgütten kaçarak güvenlik güçlerine teslim
oldu ve ailesine kavuştu.
İnce’nin alacağı sadece Kürt oylarından olacaktır.
Burada önemli olan hangi Kürt oylarına talip olacağı…
HDP’li Kürt oylarına talip olması CHP tabanından çok oy
kaybetmeden karşılık bulmasını sağlayabilir ama Atatürkçü kesimin büyük
çoğunluğunun desteğini kaybeder.
Diyarbakır Annelerinin acısına ortak olup PKK, HDP ve
türevlerini tamamen karşısına alırsa bu sefer de AK Parti tabanına oynamış
olacak. Bu da büyük bir şüphe uyandıracak…
İnce için HDP’nin rolünü çalmaktan başka bir yol yok.
Memleket Hareketi’nin doğu duraklarındaki tercihi durumu
belirleyecektir.